Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Raporu

KOMİSYON RAPORLARI

 

KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU RAPORU

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu

 

Esas No: 1/572                                                             1.3.2012

Karar No: 16

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanarak Bakanlar Ku­rulunca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan 1/572 esas numa­ralı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı" Başkanlık tarafından 27 Şubat 2012 tarihinde tali komisyon olarak

Komisyonumuza, İçişleri Komisyonuna, Plan ve Bütçe Komisyonuna ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna, esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna sevk edilmiştir. Tasarı, Komisyonumuzun 1 Mart 2012 tarihli toplantısında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadının Statüsü Ge­nel Müdürlüğü temsilcilerinin katılımıyla incelenip görüşülmüştür.

Aile içi şiddetin önlenmesi 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı Aile­nin Korunmasına Dair Kanun kapsamında düzenlenmiştir. Ancak kanun günü­müz ihtiyaçlarına cevap vermediğinden hem aile içi hem de aile dışında kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde çok önemli bir gündem maddesi olan kadına yönelik şiddetin önlenmesinde daha kapsamlı ve günümüz şartlarına cevap verebilecek nitelikte kanuni düzenlemenin yapılması insan haklarına saygılı sosyal bir hukuk devleti olmanın gereği olduğu gibi ül­kemizin uluslararası taahhütleri açısından temel bir ihtiyaç olarak ortaya çık­maktadır.

"Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı" ile kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tebdirlere ilişkin esas ve usûller düzenlenmektedir.

Tasarı ve gerekçesinde;

Şiddet eylemlerine maruz kalan kişilere ve aile bireylerine koruma sağla­nırken insan haklarına saygılı, adil, etkili ve süratli bir usûl izleneceği, hizmet sunulan kişiler arasında hiçbir nedenle ayrım yapılmayacağı, kamu kurumları­nın ve özel kurumların işbirliği içinde çalışacağı ve hizmetin ülke çapında eşit ve dengeli sunulmasına özen gösterileceği,

En temel insan hakkı olan yaşama hakkının korunması ve kadın cinayetle­rinin son bulması amacıyla kurumların şiddetle mücadelenin her aşamasında aktif rol almasının sağlanmasının hedeflendiği,

Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişiler hakkında mülki idare amirleri ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amirleri tarafından verilecek koruyucu tedbirlerin ve hakim tarafından verilecek koru­yucu tedbir kararlarının ayrıntılı olarak düzenlendiği,

Koruyucu tedbirler arasında şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulu­nan kişilere barınma yeri sağlanması, geçici maddi yardım yapılması, psikolo­jik, mesleki, hukuki ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti ve­rilmesi, hayati tehlike bulunması durumunda geçici koruma altına alınması, çocuklar için kreş imkanı sağlanması, gerekli durumlarda işyeri değişikliği, kimlik ve diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi gibi unsurların öngörüldüğü,

Şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan kişinin verilecek önleyici tedbir kararları ile rehabilite edilmesinin amaçlandığı, bu kapsamda kişilerin müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhal uzaklaştırılmasının, korunan kişilere ve onların bulundukları mekanlara yaklaşmamasının, silahla­rını kolluğa veya kurumuna teslim etmesinin öngörüldüğü,

Tedbir kararlarının gerektiğinde delil ve belge aranmaksızın dosya üze­rinden verilebileceği, verilen kararlara ilişkin itiraz yolu ve başvurulacak mer­cilerin düzenlendiği, Verilen tedbir kararlarının teknik araç ve yöntemlerle uy­gulanabileceği, tedbirin ihlali halinde hakkında tedbir kararı verilen kişiye zor­lama hapsi verilebileceği,

Şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uy­gulanmasına yönelik destek hizmetlerinin verildiği ve izleme çalışmalarının yedi gün yirmi dört saat esası ile yürütüldüğü şiddet önleme ve izleme merkez­lerinin kurulacağı ve çalışma usul ve esasları,

İşbirliği ve koordinasyonun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafın­dan yerine getirileceği, medya organlarına da sorumluluk yüklenerek kadınların çalışma yaşamına katılımı ve şiddetle mücadele mekanizma ve politikalarına ilişkin yayın yapmalarının sağlanacağı

belirtilmiştir.

Tasarı, Komisyonumuza tali olarak havale edilmiş olduğundan, ıçtüzüğün 23. maddesi uyarınca tasarının geneli üzerinde görüşme yapılmasına karar ve­rilmiştir.

Komisyon toplantısı esnasında Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun sözkonusu tasarının görüşülmesi için esas komisyon olarak belirlenmesinin daha yerinde olduğuna ilişkin değerlendirmeler dile getirilmiştir.

Komisyon toplantısına katılan milletvekillerinin yanısıra sivil toplum ku­ruluşlarının temsilcileri de tasarıya ilişkin görüş ve önerilerini belirtmişlerdir. Kanun tasarısının isminin kadına yönelik şiddeti aile merkezli olarak ele aldığı eleştirisi getirilmiş, Türk Ceza Kanunu'nda, söz konusu kanun tasarısının ge­rekçe bölümünde yahut diğer mevzuatta bulunduğu gerekçesiyle madde metin­lerinde bulunmayan ancak tasarının daha önceki halinde yer alan ihbar mecbu­riyeti, tanımlar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve bu yöndeki eğitimlere yönelik hükümlerin kanun metnine eklenmesi gerektiği belirtilmiştir.

Komisyonumuz, tasarının geneli üzerinde yürüttüğü çalışmalar netice­sinde tasarının esas Komisyon olan Adalet Komisyonuna, Aile ve Sosyal Politi­kalar Bakanlığı tarafından Başbakanlığa iletilen ilk şekliyle gönderilmesine oy çokluğu ile karar vermiştir.

