Dünya Kadınlar Günü Üzerine Yapılan Konuşmalar


Türkiye Büyük Millet Meclisi

Genel Kurul Tutanağı

24. Dönem 2. Yasama Yılı

76. Birleşim 08/Mart /2012 Perşembe

 

MERAL AKŞENER (İstanbul)

Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlı­yorum.

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bütün kadınlarımızın bu gününü kutluyorum. İşte, meslekte, siyasette, ekonomide, sosyal alanda eşitliğin ger­çekleşmesini diliyorum. Erkek arkadaşlarımızın da, bizlere "Cennet analarımı­zın ayağı altındadır." diyen arkadaşlarımızın birbirlerine hakaret ederken -mil­letvekilleri için söylemiyorum, tüm erkekler için söylüyorum- kadınların üze­rinden hakaret etmemelerini diliyorum.

Şiddetin olmadığı, kadına tacizin olmadığı bir Türkiye diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

 

FATOŞ GÜRKAN (Adana)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Kadınlar Günümüz dolayı­sıyla söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Kadın veya erkek olarak yaratılan insanoğlu cinsiyetini seçerek doğma hakkına sahip değil. Bu sebeple erkek veya kadın olarak doğmuş olmanın bir diğerine üstünlük hakkı vermeyeceği de açık.

Tarih boyunca kültür ve medeniyetler kadına ve erkeğe fiziksel ve duygu­sal farklılıklarından dolayı roller ve vazifeler, temel görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Kadın, temel görevleri haricinde sosyal hayatta, iş yaşamında, siya­set hayatında -erkekler tarafından- toplumda yer alamamıştır. Kadın erkek fırsat eşitliği kavramının toplum tarafından kabul görmeye başlamasından sonra ka­dınlar sosyal hayatta, iş yaşamında ve siyasette her geçen gün daha çok yer al­maya çalışmıştır. Amacımız, bu süreci hızlandırmak ve kadınlarımızın hak et­tiği seviyede temsilini ve katılımını sağlamaktır.

Kadın merhametin, sevginin, hoşgörünün, özverinin timsalidir. Kadın, annelik gibi kutsal bir görevi üstlenen ve bunun yanında, yaşamın her zorluğunu omuzlarında taşıyan fevkalade bir varlıktır. Toplumun en önemli yapı taşı aile, ailenin de en önemli unsuru anne, yani kadındır. Konuya bu boyutuyla baktığı­mızda, kadınlarımızın psikolojisi, eğitimi, dünyaya bakış açısı daha çok önem kazanmaktadır. Çocuklarımızın kişiliklerinin oluşmasında ve eğitiminde ailenin, özellikle fertlerin eğitiminde gelişmeye açık, katma değer üretebilen bireylerin olmasında annenin, kadının önemi çok fazladır. Bu sebeple, kadınlarımızın geli­şiminin önündeki engeller kaldırılmalı, ailesine, yaşadığı çevreye ve ülkemize faydalı bir birey olmasının önü açılmalıdır.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk "İnsan topluluğu ka­dın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parça­sını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yüksele­bilsin?" demiştir.

Bu sebeple, AK PARTİ iktidarında kadınlarımızın eğitimi, iş hayatına ve sosyal hayata daha çok katılımı, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve siyaset alanında daha çok temsili için önemli adımlar atılmıştır.

1982 Anayasası'nda yapılan değişiklikle, kadınlarımıza pozitif ayrımcılık getirilmiştir. Medeni Kanun, İş Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Gelir Vergisi Ka­nunu'nda, Belediyeler Kanunu'nda değişiklikler yapılmış, Başbakanlık genel­gesi çıkarılmıştır. Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kurulmuş, kadınları­mızın istihdamını teşvik eden kanuni düzenlemeler yapılmıştır.

Sayın Başbakanımızın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayele­rinde başlatılan "Ana Kız Okuldayız" ve "Haydi Kızlar Okula" gibi projeler kapsamında yüz binlerce kız çocuğumuz eğitim imkânına kavuşmuştur. Kadın konukevleri ve sığınma evleri sayıca artırılmış, kadınlarımız korunma altına alınmaya çalışılmıştır.

Görüşülmekte olan Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Ön­lenmesine Dair Kanun Tasarısı ile bu konuda çok önemli adımlar atılmıştır.

Peygamber Efendimiz, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir asırda, Veda Hutbesi'nde kadın haklarının önemine dikkat çekerek "Sizin ka­dınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı var." demiştir.

