Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma

Sürekli olarak namus, şeref ve haysiyet kavramlarıyla bağdaşmayacak şekilde bir yaşam sürmek, toplumun namus anlayışına göre bu namus kayıtlarından ayrılmış bir şekilde yaşamak, haysiyetsiz yaşam sürmek demektir. Bir hayatın haysiyetsiz olup olmadığı, takdiri bir kavramdır. Haysiyet kavramı toplumdan topluma değişiklik gösterebilir. Bu kavram kişilere göre de farklılık gösterebilir. Yargıtay, fuhuş amacıyla gizli randevu evi işletmeyi, ayyaşlık düzeyinde alkol kullanmayı, kumarbazlığı, uyuşturucu madde müptelası olmayı, homoseksüel bir yaşam sürmeyi ve gönül tellallığı yapmayı haysiyetsiz yaşam biçimleri olarak kabul etmektedir.

Bir yaşam eğer şeref ve namus kayıtlarından uzaksa, bu durum süreklilik arz ediyorsa ve bu davranış birlikte yaşamayı çekilmez hale getiriyorsa haysiyetsiz yaşam sürmek nedeniyle boşanmaya karar verilmektedir.

Bu nedene dayalı olarak boşanmaya karar verilmesi için davranışın toplumun değer yargılarıyla bağdaşmayan ve toplumca hoş görülmeyen ve ayıplanan bir davranış olması gerekir. Kişinin davranışının onur kırıcı, gören kişiler üzerinde olumsuz etki yaratıcı ve herkes tarafından hoş görülemeyecek nitelikte olması hali mahkemelerce boşanmaya karar verilmesi için yeterlidir.

Şeref ve namus kayıtlarından uzak davranışın süreklilik arz etmesi ve yaşam biçimi haline gelmesi gerekir. Hayat sürmek kavramındaki sürmek sözcüğü bu davranışın tek bir davranış olmadığını sürekli bir davranış olması gerektiğini belirtmektedir. Tek bir davranış haysiyetsiz de olsa haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmez. Bu davranış diğer koşulları varsa evlilik birliğinin temelinden sarsılma nedeniyle boşanmaya konu olabilir.

Eşin haysiyetsiz hayat sürmesinden dolayı onunla birlikte yaşamanın diğer eşten beklenemeyecek olması halinde çekilmezlik koşulu gerçekleşmiş sayılır. Eğer haysiyetsiz hayat süren eş ile birlikte olmak hayatı çekilmez kılmıyor ise o zaman bu nedene dayalı boşanma kararı verilemez.

Kendisi de aynı haysiyetsiz hayatı süren eşin bu nedene dayanarak boşanma hakkı yoktur. Örneğin ikisi de uyuşturucu müptelası olan eşlerden biri diğerine bu nedenle boşanma davası açamaz. Belirtmek gerekir ki eş için hayatın çekilmez hale gelip gelmediğini tespit yetkisi hâkime aittir.

Hayat biçimi kişinin tercihidir. Tercih edemeyecek durumda olan kişilerin kusurundan bahsedilemez. Örneğin akıl hastası olan birisinin haysiyetsiz davranışları iradi olmadığından süreklilik arz etse bile boşanma nedeni olarak kabul edilmemektedir. Eğer diğer koşullar var ise bu durum akıl hastalığı nedeniyle boşanmaya konu olabilir.

Evlilikten önceki haysiyetsiz hayatı bilmeden evlenen eş, eğer koşulları var ise evlenmenin iptali davası açabilir. Evlenmeden önceki haysiyetsiz hayatını evlendikten sonra sürdürmeyen eşe karşı evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına nedenine dayanılarak da boşanma kararı verilemez, çünkü bu kişinin evlilikten sonra bir kusurlu davranışı yoktur.

Haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı olarak dava açan eş iddiasını ispatlamak zorundadır. Haysiyetsiz hayat sürme ispatlanamaz ise dava reddedilir. Tanık anlatımları gibi genel ispat araçları ile bu iddia ispatlanabilmektedir.

Haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayanılarak açılacak boşanma davaları bir süre kısıtlamasına tabi değildir, her zaman açılabilir. Ancak eşinin çok uzun süredir haysiyetsiz bir hayat sürdüğünü bilen ve buna tepkisiz kalan diğer eşin bu davayı açması hem hakkın kötüye kullanılması anlamına gelecek hem de uzun süredir birlikte yaşadığından yukarıda belirttiğimiz çekilmezlik koşulu yerine gelmemiş olacaktır. Bu nedenle böyle bir durumda açılacak boşanma davası reddedilecektir.

2005 yılı verilerine göre toplam 78 kişi suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme nedeni ile boşanmıştır. Boşanmalarda 20 ila 30 yaş aralığı öne çıkmaktadır.