Raporumuz, Esas Komisyon olan Adalet Komisyonuna gönderilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

 

Başkanvekili                                       Başkanvekili                                       Sözcü

Binnaz Toprak                                   Öznur Çalık                                         Tülay Kaynarca

İstanbul                                                               Malatya                                               İstanbul

(KEFEK’te yeterince görüşülmemiştir)

 

Üye                                                       Üye                                                       Üye

Fatma Salman                                    Kotan Nurdan Şanlı                          Gürkut Acar

Ağrı                                                       Ankara                                 Antalya

(Muhalefet şerhimiz vardır)

 

Üye                                                       Üye                                                       Üye

Gökçen Özdoğan Enç                       Ayşe Nedret Akova                           Canan Candemir Çelik

Antalya                                                                Balıkesir                                               Bursa

(Muhalefet şerhim vardır)

 

Üye                                                       Üye                                                       Üye

Nurcan Dalbudak                              Ruhsar Demirel                   Kemalettin Aydın

Denizli                                                  Eskişehir                                               Gümüşhane

(Muhalefet şerhim vardır)

 

Üye                                                       Üye                                                       Üye

Sedef Küçük                                       Sebahat Tuncel                   Hülya Güven

İstanbul                                                               İstanbul                                                İzmir

(Muhalefet şerhim vardır)                (Muhalefet şerhi vardır)    (Muhalefet şerhim vardır)

 

Üye

Safiye Seymenoğlu

Trabzon

 

MUHALEFET ŞERHİ

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının uygulanmasından sorumlu Bakanlık olarak içinde kadın ismi geç­meyen bir Bakanlığın sorumlu olmasını şiddetle eleştiriyoruz. Baştan kadın aile kavramı içerisine hapsedilerek, tek başına yaşayabileceği ve birey olabileceği kabul edilmemekte, aile kavramı içinde değilse dikkate alınmayacağı ve ko­runmayacağı mesajı verilerek şiddete örtülü destek olunmaktadır. Benzer şe­kilde Kanunun adının da Ailenin Korunması olarak başlaması, kadın şiddet görse de öncelik aile birliğinin korunması, 'kolun kırılıp yen içinde kalması' mesajını toplumsal zihniyete işlemektedir. Mükemmel yasalar hazırlansa dahi bu şekilde gizlenen mesajlar ile yola çıkılınca kadını ikinci sınıf gören, evinde en az üç çocuğa bakmakla yükümlü kılan geleneksel toplumsal zihniyet değişi­mine hiçbir katkı yapılamayacaktır.

Kanun Tasarısının kapsamı ve tanımlar ilk taslağa göre oldukça daraltıl­mış, hukuki düzenlemelerdeki vurgu azaltılmıştır. Şiddetin ihbarıyla ilgili mad­denin çıkarılması, tedbir kararının verilmesinin bile zorlaştırılması, eğitim mad­delerinde "toplumsal cinsiyet eşitliği", "kadının insan hakları", "kadın erkek eşitliği" gibi kavramların olmaması, Kanunun amacından uzaklaşmasına ve yetersiz hale gelmesine neden olmaktadır.

Kanun tasarısının "Ailenin korunması" ifadesiyle başlaması, yasanın, evli olmayan, nişanlı, sevgili, boşanmış ya da evlilik birliği olmadan birlikte yaşa­yan kadınları korumama, hakimlerin kanaatini bu doğrultuda kullanmama ola­sılığına mahal vermektedir. Kadını şiddete karşı koruma da kadının içinde bu­lunduğu duruma göre ayrım yapılması, bizzat şiddete davetiye çıkarmaktadır.

Kanun Tasarısının ilk taslağında yer alan "Amaç, Kapsam, Temel ılkeler" bölümündeki açıklamaların tamamen çıkarılması, böylece yasanın kapsamını daraltmıştır. Tanımlar başlığının altındaki 2 nci Maddenin uluslararası sözleş­melerden arındırılmış olması, iç hukuktan üstün olduğunu kabul edilen bu söz­leşmelerin ışığı olmadan Tasarı oluşturulması önemli bir eksikliktir.

Şiddet uygulanan kişi, çoğu zaman korku, eğitim yetersizliği ve maddi imkansızlıklar yüzünden, kendisine şiddet uygulandığını ihbar etmemekte; şid­dete karşı devlet tarafından korunabileceğini bilmediğinden dolayı da şiddete boyun eğmektedir. Şiddetle mücadele yollarının varlığından habersiz olan mağ­durun, hayatı ve vücut bütünlüğü çoğu zaman tehlikeye girmektedir. Bu vahim sonuçları ortadan kaldırabilmek için, şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı durumunda, şiddet uygulanan kişinin haricindekiler de yetkili mercilere ihbarda bulunabilmelidir.

Türkiye'nin taraf olduğu CEDAW ve imzaladığı ıstanbul Sözleşmesi'nde ve diğer ilgili uluslararası insan hakları belgelerinde ve sözleşmelerinde olduğu gibi kadına karşı şiddetle mücadelede kadın erkek eşitsizliğine atıf yapılmalı; bununla mücadele edileceği belirtilmelidir.

Kanun maddeleri ne kadar mükemmel olsa da, toplumsal zihniyet değişi­mine neden olacak eğitim hükümleri düzenlenmeden, kadına karşı şiddetle mü­cadele etmek mümkün değildir. Toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda gerek ilköğretim seviyesinde verilecek zorunlu ders ile gerekse ilgili kamu ve kuru­luşlarda çalışan personelin alacağı toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı eğitim çalışmaları ile kadına karşı şiddetle ilgili çok daha etkili adımlar atılması ve Kanunun uygulanabilirliğinin artırılması mümkün olacaktır.

Tasarının 7 nci Maddesi (4) üncü fıkrası

Tasarının 9 uncu Maddesi (7) nci fıkrası

Tasarının 9 uncu Maddesi

Tasarının 3 üncü Maddesi (1) inci fıkrası e bendi

Tasarının 3 üncü Maddesi (1) ve (2) nci fıkrası

Tasarının 4 üncü Maddesi (1) inci fıkrası a bendi

Tasarının 4 üncü Maddesi (1) inci fıkrası d bendi

Tasarının 6 ncı Maddesi

Tasarının 10 uncu Maddesi

Tasarının 12 nci Maddesi (2) nci fıkrası

Tasarının 15 inci Maddesi (4) ve (5) inci fıkrası

Tasarının 13 üncü Maddesi (1) inci fıkrası

Tasarının 20 nci Maddesi

Tasarının geçici Madde (1) inci fıkrası

Tasarıya eklenmesini istenilen ihbar başlıklı madde

Hakkındaki değişiklik tekliflerinin değerlendirilmemesi nedeniyle,

Aile konutu şerhi hususunda, Tapu Sicil Nizamnamesinde değişiklik ya­pılarak, Aile Konut Şerhinin kolaylaştırılmaması nedeniyle;

Bu değerlendirmelerle, Tasarı ve Komisyon Raporuna muhalefet ettiği­mizi beyan ediyoruz.