Tarih boyunca kadınlarımıza diğer toplumlara göre çok daha fazla önem verdiğimiz görülmektedir. Kadınlarımız da dünyanın hiçbir coğrafyasında gö­rülmeyecek özverilerle bu toprağın vatan olmasında erkeklerle birlikte müca­dele vermiştir. Kucağındaki çocuğu yerine cepheye taşıdığı top mermilerini örten Şerife Bacı gibi kahraman bir kişilik acaba dünyanın hangi toplumunda vardır? Kara Fatma, Tayyar Rahmiye, Kılavuz Hatice, Nene Hatun, Halide On­başı ve ismini sayamadığım binlerce kahraman kadınımıza bu anlamlı günde şükranlarımı sunuyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, başta şehit annelerimiz olmak üzere tüm ka­dınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evde olsun işte olsun hep emekçi olan tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum.

Toplumun bireylere yüklediği geleneksel roller çerçevesinde kadına, evde çocuk yetiştiren, evi düzenleyen, yemek ve ev işi yapıp kocasının eve geçimlik getirmesini bekleyen ve aile adına söz hakkı olmayan bir rol düşerken erkeğe, dışarıda evi için çalışıp kazanç elde etmesi ve paranın getirdiği güç ile aile hak­kında tek söz sahibi olması rolü düşmüştür. Kadının evin dışında da çalışıp er­kek kadar evini geçindirebileceği ve siyasi, ekonomik ve toplumsal kararlarda onun da söz hakkının olması gerektiği, geleneksel rollerin değişebileceği, hatta toplumun daha iyiye doğru gelişimi için gerekli olduğu anlaşıldıkça, kadınların hak mücadelesi toplumun her alanında başlamıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, CHP Tüzüğü'nde yüzde 33 kadın kotası kabul edilerek siyasette kadının yolu daha da açılmıştır. İzmir Ticaret Odası Meclisi­nin her meslek komitesinde en az bir kontenjan kadına ayrılması hakkında al­dığı temenni karar da önemlidir.

Kadınların çalışma hayatında, siyasal alanda, hukuksal alanda var olma mücadelesi yüzyıllardır devam etmektedir. 8 Mart 1857 tarihinde daha sağlıklı çalışma koşulları için bir tekstil fabrikasında greve başlayan 40 bin dokuma işçisi kadının başlattığı mücadelenin acıları unutulmadı. Bu emekçi kadınların hak mücadelesi, polisin işçileri fabrikaya kilitlemesi sonrası çıkan yangında çoğu kadın, 129 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonlandı.

Bu bağlamda, kadın erkek eşitsizliği temeli üzerinde kurgulanan gelenek­sel roller sorgulandıkça kadınların örgütlenip hakları için mücadele etmeye başlaması ve örgütsel baskıyla sorunun artık bir insan hakkı sorunu olduğu ge­nel kabul görmüştür ve biliyorsunuz, evvela 1910 yılında Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılması kabul edilmiş, 1977 yılında da "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılması oy birliğiyle kabul edilmiştir.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile amaçlanan, küresel gündemde kadın erkek eşitliği ve kadın haklarını tutarak kadınların kamusal ve toplumsal hayatta var olma süreçlerini güçlendirmektir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda farkındalık yaratmak, toplumun bireyleri­nin bu konuya hassasiyetle yaklaşmalarını sağlamak, toplumun cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlenmeleri için adımlar atmak, hukuksal ve uygulamalı düz­lemde atılacak her adımın ülke refahına ve huzuruna katkı yapacağının anlaşıl­masını sağlamak için bir fırsattır. Bu bağlamda, bir günde simgeleşen kadınların güçlenmesi ve kadın hakları için mücadeleyi tüm yıla yaymak gereklidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün 550 milletvekilinden 79'u kadındır, Hükûmetteki 26 bakandan sadece 1'isi kadındır, 2.924 belediye başkanının 26'sı kadındır, 34.210 muhtardan 65'i kadındır, 81 valinin 1'i kadındır, 103 rektörden 5'i kadındır, 185 büyükelçiden 21'i kadındır, 26 müsteşar arasında maalesef hiç kadın yoktur. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Yargıtay, Sayıştay başkanlıklarında hiç kadın yok; DİSK, Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen, TOBB, MÜSİAD, TESK yönetim kurullarında hiç kadın yok. Bu rakam­lar, daha almamız gereken çok yol olduğunu göstermektedir.

2008 yılında yapılan Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması'na göre, Türkiye'de kadınlarımızın yüzde 42'si yaşamının herhangi bir döneminde fizik­sel veya cinsel şiddete maruz kalmıştır.

