El Yazılı Vasiyet Nedir Nasıl Yapılır?

El yazılı vasiyet, resmi vasiyete göre daha kolay ve daha masrafsız bir vasiyet düzenleme şeklidir ancak sıhhat açısından resmi vasiyet kadar kuvvetli değildir[1]. El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar mirasbırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur[2] [3]. El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hâkimine veya yetkili memura bırakılabilir. El yazılı vasiyetin birden çok sayfada yer alması halinde sayfalar arasındaki bağın ve bütünlüğün açıkça görülmesi gerekir.



[1] DAVA: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Mirasçılık ve mirasın geçişi , miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. ( 4722 S.K. md. 17 )

Miras bırakan 11.10.1993 tarihinde öldüğünden davada 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi uygulanacaktır.

743 Sayılı Türk Kanunu Medenisinin 485. maddesi ( 4721 S. TMK. 538 ) gereğince el yazısı ile vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için vasiyetnamenin bütününün baştan aşağı kadar tanzim edildiği mahal, sene, ay ve gün dahi dahil olduğu halde bizzat kendi el yazısı ile yazılmış ve imza edilmiş olması lazımdır.

Dava konusu vasiyetname aslı mevcut olmadığı gibi, vasiyetname içeriği büyük harflerle yazılmış, altı miras bırakanın imzası ile imzalanmıştır.

İmza dışındaki kitap harfleriyle yazılı vasiyetname içeriğinin vasiyetçinin el ürünü olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, 28.5.2002 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre imzanın miras bırakana ait olduğu yazı örnekleri bulunmadığından vasiyetname içeriği ile ilgili değerlendirme yapılamayacağı tesbit edilmiştir.

Davalı tanıkları, tanık Sacit Seber dâhil vasiyetnamenin miras bırakanın el yazısı ile tanzim edildiğine dair görgüye dayalı bir bilgi verememişler, buna karşı davacı tanıkları miras bırakanın okuma yazma bilmediğini beyan etmişlerdir.

Bu durum karşısında ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre vasiyetname aslı ibraz edilmediğinden ve vasiyetname içeriği yazıların miras bırakana ait olduğunun tesbiti de mümkün bulunmadığından Türk Kanunu Medenisinin 485. maddesi koşulları oluşmamıştır. Davanın kabulü ve vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi gerekirken davanın reddi ve yazılı gerekçelerle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Mahkeme 28.9.2000 tarihli ilk hükümde vasiyetname aslının bulunamadığından bahisle hüküm tesisine yer olmadığına karar vermiştir. Bu hüküm dairemizin 13.2.2001 tarihli kararı ile “ el yazması vasiyetnamenin varlığı ve kaybolduğu tanık Sacit Seber’in beyanı ve diğer delillerle anlaşılmaktadır. Vasiyetnamenin iptali yönündeki delillerin değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir ” gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulduğuna göre vasiyetnamenin varlığı ve kaybolduğu konusu da kesinleşmiştir. Kaybolan vasiyetnamenin dosya içindeki fotokopisi el yazması vasiyetnamenin tüm yasal unsurlarını taşıdığına ve bozma kararımızla beyanına itibar edilen tanık Sacit Seber’in ifadesine göre murisin bu vasiyetnameyi düzenlediğinin anlaşılmasına göre vasiyetnameye geçerlilik tanıyan mahkeme kararı doğrudur. Bu gerekçelerle sayın çoğunluğun dairemizin kesinleşen kararına da aykırı düşen bozma görüşüne katılmıyorum.

[2] DAVA: Dava dilekçesinde vasiyetnamenin iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının dava dışı E. M. ile 1986 yılında evlendikleri, 2001 yılında boşandıklarını, E. M.'in 1996 tarihli el yazısı vasiyetname ile davacıyı tek mirasçı tayin ettiğini, boşanmalarına rağmen aralarındaki özel ilişkinin devam ettiğini, E. M.'in ölümü sonrasında Almanya Dieburg Mahkemesinden alınan Medeni Kanunun 2077.maddesinin 3.fıkrası gereğince vasiyetin açılmasına dayalı mirasçılık belgesi aldığını, davaya konu 14.10.2003 tarihli el yazısı vasiyetnamenin dava dışı E. M.'in eli ürünü olmadığından iptalini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

TMK.'nun 538.maddesi gereğince; el yazısı ile vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için vasiyetnamenin bütününün baştan aşağıya kadar tanzim edildiği mahal, sene, ay ve gün dahi dahil olduğu halde bizzat kendi el yazısı ile yazılmış ve imza edilmiş olması lazımdır.

Somut olayda, vasiyetnamenin miras bırakanın el yazısı ile tanzim edildiğine dair davalı beyanından başka görgüye dayalı bir tanık beyanı bulunmamaktadır. Buna karşın davacı vasiyetnamenin miras bırakanın eli ürünü olmadığını beyan etmesi karşısında davaya konu 14.10.2003 tarihli el yazısı vasiyetnamenin Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla dava dışı E. M.'in eli ürünü olup olmadığı belirlendikten sonra sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Bu Itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 3. HUKUK DAİRESİ E. 2012/11007 K. 2012/16666 T. 3.7.2012

[3] DAVA: Taraflar arasındaki "vasiyetnamenin iptali-tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; B. Asliye 5. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.11.2003 gün ve 2003/321 E. 1291 K. sayılı kararın incelenmesi davalı K. tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 21.09.2004 gün ve 2004/10661-10339 sayılı ilamı ile;

( ...1- 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 17. maddesi; mirasçılık ve mirasın geçişinin miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlerine göre belirleneceğini hükme bağlamıştır. Miras bırakan 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002'den sonra 23.11.2002'de ölmüştür. Miras bırakanın ölümünden önce yürürlüğe giren Medeni Kanunun 538. maddesi el yazılı vasiyetnamede tanzim yerini 743 Sayılı Medeni Kanunun 485. maddesinden farklı düzenlemiş, tanzim yerini geçerlilik şartları arasından çıkartmıştır. Mahkemece vasiyetnamenin bu gerekçe ile iptaline karar verilmesi isabetsizdir.

2- Vasiyetnamenin korkutma, zorlama sonucu yapılması ve şekil eksikliğinin bulunması sebebine de dayanılarak iptali istenilmiştir. ( MK: md.557 ) Mahkemece bu yönünden dikkate alınıp incelenmesi, tarafların delilleri toplanıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken bu yönlerin dikkate alınmaması da usul ve yasaya aykırıdır... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı K. 'in temyiz İtirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.03.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. HUKUK GENEL KURULU E. 2006/2-64 K. 2006/93 T. 22.3.2006