1 Mart 2012

 

Ayşe Nedret Akova       Hülya Güven                          Sedef Küçük

Balıkesir                                    İzmir                                       İstanbul

 

Gürkut Acar

Antalya

 

 

 

MUHALEFET ŞERHİ

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısına ilişkin muhalefet şerhimiz aşağıdaki gibidir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak; Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı'nın Tali Komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda Asli Komisyon olarak ise Adalet Komis­yonunda görüşülmesine olan muhalefetimizin yanı sıra;

Tasarının genel gerekçe bölümünde CEDAW ve 4320 sayılı yasaya atıf yapılmakla beraber TBMM'nin Kasım 2011'de kabul ettiği Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi'ne hiçbir biçimde değinilmemesi kabul edilemez.

Tasarı metninde yalnızca aile içindeki kadınların uğrayacağı şiddetin göz önüne alınacağı imasını içeren ve içeriğinin kimleri kapsayacağının net olma­dığı düzenlemeler tarafımızca kabul edilemez.

Toplumsal cinsiyet ayrımı, kadın erkek (fırsat) eşitliği, sığınma evi, mobbing ifadelerinin ve bu konulardaki sorunlara yönelik önlemlerin yer alma­dığı bir tasarı eksiktir.

Tasarının beşinci bölüm, Çeşitli ve Son Hükümler Kısmının Yönetmelik Madde 20- (l)'de ifade edilen bakanlıklar kapsamında Milli Eğitim Bakanlığının yer almıyor olması bile bu tasarının kapsayıcı ve önleyici olmadığının bir gös­tergesidir.

Sonuç: Yukarıda açıkladığımız nedenlerle Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının usul ve esaslarına muhalif olduğumuzu bilgilerinize arz ederim.

1 Mart 2012

 

Ruhsar Demirel

Eskişehir

 

MUHALEFET ŞERHİ

1 Mart 2012 tarihinde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanun Tasarısını tali ko­misyon olarak gündemine almıştır. Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi konusunda gerekli yasal düzenlemeler yapılması herkesin temel isteğidir.

Ancak kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve şiddete maruz kalanların so­runlarının giderilmesi konusunda yapılan yasal düzenlemenin amacına ulaşma­sının tek yolu kadın erkek eşitliğinin esas alınmasıdır.

Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan mevcut erkek egemen zihniyet kendisini her alanda devam ettirecektir. Kadına yönelik şiddet eşitsiz politika­lardan kaynaklanmaktadır. Ancak mevcut tasarı bu perspektiften yoksun, sadece günü kurtarmak, şiddetin önlenmesi değil şiddete maruz kalanların sorunlarına kısmi sorun olabilecek bazı düzenlemeler içermektedir. Kadın örgütlerinin, ka­dın mücadelesi yürütenlerin uzun süredir çıkmasını beklediği bu kanun tasarısı beklentileri karşılamamaktadır. Özellikle ailenin korunması yaklaşımı, aile bi­reylerinin karşılaştığı şiddeti görünmez kılmakta, aile içinde şiddeti örtmekte ve mücadelesini engellemektedir. O nedenle kadınları ailenin bir parçası olarak değil özgür bir birey olarak ele almak şiddeti önlemekte önemli bir başlangıç olacaktır.

Kanun tasarısında kadına yönelik şiddetle mücadele ve şiddetin önlen­mesi perspektifinden ziyade sadece şiddete maruz kalanların sorunlarına çözüm arayan bir yaklaşımla ele alınmıştır. Tasarıda, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ka­dın vurgusu yok denecek kadar azdır. Yine cinsiyet kimliğinden dolayı şiddete maruz kalanların sorunlarına dair hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. Bu tasarı, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için kalıcı çözümler içermemektedir. Kısmi olarak şiddete uğrayanların sorunlarına çözüm getirmektedir.

Kadına yönelik şiddet gibi önemli bir soruna sadece hukuki düzenleme­lerle çözüm bulma arayışı eksik kalmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan, bu konuda çalışan kamu kuruluşları, kadın sivil toplum örgütleriyle eşgü­dümlü çalışarak uzun vadeli politikalar oluşturulmalıdır. Diğer yandan bu kanun tasarısının kadın-erkek fırsat eşitliği komisyonunda esas olarak tartışılması ge­rekirken, iktidar milletvekilleri komisyon üyelerinin ve kadın sivil örgütlerinin çok ciddi itirazlarına rağmen, çoğunluk olmanın verdiği güçle yasa tasarısını adalet komisyonuna havale etmiştir.

Saygılarımla.

 

Sebahat Tuncel

İstanbul

 

ADALET KOMİSYONU

ALT KOMİSYON RAPORU

 

ADALET KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA

“Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/572)” 27/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komis­yonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletve­kili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanun Teklifi (2/38)” 1/10/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın;

Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/51)” esas Komisyon olarak Adalet Ko­misyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komis­yonu’na;

“İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/145)” 23/11/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Ko­misyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal ışler Komisyonu’na; “Ankara Milletvekili Ay­lin Nazlıaka’nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin Korunmasına İlişkin Ka­nunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/328)” 7/2/2012 tari­hinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak Ka­dın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/383)” 29/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komis­yonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na havale edilmiştir. Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, İstanbul Milletvekili Sedef Küçük, Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, İzmir Milletvekili Hülya Güven, Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu 2/38 esas numaralı Kanun Teklifine; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova 2/38 ve 2/51 esas numaralı Kanun Teklifine katıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu dilekçeyle bildirmiştir.

Tasarı ve Teklifler Adalet Komisyonu’nun 1/3/2012 tarihli 10’uncu top­lantısında Adalet Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya baş­kanlığında Hükümeti temsilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutan­lığı temsilcilerinin katılımıyla görüşülmüş ve birbirleri ile ilgili olduklarından İçtüzüğün 35’inci maddesi uyarınca Tasarı esas alınmak üzere birleştirilmiştir. Söz konusu işler, üzerinde derinlemesine inceleme yapılabilmesini teminen beş üyeden müteşekkil Alt Komisyona havale edilmiştir. Ayrıca Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun 1/3/2012 tarihli ve 16 sayılı Raporu, yine aynı tarihte Adalet Komisyonu’na ulaşmıştır.

Havale edilen işler, Alt Komisyonumuzun 2/3/2012 tarihli toplantısında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ma­liye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Tele­vizyon Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin katılımıyla görüşülmüştür. Yapılan görüşmelerde aşağıdaki dü­şünceler ifade edilmiştir.

Son yıllarda başta kadınlar ve çocuk olmak üzere, yaralamadan adam öl­dürmeye kadar varan fiziksel şiddet olaylarının toplumu sarsan boyutlara ulaş­tığı endişeyle müşahede edilmektedir. Diğer taraftan kadınlar ve çocukların bu boyutlardaki fiziksel şiddetin yanında manevi bir şiddete maruz bırakıldıkları da yadsınamaz bir gerçektir. Bunlardan dolayı kişilerde özgüven eksikliğinden kimlik bunalımında ve toplumsal hayattan soyutlanmaya varan ve insan onu­runa yakışmayan muhtelif neticeler doğmaktadır.