Dünya Ekonomik Forumu Cinsiyet Uçurumu Endeksi 2011 yılı derece­lendirmesine göre 135 ülke arasında Türkiye 122'nci sıradadır. Birleşmiş Mil­letler Kalkınma Programı tarafından hazırlanan 2011 yılı İnsani Gelişme Rapo­ru'na göre 187 ülke arasında İnsani Gelişim Endeksi'nde 92'nci sıradayız, Top­lumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde ise maalesef 77'nci sıradayız.

Kadınların her alanda kendilerine yer bulabilmeleri, eşit fırsatlara kavu­şabilmeleri ve sorunun çözümü için yasal zeminin yaratılmasının yanı sıra, toplumsal zihniyet değişimi ve eğitim zorunludur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (CHP sırala­rından alkışlar)

 

AYLA AKAT ATA (Batman)

Sayın Başkan, saygılarımı sunuyorum.

Bugün 8 Mart. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bugün meydanlarda olan, mitingler yapan, paneller düzenleyen, seminerler yapan, yü­rüyüşlerle seslerini duyurmaya çalışan tüm kadınların ortaya koymuş olduğu emeğin önünde saygıyla eğiliyorum, tüm emekçi kadınların 8 Mart'ını kutluyo­rum. Bugünün arkasında bir direniş tarihi var diye dün belirtmiştik. Yine bu­güne nasıl geldiğimizi bilerek ancak bundan sonra mücadelemizi örgütleyebile­ceğimiz inancıyla, bugüne kadar kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesinde yaşa­mını yitirmiş olan tüm kadınların anısı önünde de saygıyla eğiliyorum.

Değerli milletvekilleri, kadın sorunu bir insan hakları sorunu. Bu konuda artık toplumun her kesiminden ve her siyasal görüşten ortak bir kanaat var ama henüz kadına yönelik şiddet konusunda ortak bir irade açığa çıkarılmış değil. Bu noktada bugün de Parlamentomuzda görüşülmeye devam edilecek olan ya­sanın hazırlanış sürecinde var olan uzlaşı ne yazık ki devamında sürdürüleme­miştir ama yine de hazırlanış sürecinde ortaya konulan iradeyi önemsiyoruz ve Türkiye'de çıkarılacak her yasa için aynı yöntemin belirlenmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Ne yazık ki kadınlar, evde, okulda, iş yerinde, sokakta, gözaltında ve ce­zaevinde şiddete maruz kalıyorlar ve şiddete maruz kalan kadının korunabil­mesi noktasında bizler yürütmenin önüne bir ödev koyabilmiş değiliz, etkin bir mekanizma koyabilmiş değiliz. Yaşamını yitiren, katledilen her kadın gerçeği­nin arkasında biraz ihmal, biraz sorumsuzluk olduğu bilgisiyle hareket etmek gerekiyor. Yine de bu Parlamento çatısı altında dün ortaya konulan tablo gös­termiştir ki esasında kadına yönelik şiddet sorunu ülkede tüm siyasi partilerin, tüm kesimlerin ve tüm anlayışların ortak düşünebileceği bir alandır ve inanıyo­ruz ki bu alanda ortaya konulacak çözüm iradesi, bu uzlaşı mantığı Türkiye'nin önündeki birçok sorunun çözümünde de örnek olarak alınabilir, bir yöntem ola­rak uygulanabilir.

Değerli milletvekilleri, bizler, bir kız çocuk olarak, bir kız kardeş olarak, bir anne olarak, bir eş olarak ne yazık ki toplumun ikincisi olarak, toplumda ikincil olarak görülüyoruz. Toplumsal eşitsizliğin bu düzeyde olduğu bir süreci yaşarken ne yazık ki toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ya da cinsiyetçi poli­tikalardan vazgeçilmesi noktasında önümüze bir yol haritası koyabilmiş değiliz. Bugün ülkemizin ihtiyacı olan böyle bir yol haritasıdır. Eğer biz, hak verebili­yorsak, eğer bugün altına imza koymuş olduğumuz ulusal üstü sözleşmeler noktasında bile bazı ilerlemeleri kabul edebiliyorsak bunun gereği olan bir yol haritasını da hep beraber açığa çıkarabilmeliyiz. Bugün toplumdaki şiddetin kaynağını öngörüp, o şiddetin aile içerisine, o şiddetin kamusal alanda kendisini ifade eden kadına nasıl yansıdığını da ortak tartışmak durumundayız.

