Görevli Mahkeme
Mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınır. Görev, belirli bir davaya hüküm mahkemelerinden hangisinin bakacağı hususunu belirler.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanuna 5133 Sayılı Kanun ile eklenen 4/2. maddesinde, 22.11.2001 tarihli 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 3. kısmı hariç olmak üzere 2. kitabı, 03.12.2001 tarihli ve 4722 Sayılı Türk Medeni Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işlerin, aile mahkemesi görevinde olduğu açıklanmıştır.
Bu açıdan bakıldığında ziynete ilişkin talebin Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (üçüncü kısım hariç olmak üzere) kaynaklanması halinde, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1. maddesi gereğince davaya Aile Mahkemesinde bakılması gerekir. Görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.
Kişisel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile Mahkemesinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahkemesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerekmektedir.
Ancak eski Medeni Kanun döneminde boşanma gerçekleşmiş ise ve boşanma tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerli ise artık talep Borçlar Kanununa dayandığından davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine ait olacaktır.
Aralarında dini nikâh bulunan ancak resmi nikâh olmadan karı koca gibi yaşayan eşler arasındaki ziynet eşyası alacağına ilişkin talepler ise “Türk Medeni Kanunu anlamında bir evlilik ilişkisi olmadığından” aile mahkemesi değil fakat asliye hukuk mahkemesinde görülecektir.
Ziynetlerin iadesi istemi ile açılan davada görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak, davanın değeri itibariyle duruşmaya tabi olmadığından duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava, çeyiz eşyaların ve düğünde takılan takıların iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama usullerine dair Kanunun 4. maddesinde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK.118-395 md.) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağı ve geçici 1. maddesi ile de daha önce açılan davalarında Aile Mahkemelerine devri gerektiği hükme bağlanmıştır.
Olayımıza gelince; çeyiz eşyalarının takıların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile Mahkemesinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahkemesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerekmektedir. Kişisel malların iadesi Türk Medeni Kanunun 226. maddesinde düzenlenmiş olup davanın bu madde hükümlerine göre çözümlenmesi icap eder. Söz konusu maddenin Türk Medeni Kanununun 2. kitabında yer aldığı ve Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken bu husus düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilip sonuçlandırılması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi[1].
Resmi nikâhı olmayan eşlerin ziynet talebi ile açtıkları davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Dava: Davacı E. S. ve diğerleri vekili tarafından, davalı E. P. aleyhine 04.07.2011 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyasının aynen iadesi veya bedelinin ödetilmesinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; mahkemenin görevsizliğine dair verilen 27.10.2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Karar: Dava, gayrı resmi evli eşler arasındaki ziynet eşyası alacağına ilişkindir. Yerel mahkemece, aile mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Karar, davacılar tarafından temyiz olunmuştur.
4787 sayılı Aile Mahkemesinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Yasa’nın 4/1. maddesi gereğince, 4721 sayılı Medeni Yasa’nın İkinci Kitabı’ndan doğan dava ve işlere aile mahkemesinde bakılır.
Somut olayda; taraflar arasında, nişan veya TMK. m. 134 ve devamında ön görülen yöntem ve koşullara uygun bir evlilik ilişkisi söz konusu değildir. Bu nedenle de uyuşmazlığın nişan veya evliliğin hukuki niteliğine ve sonuçlarına ilişkin Medeni Yasa’nın İkinci Kitabı hükümleri çerçevesinde ve aile mahkemesi tarafından çözümlenmesi mümkün değildir.
Dava konusu olay, 4721 sayılı Medeni Yasa’nın İkinci Kitabı’ndan doğan dava ve işler arasında olmadığından, uyuşmazlığın, genel hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi gerekir. Şu durumda yerel mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesi olarak davaya bakılması ve işin esasına girilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 04.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi[2].
Nikâh olmaksızın fiilen beraber yaşayanlar arasındaki ziynetlere ilişkin tazminat talebi aile mahkemesinin görevine girmez.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davacı tarafından maddi ve manevi tazminat ile çocuklar yararına hükmedilen nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı, babalık davasına ilişkin dava dilekçesinde; davalı ile evlenme vaadi üzerine nikahsız olarak on yıl fiilen beraber yaşadığını, davalının nikah yapma vaadini tutmadığını ileri sürerek kişilik haklarına saldın nedeniyle manevi tazminat talep etmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda babalık davasında manevi tazminata ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Davacının, açıklanan olgulara dayanan manevi tazminat isteği, ahlaka ve adaba aykırı fiil ile haksız bir surette kişilik haklarına tecavüz sebebine dayanmakta olup, Borçlar Kanununun 49. maddesine istinat etmektedir. Ayrıca nisbi harca tabidir. Başlangıçta yatırılan başvurma harcı, bu talebi de kapsamaktadır. O halde davacıya nispi peşin harç noksanlığını tamamlaması (Harçlar K. m. 30-32) için süre verilmesi, harç noksanlığı tamamlandığı takdirde, isteğin aile hukukundan kaynaklanmadığı ve aile mahkemesinin görevine giren dava ve işlerden olmadığı da gözetilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.