Kanun koyucunun bu sorunların çözümüne yönelik en etkin enstrümanları derhal geliştirmesi bir zorunluluktur.

En temel insan hakkı olan yaşama hakkının korunması konusunda Devle­tin yükümlülükleri, sadece yasama faaliyeti ile kalmamalı, aynı zamanda bu yönde toplumsal bilincin uyandırılması ve geliştirilmesi amacıyla gereken her türlü koruyucu ve giderici tedbirin alınması gerekmektedir. Bir diğer ifadeyle şiddet mağdurlarının sorunları en etkin bir şekilde çözülmeli ve bunun yanında da topluma kazandırılmaları için gereken azami ihtimam gösterilmelidir.

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), kadınlara karşı yapılan ayrımcılığı “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sos­yal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya orta­dan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama” şeklinde tanımlamaktadır (m.1). Yine aynı Sözleşmenin 2’nci maddesinde de Devletlerin “kadınlara karşı ayrımcılık oluş­turulan mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları değiştirmek veya fes­hetmek için yasal düzenlemeler de dâhil gerekli bütün uygun önlemleri almayı” kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldırıcı bir politika ve yükümlülük olarak kabul ettiklerini hükme bağlamıştır. Sözleşme’nin gerek belirtilen iki maddesi gerekse sistematik olarak tamamı bir arada değerlendirildiğinde Tasarı’nın bu yüküm­lülükleri karşılamaktan uzak olduğu görülmektedir.

Tasarının adı da bünyesinde sorunları barındırmaktadır. Şöyle ki, önce­likle aile kavramından ne anlaşılacaktır. Aile kavramından salt 22/11/2001 ta­rihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca kurulmuş olan evlilik birliği anlaşıldığı takdirde, aile gibi bir arada yaşıyor olsa bile nikâhsız birliktelikler ve nikâhsız birlikteliklerin bir görünümü olan dini nikâha dayanan birliktelikler içerisinde meydana gelen şiddet ve benzeri olayların ne kapsamda değerlendi­rileceği şüpheye yer vermektedir. Bu dahi CEDAW’ın “kadınların medeni du­rumlarına bakılmaksızın” gerekli tedbirlerin alınması yükümlülüğünün ihlali niteliğindedir. Bu nedenle Kanunun adının bu şüpheyi giderecek şekilde düzel­tilmesi gerekir. Tasarının adının “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Ka­nun Tasarısı” şeklinde değiştirilmesi uygun olacaktır.

Her ne kadar yukarıda belirtilen düşünceler ifade edilmişse de Tasarının reformist anlayışı, aşağıda belirtilenler çerçevesinde değerlendirildiğinde, söz konusu eleştirilerin karşılandığı görülecektir.

14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun günü­müzün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olduğunda şüphe yoktur. Tasarı’nın hazırlanmasında mezkûr Kanunun ihtiyaçlara cevap verememesi gerçeğinden hareket edilmiştir. Belirtilen eksiklikler ve ihtiyaçlar Tasarı ile giderilmektedir.

Tasarının 1 inci maddesinde amaç ve kapsam sarih bir şekilde ortaya ko­nulmaktadır. Şöyle ki, Tasarının amacı, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlen­mesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Dolayı­sıyla Tasarı, salt evlilik birliğinden kaynaklanan şiddetin engellenmesi amaç­lanmamakta, aksine 4721 sayılı Kanun uyarınca kurulmuş evlilik birliğine da­yalı şiddet mağdurları ile evlilik birliği olmasa dahi kapsamda yer alan şiddet mağdurlarını koruma amacına yönelmektedir. Kaldı ki, 4320 sayılı Kanunun adı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” iken Tasarının adı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı” olduğundan, Tasarı ile sadece aile içi şiddetin engellenmesinin amaçlandığı ve kadının korunmadığı yönündeki iddialar doğru değildir. Tasarı bir bütün halinde değerlendirildiğinde bu yöndeki yanlış algılama ve psikolojik direncin yersiz olduğu görülecektir.

Tasarı ile salt evlilik birliğinden kaynaklanan şiddetin engellenmesi değil, aksine 4721 sayılı Kanun uyarınca kurulmuş bir evlilik birliğinden arî olarak maddede zikredilen şiddet mağdurları da korunduğundan, CEDAW’ın taraf Devletlere yüklediği “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın” gerekli tedbirlerin alınması yükümlülüğü de yerine getirilmiş olmaktadır.

Diğer taraftan şiddetin engellenmesi ve önlenmesi amacıyla gerek mülki amirlere gerek hâkimlere ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kolluk amirlerine tedbir alabilme yetkisi verilerek en hızlı şekilde sonuç alınmasının yolu açılmaktadır. Ayrıca 4320 sayılı Kanunda şiddetin engellenmesi ve önlen­mesine ilişkin tedbirler yetersiz olmasına rağmen, Tasarı’da kapsamlı ve sonuç odaklı tedbirlere yer verilmiştir.

Tasarı ile şiddet mağdurlarının, şiddetten korunmasından toplumsal ha­yata kazandırılmalarına (Bu imkânlar: Şiddet mağdurlarına geçici maddi yardım yapılması, şiddet mağdurlarının sağlık yardımlarından yararlandırılması, barın­maları, meslek edinmeleri, çalışmaları durumunda çocuklarının kreşe devam etmelerinin sağlanması ve diğerleri olarak sıralanabilir.) kadar birçok koruyucu ve giderici tedbir imkânı getirilmektedir. ıfade etmek gerekir ki, tedbirlerin uy­gulanmasında, en uygun ve orantılı olanının tercih edilmesi yoluyla, aile birliği­nin devamının sağlanması gözetilmelidir. Ancak diğer yandan, şiddetin devam etme riskinin bulunduğu hallerde, güvenli bir ortam oluşmadan şiddet uygula­yanla şiddet mağdurunun aynı ortamlarda yaşamaya veya bulunmaya sevk ede­rek daha ağır şiddetin meydana gelmesine sebebiyet verilmemelidir. Bu nedenle tedbir kararlarının verilmesi ve uygulanmasında bu iki husus dikkatli bir bi­çimde değerlendirilmelidir.