Ülkemizin içinde bulunduğu süreçte yaşadığı temel sorunların başında gelen Kürt sorunu ve bundan kaynaklı ortaya çıkan maddi ve manevi kayıplara baktığımızda ve bunun tablosunu açığa çıkardığımızda ve yine bir yıl içerisinde öldürülen kadın sayısı, katledilen kadın sayısının oranına baktığımızda nere­deyse eşit olduğunu görüyoruz. Kürt sorunu konusunda ortaya konan irade ki bugüne kadar çözüme hizmet etmemiştir ama kadın sorunu konusunda böyle bir iradenin bile yokluğunu görüyoruz çünkü sorunu yok sayan bir anlayışla karşı karşıyayız.

Kadınlar katlediliyorlar, bu bir gerçek; bunu görmek ve her ay katledilen -neredeyse her güne 1 kadın düşüyor- bu kadınlar için sorumluluk hissetmek gerekiyor. Bu noktada hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor.

Biz BDP'li kadınlar olarak, yıllardır yürütmüş olduğumuz kadın özgürlük mücadelesinde belli bir mesafe katedebildiğimize inanıyoruz ama ne yazık ki bugün içinde bulunduğumuz toplumda henüz bu ilerlemenin yaşanmadığı ger­çeğiyle de karşı karşıyayız.

Bu yıl 8 Mart etkinliklerine 1 Martta start verdik; Nusaybin'deydik, Hak­kâri'deydik ve bugün son çalışmalarımızı ortaya koyuyoruz. Şırnak ve Hakkâ­ri'de yine alanlarda olan bir kadın gerçeği var.

Biz, 8 Martta kadının hâlâ özgürlük ve eşitlik mücadelesinin devam edi­yor olmasından dolayı, sokakta, işte, fabrikada, evde ortaya koymuş olduğu emeğinin görünür olması için sesimizi yükseltmeye çalışıyoruz. Ve bizim, he­nüz, cinsel kimliğimizden dolayı maruz kalmış olduğumuz şiddetin önüne ge­çen bir toplumsal şiddet sorunumuz var. Kürt sorunu eksenli, henüz hayata ge­çirilememiş çözüm politikaları ve çözümsüzlükte ısrar, ne yazık ki bölgede ka­dının yaşamına direkt olarak tesir ediyor. Bunun da görülebilir olması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLA AKAT ATA (Devamla) - Ben, tekrar, 8 Mart dolayısıyla bugün alanlarda olan tüm kadınları saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

 

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)

Sayın Başkanım, öncelikle, Kadınlar Günü'nde dahi erkek egemen bir anlayışı ortaya koyarak bir kadın grup başkan vekiline söz verilmemesini baş­langıçta kınadığımı belirtmeliyim.

Bugün, Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Oğullarından kopartılıp Silivri zindanına atılan kadın gazetecilere, babalarından kopartılmış tutuklu milletve­killerinin kızlarına ve eşlerine, köhne bodrum katlarında, atölyelerde köle misali çalıştırılan emekçi genç kızlarımıza, evlere kapatılmaya çalışılan -4+4+4'le- küçük kızlarımıza, ölürken dahi eşinin elini tutmaktan mahrum bırakılan tutuklu bir gazetecinin eşine, yaşamının son günleri baskın ve gözaltılarla darmadağın edilen memleket sevdalısı Türkan Saylan'a, ekmek götürmek için çıktığı evine bir daha dönemeyen, kapalı bir aracın içinde selde boğularak ölen 8 emekçi kadına, şehit annelerine selam olsun diyorum ve hepsinin önünde saygıyla eği­liyorum. Ölenlere rahmet ediliyorum, sağ kalanların ise 8 Mart Emekçi Kadın­lar Günü'nü kutluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

MEHMET METİNER (Adıyaman)

Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, Dünya Kadınlar Günü. Ben de tüm kadınlarımızın bu gününü kutluyorum. Kadına ilişkin bakış açımızı her birimizin, bugün dolayısıyla yeni­den gözden geçirmesi gerektiğine inanıyorum.

Eşitlik ve özgürlük bahsinde söz söyleyenlerin, özellikle kadına yönelik ayrımcı anlayış ve pratiklere de karşı çıkmaları gerekir. Aksi takdirde, eşitlik ve özgürlük söylemleri sadece retorikten ibaret kalır.