3- Davacı, aynı dava dilekçesinde maddi tazminat talebinde de bulunmuş, 1.3.2007 tarihli oturumda maddi tazminat isteğinin fiili beraberlikleri sırasında kendisine hediye olarak takılan, ayrılmalarından sonra davalı yedinde kalan ziynetlerine karşılık olduğunu açıklamıştır. Bu açıklamaya göre, maddi tazminat isteği Türk Medeni Kanununun 304. maddesi kapsamında değildir. Bu istek nisbi harca tabidir. Yatırılan başvurma harcı bu isteği de kapsadığına göre, nispi peşin harç noksanlığını tamamlaması için davacıya süre verilmesi, nikâh olmaksızın fiilen beraber yaşayanlar arasındaki, ziynetlere ilişkin tazminat talebinin aile mahkemesinin görevine girmediği (4787 S.K. m. 4/1.) hususu da gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde ret hükmü kurulması da usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[3].
Kişisel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile mahkemesinde görülmesi zorunludur.
Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı ziynet eşyası davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmesine üzerine hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacı ile davalıların boşanma davalarının devam ettiği, davacının davalıda kalan ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmaz ise bedellerinin tahsilini istemiştir. Davalı istemin reddini savunmuştur. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabındaki üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK’nun 118-395 mad.) kaynaklanan bütün davalara aile mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır.
Olayımıza gelince; Dava kişisel malların iadesi istemine ilişkindir. Kişisel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile mahkemesinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahkemesinde, bağımsız Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerekmektedir. Kişisel malların iadesi Türk Medeni Kanunun 226’ncı maddesinde düzenlenmiş olup, davanın bu madde hükümlerine göre çözümlenmesi icap eder. Söz konusu maddenin Türk Medeni Kanununun 2. kitabında yer aldığı ve Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken bu husus düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilip sonuçlandırılması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17.07.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi[4].
Aile hukukundan doğan davalarda görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.
Taraflar arasındaki alacak hukukuna ilişkin davada Konya 2. Asliye Hukuk ile 1. Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı, 08.07.2005 günlü dilekçesinde mehir senedinde yazılı çeyiz ve ziynet eşya bedelini talep etmektedir.
T.M.Y.nın 226. maddesinde “her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır”. T.M.Y.nın 227. maddesinde “eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık olmaksızın katkıda bulunmuşsa tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiyesi sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıcındaki değeri esas alınır”.
Türk Medeni Yasasının yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki 4722 Sayılı Yasanın 10. maddesinde “T.M.Y.nın yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar”. hükümleri yer almaktadır.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Yasaya 5133 Sayılı Yasa ile ekleme yapılan 4/2. maddesinde “22.11.2001 tarihli 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 3. kısmı hariç olmak üzere 2. kitabı, 03.12.2001 tarihli ve 4722 Sayılı Türk Medeni Yasasının Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasaya göre aile hukukundan doğan dava ve işlerin” aile mahkemesi görevinde olduğu açıklanmıştır.
Somut olayda; davanın Türk Medeni Yasasının yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihinden sonra açıldığı, uyuşmazlığın çözümünde eşler arasındaki mal rejimini düzenleyen Türk Medeni Yasasının 202 ve devamı maddeleri ile aynı yasanın eşin diğer eşte kalan mallarının geri alınmasına ilişkin 226. maddesi ve değer artış payını düzenleyen 227. maddesinin de tartışılması gerektiği, bu maddelerin de Türk Medeni Yasasının 2. kitabında yer aldığı ve aile mahkemesinin görevi kapsamında olduğu anlaşılmakta, davanın aile mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Sonuç: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Konya 1. Aile Mahkemesinin Yargı Yeri Olarak Belirlenmesine 06.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi[5].
Kadının ziynet ve eşyalara ilişkin isteği Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (üçüncü kısım hariç olmak üzere) kaynaklanmakta olup görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm tazminatlar ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Ziynetlerle ilgili dava 16.01.2002 tarihinde açılmış olup, davacı kişisel malların iadesini talep etmiştir. Davanın açılış tarihi itibarıyla görev Aile Mahkemesine aittir. Mahkemece davacı kadının harcı verilerek usulüne uygun açılmış ziynetlerle ilgili dava hakkında olumlu-olumsuz karar vermek gerekirken, mahkemece “davacı tarafın talep etmiş olduğu ziynet eşyalarına ilişkin araştırmalarının davayı sürüncemede bırakacağı belirlendiğinden Hukuk Mahkemesinde dava açmakta muhtariyetine kara verilmesi” usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[6].