Son yıllarda başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere toplumu sarsan bo­yutlara ulaşan şiddet olaylarının engellenmesinde Tasarı’nın reformist düzen­lemeleriyle ciddi bir merhale kat edileceği Alt Komisyonumuzca müşahede edilmiştir. Özellikle vurgulamak gerekir ki, tasarı esas itibarıyla şiddetin ön­lenmesi ile şiddet mağdurunun korumasına ilişkin tedbirleri içermektedir. Ka­dınlara ve aile bireylerine yönelik şiddetin suç oluşturması halinde, başta 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu olmak üzere ilgili mevzuatın uygulanması gündeme gelecektir. Amaç özellikle kasten öldürme gibi neticesi ağır suçların işlenmesinden önce suçu önlemektir. Bu nedenle Tasarı’da şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla ilgili tedbir kararlarının süratle alınmasına ve etkin bir bi­çimde uygulanmasına yönelik sistem öngörülmektedir. Etkin uygulamayı sağ­lamak için Tasarı’da yer alan önemli yenilik ise zorlama hapsidir. Önemle be­lirtmek gerekir ki zorlama hapsi, bir suç karşılığı uygulanan ceza yaptırımı değil aksine şiddet uygulayanı tedbirlere uymaya zorlamayı amaçlayan önleyici nite­likte müessesedir. Mevcut uygulamada, tedbir kararlarının gereklerine aykırı davranılması halinde oluşan suç nedeniyle açılan ceza davalarının uzun sürmesi ve öngörülen hapis cezasının ise çok nadiren uygulanması dolayısıyla caydırı­cılık etkisi olmadığı yolundaki haklı eleştiriler, Tasarı’da zorlama hapsi mües­sesesi ile giderilebilecektir.

Tasarının maddeleri üzerinde yapılan değişiklikler sırasıyla aşağıda açık­lanmıştır.

Şiddet mağdurlarının şiddetten korunması için alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasların diğer taraftan da uygulama ve hizmetlerin sunulmasında esas alınacak temel ilkelerin düzenlenmesi amacıyla Tasarının 1’inci maddesine fıkra eklenmiş ve eklenen fıkra doğrultusunda da birinci bölümün ve maddenin başlığı değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikler doğrultusunda 1’inci madde kabul edilmiştir.

Tasarının 2’nci maddesi Tasarıda geçen terimlerin tanımının tam anla­mıyla yapılabilmesi amacıyla değiştirilmiştir.

Tasarının 3’üncü maddesi aynen kabul edilmiştir.

Şiddet mağdurlarının toplumsal hayata katılmalarının bir yöntemi olarak çalışma hayatına katılmak istemeleri durumunda varsa çocuklarının kreşe de­vam edebilmelerinin sağlanması gerektiğinden, Tasarının 4’üncü maddesine (d) bendi eklenmiştir. Yapılan değişiklikler doğrultusunda 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Şiddet mağdurlarının tehdit, hakaret veya buna benzer söz ve davranışla­rın muhatabı olmasının engellenmesi amacıyla hükmolunacak tedbirlerin kap­samının genişletilmesi gerekmiştir. Bu nedenle Tasarının 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi değiştirilmiş ve çocuklarla kişisel ilişkilerin ne şe­kilde kurulacağının belirlenmesi amacıyla da fıkraya (ç) bendi eklenmiş ve di­ğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir. Yapılan değişiklikler doğrultusunda madde kabul edilmiştir.

Tasarının 6’ncı maddesi aynen kabul edilmiştir.

Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde, herkes bu du­rumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilmelidir. Bu kapsamda ihbar, şiddet tehlikesinin ortaya çıktığı durumlarda yani bir suç olmaksızın da söz ko­nusu olduğundan suçun ihbarı ile birebir örtüşen bir nitelik taşımamaktadır. ihbarı alan kamu görevlileri gerekenleri gecikmeksizin yerine getirmek zorun­dadır. Bu hususlara ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yet­kilileri haberdar etme yükümlülüğünün tespiti amacıyla Tasarının 6’ncı madde­sinden sonra gelmek üzere 7’nci madde ihdas edilmiş ve diğer maddeler buna göre teselsül ettirilmiştir.

Şiddetin en hızlı şekilde engellenmesi veya önlenmesini teminen tedbir kararlarının en çabuk ve kolay ulaşılabilecek yer aile mahkemesinden, mülki amirden ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amirinden talep edilebilmesi gerekir. Ayrıca bu durum, usul ekonomisinin de bir gereğidir. Ve­rilen tedbir kararlarının değiştirilmesi, kaldırılması ve yahut aynen devam etme­sine karar verilebilmelidir. Bu nedenle Tasarının 7’nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları değiştirilmiştir. Tasarının 7’nci maddesi yapılan teselsül doğrul­tusunda 8’inci madde olarak kabul edilmiştir.

Tasarının 8’inci maddesi, yapılan teselsül nedeniyle 9’uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Sosyal tesislerin yaygın olmaması nedeniyle hakkında barınma yeri sağ­lanmasına karar verilen kişilere temin edilecek barınma yerlerinin genişletilmesi amacıyla Tasarının 9’uncu maddesinin altıncı fıkrası değiştirilmiştir. Tasarının 9’uncu maddesi yapılan teselsül doğrultusunda 10’uncu madde olarak kabul edilmiştir.

Tasarının 10’uncu maddesi, Tasarı kapsamında yerine getirilecek kolluk görevlerinin, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında eğitim almış ve ilgili kolluk birimlerince belirlenmiş olan yeteri kadar personel tarafından ye­rine getirilmesi amacıyla değiştirilmiştir. Tasarının 10’uncu maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 11’inci madde olarak kabul edilmiştir.

Tasarının 11’inci maddesi yapılan teselsül doğrultusunda 12’nci madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 12’nci maddesi yapılan teselsül doğrultusunda 13’üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 13’üncü maddesi, şiddet önleme ve izleme merkezlerinde du­rumun gereklerine göre tercihen kadın personel istihdam edilebilmesi amacıyla değiştirilmiştir. Tasarının 13’üncü maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 14’üncü madde olarak kabul edilmiştir.

Tasarının 14’üncü maddesi, şiddet önleme ve izleme merkezlerinde, ko­runanların da meslek edindirme kurslarına katılmalarına yönelik faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla değiştirilmiştir. Tasarının 14’üncü maddesi, yapılan tesel­sül doğrultusunda 15’inci madde olarak kabul edilmiştir.