Eğer bir ülkede bir kısım kadınlar farklı yaşam tarzlarından veya giyim kuşamlarından dolayı eğitim haklarından yoksun bırakılıyorsa, dahası ve en fenası, kamusal alanlardan sürülüyorlarsa orada ne eşitlikten söz etmek ne de özgürlükten söz etmek mümkündür.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - On yılık iktidar boşuna geçmiş yani.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Bakınız, Türkiye'nin Parlamento­sunda bile bir kısım kadınlarımız yasaklı konumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, âdeta onlar için memnu bir alan çünkü o kadınlarımızın hâlâ seçilme hakları bile yok.Bırakınız kadın-erkek eşitliğini kadın-kadın eşitliğini bile he­nüz sağlamış değiliz. Ama üzülerek görüyorum ki bazı kadınlarımıza yönelik bu utanç verici ayrımcı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya)

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Tüm dünyadaki ka­dınların ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.

Özellikle kadınlarımızla ilgili yasal düzenlemelerden kısaca bahsetmek istiyorum, 2002 yılından bu yana yapılanlar. En sondan başlayacak olursak, dünden itibaren biliyorsunuz kadına karşı şiddetle ilgili yasa görüşmeleri Mec­liste devam ediyor. Burada, şiddete uğrayan kadınlarımızın kendilerini daha güçlü hissedebileceği, ayakları üzerinde durabileceği bir ortam yaratılmaya gay­ret ediliyor. Her ne kadar yasalar çok iyi şekilde yapılsa da önemli olan uygu­lama diyoruz. Buna bizler de katılıyoruz çünkü uygulamanın içinden gelen bir insanım ben de. İnşallah, uygulayıcıları da bu anlamda eğiteceğiz. Bu konuda bir problem kalmasın istiyoruz biz.

Yine ben inanıyorum ki ülkede terörü ve şiddeti bitirecek olanlar da ka­dınlarımız, annelerimizdir. Anne şefkati ve anne sevgisinin üstesinden geleme­yeceği sorun yoktur diye düşünüyorum. Burada Sayın Başbakanımızın da yap­tığı çağrıyı bizler de tekrarlamak istiyoruz: "Şiddete ve teröre hepimiz dur de­meliyiz." Çalışma hayatında "eşit işe eşit ücret" esası getirilmişti biliyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tuncel…

 

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben öncelikle 8 Mart'ı yaratanlara ve bunun için emek ödeyen, bedel öde­yen tüm dünya kadınlarına buradan selamlarımızı, sevgilerimizi iletiyor ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü bir kez daha kutluyorum.

8 Martlar sadece kadınların hatırlandığı bir gün olmamalı. 8 Mart aynı zamanda direnişin adıdır, isyanın adıdır çünkü 8 Mart'ta insanlar eşitsizliğe, sömürüye karşı mücadele etmişlerdir ve bunun için yıllarca mücadele eden ka­dınlar bu günü yaratmışlardır. Ben bir kez daha Clara Zetkin, Rosa Luxemburg olmak üzere tüm dünyada 8 Mart'ı yaratan tüm devrimci kadınlara selam ileti­yorum ve bugün sokakta onun ardılları olan ve mücadele eden, eşitlik ve öz­gürlük talebini yükselten kadınların da direnişlerini selamlıyor, önlerinde say­gıyla eğiliyorum.

 

HASİP KAPLAN (Şırnak)

Bugün 8 Mart. Tutuklu milletvekillerimiz, belediye başkanları, seçilmiş siyasetçiler, akademisyenler, bilim insanları, gazeteciler, avukatlar alanlara çı­karak "…" (*) diyen, "kadın, yaşam, özgürlük" diyen, bu belgeyi haykıranların hepsini saygıyla selamlıyorum, kutluyorum.

 

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, bugün Dünya Kadınlar Günü'nü ben de kutluyor ve tüm kadınlarımızın özgür bir dünyada, bu özgür dünyada şiddetten, baskıdan, arınmış bir şekilde yaşadığı bir toplumu özlemle bekliyorum.

İki kız çocuğu ve bir eş sahibi bir insan olarak şunu söylemek istiyorum: Ülkemizde her gün öldürülen bir kadın haberini duymak, bir baba için, bir erkek için, bir insan için çok üzüntü verici bir şeydir. Bu konuda, giderek artan bu şiddetin önlenmesi konusunda bu Parlamentonun daha etkin görevler yapma­sını, sadece anlamlı kutlamaların ötesinde, pratik yaşamda da kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi konusunda bir daha bu işlerin olmayacağı yasal dü­zenlemeleri görmek istiyor, tüm kadınlarımızı saygıyla selamlıyorum.

 

MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 8 Mart Dünya Kadınlar Gü­nü'nü kutluyor, şiddetten uzak, barış içinde, kadınımızın dünyada hak ettiği saygıyı alacağı bir dünya dileklerimle tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü'nü kutluyorum.