Taraflar 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce 1989 yılında boşanmışlardır. Boşanma tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerlidir. Dava Borçlar Kanununa dayalı ziynet alacağına ilişkin olup davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Taraflar 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce 1989 yılında boşanmışlardır. Boşanma tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerlidir. Dava Borçlar Kanununa dayalı ziynet alacağına ilişkin olup, davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Bu yön gözetilmeden görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen kararın açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[7].
Ziynetlerin iadesi istemine ilişkin davalar Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde ve Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanır.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suremle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden vekili geldi. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava; ziynet ve eşya alacağına ilişkindir.
Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK. m. 118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını hükme bağlamıştır.
Şu halde Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerekir. (HGK. 16.11.2005 tarih ve 2-673-617 sayılı kararı) Bu açıklama karşısında; davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirden, bu husus düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesi olarak yargılamaya devam edilip yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre de diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi[8].
Kişisel malın edinilmesine ziynetler bozdurulmak suretiyle yapılan katkının istendiği dava Türk Medeni Kanununun 227. maddesine dayandığından görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: Davacının; alımında katkıda bulunduğunu iddia ettiği taşınmaz, 06.08.1998 tarihinde koca tarafından üçüncü kişiden kooperatif üyeliği devralınmak suretiyle iktisap edilmiştir. Taraflar 31.10.1980'de evlenmişlerdir. Boşanma davası ise 14.09.2004 tarihinde açılmış olup devam etmektedir.
Türk Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında, bu tarihe kadar, tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar. (4722 sayılı Yürürlük Kanunu m. 10/1) Şu halde, evlenme tarihinden, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadarki dönemde geçerli rejim mal ayrılığıdır. (743 S. K. m. 170) Bu tarihten sonra ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK m. 202)
Edinilmiş mallara katılma rejimi; edinilmiş mallar (TMK m. 219) ile eşlerden her birinin kişisel mallarını (TMK m. 220) kapsar. (TMK m. 218)
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan malvarlığı değerleri o eşin kişisel malıdır. (TMK m. 220/2)
Eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur. (TMK m. 227/1)
Davacı, davalıya ait kişisel malın edinilmesi sırasında ziynetlerini bozdurarak ve babasından aldığı parayı koyarak katkıda bulunduğunu, katkısının, malın o tarihteki rayiç değerinin üçte biri oranında olduğunu ileri sürdüğüne göre, istek, Türk Medeni Kanununun 227. maddesine dayanmaktadır. Bu madde ise Aile Mahkemelerinin görevine girmektedir. O halde işin esasının incelenmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07.02.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].
Evlilik birliği içerisinde edinilen ziynetlerin iadesi istemi ile açılan davada görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 4721 Sayılı Medeni Kanunun 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiş ve yasal mal rejimi olarak Edinilmiş mallara Katılma Rejimini kabul etmiştir. (MK. md. 218-241) Tarafların karı koca oldukları tartışmasızdır. İhtilaf; evlilik birliği sırasında edinilmiş ziynetlerin mülkiyetinin kime ait olduğunda toplanmaktadır. (MK. md. 219-220) Medeni Kanunun üçüncü kısmı hariç olmak üzere ikinci kitabından kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılması gerekmektedir. (4722 SK. md. 4, 3133 SK. md. 2) Görev kamu düzeni ile ilgilidir. Yargılamanın her aşamasında hâkim tarafından kendiliğinden dikkate alınması da zorunludur. Mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddi gerekirken işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre de diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.07.2004 gününde oybirliği ile karar verildi[10].
[1] 6. Hukuk Dairesi 19.04.2012 1243/6279
[2] 4. Hukuk Dairesi 04.06.2012 7501/9724
[3] 2. Hukuk Dairesi 2007/20168 2009/4971 18.03.2009
[4] 6. Hukuk Dairesi 17.07.2007 4904/9134
[5] 20. Hukuk Dairesi 06.10.2006 10000/12914
[6] 2. Hukuk Dairesi 03.10.2006 6391/13029
[7] 2. Hukuk Dairesi 10.04.2006 20073/5066
[8] 2. Hukuk Dairesi 23.05.2006 19942/8158
[9] 2.Hukuk Dairesi 2005/16726 2006/1095 07.02.2006
[10] 2. Hukuk Dairesi 07.07.2004 8090/9008