Tasarıda öngörülen görevlerin yerine getirilmesi sırasında kamu kurum ve kuruluşlarının personelinin Bakanlık görevlilerine yardımcı olmalarını ve kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları personel ve üyelerinin bu Kanunun etkin bir biçimde uygulanması amacıyla Bakanlığın hazırlayıp koordine edeceği kadın hakları ile kadın-erkek eşitliği konusunda eğitim programlarına katılmasını sağlamak amacıyla Tasarının 15’inci maddesi değiştirilmiş ve yapılan teselsül doğrultusunda 16’ncı madde olarak kabul edil­miştir.

Tasarının 16’ncı maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 17’nci madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 17’nci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 18’inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 18’inci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 19’uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 19’uncu maddesi başlığıyla birlikte, Bakanlığın, gerekli gör­mesi halinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet uygulanması ihtimali dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilmesini teminen değiştirilmiştir. Tasarının 19’uncu maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 20’nci madde olarak kabul edilmiştir.

Tasarının geçici 2’nci maddesi ile kadrolar ihdas edilmektedir. Kadro ih­dasının geçici madde ile yapılması kanun yapım tekniğine aykırı olduğundan 21’inci madde olarak kabul edilmiş ve diğer maddeler buna göre teselsül etti­rilmiştir.

Tasarının 20’nci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 22’nci madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 21’inci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 23’üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının geçici 1’inci maddesi aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 22’nci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 24’üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 23’üncü maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 25’inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının maddeleri görüşmeler sırasında ve yapılan değişiklikler doğ­rultusunda redaksiyona tabi tutulmuştur.

Raporumuz Komisyon Başkanlığına saygı ile arz olunur. 5/3/2012

 

Başkan                                                    Üye                                        Üye

Ramazan Can                                        Oktay Öztürk                      Mevlüt Akgün

Kırıkkale                                                 Erzurum                               Karaman

(Toplantıya katılamadı)

 

Üye                                                           Üye

Murat Göktürk                                       Dilek Akagün Yılmaz

Nevşehir                                                   Uşak

(Muhalefet şerhim vardır)

 

MUHALEFET ŞERHİ

Öncelikle tasarının ismine ilişkin tüm itirazlarımız dikkate alınmamıştır. Tasarının dayanağı olan uluslararası anlaşmanın ismi dahi "Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesi" olmasına rağmen bu dahi gözardı edilmiştir. Sözkonusu uluslararası anlaşmayı İstanbul'da ilk imzalayan ülke olmaktan ve TBMM’de ilk onaylayan ülke olmaktan haklı olarak gurur duyarken aynı duyarlılığın tasa­rının hazırlanması ve isimlendirilmesi konusunda gösterilmemesi garip bir çe­lişkidir.

Bu durumda uluslararası anlaşma sadece Türkiye'nin imajını düzeltmek amacıyla mı imzalandı sorusu geliyor aklımıza çünkü Avrupa ınsan Hakları Mahkemesi tarafından 9 Haziran 2009 tarihinde Nahide Opuz davasında Tür­kiye kadına karşı şiddeti önlememekten ilk ve tek mahkum olan ülke unvanını almıştır. Bu durum doğal olarak ülkemizin uluslararası itibarını zedelemiş ve ardından ise Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesine dair Avrupa Konseyi söz­leşmesi İstanbul'da imzalanmıştır.

Ancak uluslararası anlaşmaların imzalanması ve TBMM’de onaylanması ne yazık ki ülkemizde kadına, çocuklara ve aile bireylerine yönelik şiddeti orta­dan kaldırmaya yetmeyecektir. Öncelikle bu konuda bir zihniyet dönüşümü gerekmektedir. ışte bunun içindir ki tasarının adı "Kadın ve aile bireylerinin şiddetten korunmasına dair kanun" tasarısı olmalıdır. Yani kadın önce eşit hak­lara sahip bir birey olarak kabul edilmelidir. Aile içinde ya da dışında, evli, bo­şanmış, bekar ya da 18 yaş altında çocuk yaşta olsun öncelikle kadının şiddetten korunması düşünülmelidir. Kadına ve çocuğa uygulanan her türlü şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğu kabul edilmelidir. Yani ailenin korunması adına ka­dına ve çocuğa yapılan şiddete ve eziyete göz yumulmamalıdır. Bu nedenle tasarının adı kesinlikle değiştirilmelidir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından kadın örgütleri ile aylarca çalışıldıktan sonra Başbakanlığa gönderilen taslak değiştirilerek ve kapsamı daraltılarak, neredeyse temel anlayış, kadın erkek eşitliği vurgusu ortadan kaldı­rılarak TBMM Adalet Komisyonuna gönderilmiştir. Ancak Kadın örgütlerinin yoğun tepkisi üzerine tasarı eski haline döndürülmek üzere AKP’li milletvekil­leri tarafından önergeler verilmiştir. Bu nedenle tasarı ve ilk taslak birbirine karışmış, önümüze tam ve sağlıklı metin konamamıştır.

Bu nedenle her türlü itiraz hakkımız saklı kalmak kaydıyla tasarıda gör­düğümüz eksiklikleri yazılı olarak da ifade etmek zorunluluğu doğmuştur.

Öncelikle tasarıya dayanak olarak aldığımız İstanbul sözleşmesine tasarı­nın gerekçesinde dahi yer verilmemiş, atıf dahi yapılmamıştır. Bu nedenle Uluslararası anlaşmaların yanında İstanbul sözleşmesine de tasarıda yer vermek gerekmektedir. Çünkü yasayı uygulayan hukukçular genel olarak yasa metnine bakmakta ve Anayasa gereği de olsa uluslararası anlaşmaları gözardı etmekte ya da bilmemektedirler.

Bu durumda ise uygulamadan kaynaklanan tereddütler iç hukuk kuralı haline gelen, Anayasa'ya dahi aykırılığı ileri sürülemeyen uluslararası anlaşma­lar dikkate alınmaksızın hakimin takdirine göre çözümlenmektedir.

Tasarı hazırlanırken dahi dayanak İstanbul sözleşmesinde olmasına rağ­men devletin şiddete uğrayan vatandaşın zararını tazmin (m.30), sığınma evleri açma zorunluluğu (m.23), Arabuluculuk ve uzlaştırma yasağı (m.48), şikayete bağlı olmama (m.55) hükümlerine tasarıda hiç yer verilmemiş, bu maddeler görmezden gelinmiştir.

Tasarı m. 8/4 fıkrasında koruyucu tedbir kararlarının uygulanması şiddet görenin kabulüne bağlanmış, yani şikayete tabi tutulmuştur. AİHM’nin Opuz kararında ülkemizin mahkum edilme nedeninin şikayetin geri çekilmesine rağ­men işlemin devam ettirilmemesi olduğu gözardı edilmiştir. Bu durumda şiddet mağdurlarının baskı altında koruyucu tedbirlerin uygulanmaması yolunda ta­leplerinin dikkate alınması yasanın uygulanmaz hale gelmesine mağdurların ciddi zarar görmesine neden olabilecektir.

Tasarı m.3’te mülki amirlere verilen yetkilerin yargıçlara verilmemesi uygulamada ciddi sorunlara ve şiddet mağdurlarının korunmasının gecikmesine ve koruma tedbirlerinin yetersizliğine neden olacaktır.

Tasarının 6. maddesinde koruma tedbirleri sırasında işlenen suçlarla ilgili olarak denetimli serbestlik ve diğer seçenek yaptırımlara başvurma hükümleri­nin saklı tutulması yerinde değildir. Koruyucu tedbir kararları verilmesi aşama­sında işlenen suçlarda şiddete başvuran kişiler için denetimli serbestlik, erte­leme, paraya çevirme vb. yöntemlere başvurulması engellenmelidir.

Tasarının 11. maddesinde düzenlenen kolluk birimleri içinde kadın ve ço­cukları şiddetten koruma birimleri kurulmalı ve bu birimler içinde de kadın gö­revliler mutlaka olmalıdır.

Tasarının 13. maddesinde zorlama hapsinin 6 ay ile sınırlandırılması doğru değildir. Çünkü koruyucu tedbir kararlarının ihlalinde bu ceza verilebile­cektir. Sürekli bu tedbirleri ihlal eden şiddet uygulayan kişiler açısından getiri­len sınırlama yerinde değildir. Örneğin nafakayı ihlal suçları da aynı nitelikte olup, herhangi bir sınırlama sözkonusu değildir. Bu sınırlama şiddete başvu­ranları caydırıcı nitelikte değildir.

Tasarının 15/1-d bendiyle düzenlenen çağrı merkezleri 7/24 çalışmalı ve şiddet mağdurlarının çağrısı ile mobil hizmet vermelidir. Mobil ekipler içinde mutlaka uzman bir kadın görevli olmalıdır. Bu uygulama Ankara Barosu tara­fından Gelincik projesi adıyla uygulanmakta olup, gerçekten şiddet mağdurları­nın korunması amaçlanıyor ise aynı uygulamanın Bakanlık birimleri tarafından da hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Tasarı m. 16’da düzenlenen TV ve radyo yayınları ile yapılan bilgilen­dirme çalışmalarında Barolar Birliği, kadın örgütleri, STK ve Bakanlık birimleri yayın metinlerini birlikte hazırlamalıdır.

İlköğretim, ortaöğretim kurumlarında kadın erkek eşitliği, kadının insan hakları, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda dersler konmalı, farkındalık yaratılmalıdır.

Tasarı m. 17’de düzenlenen geçici maddi yardım korunan bireye nafaka borçlusundan nafaka tahsil edilinceye değin devam ettirilmelidir.

Alt komisyonda bildirilen tüm bu itirazlarımız dikkate alınmamıştır. An­cak işin özüne ilişkin ve uygulamada çıkabilecek yasal düzenlemeyi etkisiz hale getirecek sorunları tespit ederek çözümlemek komisyonun görevlerindendir.

Kadınları, çocukları ve aile bireylerini şiddetten koruma adına çıkacak olan bu özel yasada varolan eksiklikler nedeniyle kamuoyunun beklentisi kar­şılanmaz ve acil, etkili çözümler üretilmez ise "dağ fare doğurdu" imajı oluşa­cak ve biz ne yazık ki kadın cinayetlerini ve aile içi şiddeti önleyemeyeceğiz.

Bu nedenle tüm itirazlarımızın ve tarafımızdan verilecek önergelerin dik­kate alınarak kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek adına Adalet Ko­misyonu olarak tarihi bir görevi yerine getirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Saygılarımla

 

Dilek Akagün Yılmaz

Uşak

 

ADALET KOMİSYONU RAPORU

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Adalet Komisyonu

 

Esas No : (1/572), (2/38), (2/51), (2/145), (2/328), (2/383)

Karar No : 7

Tarih : 6/3/2012

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

“Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/572)” 27/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komis­yonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletve­kili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi (2/38)”  1/10/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/51)” 1/10/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda Deği­şiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/145)” 23/11/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komis­yonu’na; “Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/328)” 7/2/2012  tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komis­yonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/383)” 29/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Ko­misyonu’na havale edilmiştir. Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, İstanbul Milletvekili Sedef Küçük, Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, İzmir Milletvekili Hülya Güven, Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve İstanbul Millet­vekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu 2/38 esas numaralı Kanun Teklifine; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova 2/38 ve 2/51 esas numaralı Kanun Tekliflerine katıldığını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu dilek­çeyle bildirmiştir.

Tasarı ve Teklifler Adalet Komisyonu’nun 1/3/2012 tarihli 10’uncu top­lantısında Adalet Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya baş­kanlığında Hükümeti temsilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutan­lığı temsilcilerinin katılımıyla görüşülmüş ve birbirleri ile ilgili olduklarından İçtüzüğün 35’inci maddesi uyarınca Tasarı esas alınmak üzere birleştirilmiştir. Söz konusu işler, üzerinde derinlemesine inceleme yapılabilmesini teminen beş üyeden müteşekkil Alt Komisyona havale edilmiştir. Ayrıca Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun 1/3/2012 tarihli ve 16 sayılı Raporu, yine aynı tarihte Adalet Komisyonu’na ulaşmıştır.

Alt Komisyon, söz konusu işleri 2/3/2012 tarihli toplantısında Alt Komis­yon Başkanı Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın başkanlığında Aile ve Sos­yal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakan­lığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Televizyon Ku­rumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcileri­nin katılımıyla görüşmüştür. Alt Komisyon tarafından tanzim edilen rapor 5/3/2012 tarihinde Komisyonumuza tevdi edilmiştir.

Komisyonumuz, görüşmelerine 5/3/2012 tarihli ve 11’inci toplantısında Alt Komisyon tarafından tanzim edilen metin üzerinden devam etmiştir. Gö­rüşmelere Hükümeti temsilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ma­liye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Tele­vizyon Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Ankara Barosu Başkanlığı temsilcileri katılmıştır. Görüşmelerin tamamı tuta­nağa bağlanmıştır. İçtüzüğün 45’inci maddesi uyarınca Genel Kurul çalışmala­rında Adalet Komisyonu’nu temsil etmek üzere Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, özel sözcü seçilmişlerdir.

Tasarının geneli üzerindeki görüşmeler esnasında aşağıdaki düşünceler ifade edilmiştir.

Son yıllarda başta kadınlar ve çocuk olmak üzere, yaralamadan adam öl­dürmeye kadar varan fiziksel şiddet olaylarının toplumu sarsan boyutlara ulaş­tığı endişeyle müşahede edilmektedir. Diğer taraftan kadınlar ve çocukların, bu boyuttaki fiziksel şiddetin yanında manevi şiddete maruz bırakıldıkları da yad­sınamaz bir gerçektir. Bunlardan dolayı kişilerde özgüven eksikliğinden kimlik bunalımına ve toplumsal hayattan soyutlanmaya varan ve insan onuruna yakış­mayan muhtelif neticeler doğmaktadır. Kanunkoyucunun bu sorunların çözü­müne yönelik en etkin enstrümanları derhal geliştirmesi bir zorunluluktur.

En temel insan hakkı olan yaşama hakkının korunması konusunda Devle­tin yükümlülükleri, sadece yasama faaliyeti ile kalmamalı, aynı zamanda bu yönde toplumsal bilincin uyandırılması ve geliştirilmesi amacıyla gereken her türlü koruyucu ve giderici tedbirin alınması gerekmektedir. Bir diğer ifadeyle şiddet mağdurlarının sorunları en etkin şekilde çözülmeli ve bunun yanında topluma kazandırılmaları için gereken azami ihtimam gösterilmelidir.

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), kadınlara karşı yapılan ayrımcılığı “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sos­yal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya orta­dan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama” şeklinde tanımlamaktadır (m.1). Yine aynı Sözleşmenin 2’nci maddesinde Devletlerin “kadınlara karşı ayrımcılık oluştu­rulan mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları değiştirmek veya feshet­mek için yasal düzenlemeler de dâhil gerekli bütün uygun önlemleri almayı” kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldırıcı bir politika ve yükümlülük olarak kabul ettiklerini hükme bağlamıştır. Sözleşme’nin gerek belirtilen iki maddesi gerekse sistematik olarak tamamı bir arada değerlendirildiğinde Tasarı’nın bu yüküm­lülükleri karşılamaktan uzak olduğu görülmektedir.

Tasarının adı da bünyesinde barındırdığı sorunlardan biri, aile kavramın­dan ne anlaşılacağıdır. Aile kavramından salt 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca kurulmuş olan evlilik birliği anlaşıldığı takdirde, aile gibi bir arada yaşıyor olsa bile nikâhsız birliktelikler ve nikâhsız birlikte­liklerin bir görünümü olan dini nikâha dayanan birliktelikler içerisinde meydana gelen şiddet ve benzeri olayların ne kapsamda değerlendirileceği şüpheye yer vermektedir. Bu dahi CEDAW’ın “kadınların medeni durumlarına bakılmaksı­zın” gerekli tedbirlerin alınması yükümlülüğünün ihlali niteliğindedir. Bu ne­denle Kanunun adının bu şüpheyi giderecek şekilde düzeltilmesi gerekir. Tasa­rının adının “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı” şeklinde değiştirilmesi uygun olacaktır.

Her ne kadar yukarıda belirtilen düşünceler ifade edilmişse de Tasarının reformist anlayışı, aşağıda belirtilenler çerçevesinde değerlendirildiğinde, söz konusu eleştirilerin karşılandığı görülecektir.

Tasarının hazırlanmasında, şiddet konusunda yaşanan olay ve süreçler­den, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının gözlem, talep ve önerilerinden, akademik çevrelerden ve yargı pratiğinden en üst düzeyde yararlanılmıştır. Yetki çatışmalarından güç birliğine yönelten ve teknolojiyi sisteme uyarlayan modellemelere gidilmiş, şiddet tehlikesinin şiddete dönüşmesini önleyecek er­ken uyarıcılar öngörülmüştür. Bu yönüyle Tasarı, toplumsal katılımı ve birikimi esas alan bir zeminde gelişmiştir.

“Kadın-çocuk-aile-birey/şiddet” tamlaması, virüsten başka bir şey değil­dir. Uygarlığın bu gibi virüslerden arındırılması, siyaset kurumunun da ortak bir borcudur. Bu tamlamayı, azami düzeyde “Kadın-çocuk-aile-birey/hoşgörü” ekseninde gerçekleştirdiğimizde, insanî borcumuzu ancak ödeyebilmiş sayılırız. Tasarı, bu amaca yönelik ortak çabanın ve işbirliğinin somut görünümünden başka bir şey değildir. Geleceğin deneyleri ve sorun pratikleri, bu eseri daha da mükemmelleştirebilecektir.

14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun gü­nümüzün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olduğunda şüphe yoktur. Ta­sarı’nın hazırlanmasında mezkûr Kanunun ihtiyaçlara cevap verememesi gerçe­ğinden hareket edilmiştir. Belirtilen eksiklikler ve ihtiyaçlar Tasarı ile gideril­mektedir.

Tasarının 1 inci maddesinde amaç ve kapsam sarih bir şekilde ortaya ko­nulmaktadır. Şöyle ki, Tasarının amacı, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlen­mesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir. Dolayı­sıyla Tasarı, salt evlilik birliğinden kaynaklanan şiddetin engellenmesi amaçla­mamakta, aksine 4721 sayılı Kanun uyarınca kurulmuş evlilik birliğine dayalı şiddet mağdurları ile evlilik birliği olmasa dahi kapsamda yer alan şiddet mağ­durlarını koruma amacına yönelmektedir. Kaldı ki, 4320 sayılı Kanunun adı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” iken Tasarının adı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı” olduğundan, Tasarı ile sadece aile içi şiddetin engellemesinin amaçlandığı ve kadının korunmadığı yönündeki iddialar doğru değildir. Tasarı bir bütün halinde değerlendirildiğinde bu yöndeki yanlış algılama ve psikolojik direncin yersiz olduğu görülecektir.

Tasarı ile salt evlilik birliğinden kaynaklanan şiddetin engellenmesi değil, aksine 4721 sayılı Kanun uyarınca kurulmuş bir evlilik birliğinden arî olarak maddede zikredilen şiddet mağdurları da korunduğundan, CEDAW’ın taraf Devletlere yüklediği “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın” gerekli tedbirlerin alınması yükümlülüğü de yerine getirilmiş olmaktadır.

Diğer taraftan şiddetin engellenmesi ve önlenmesi amacıyla gerek mülki amirlere gerek hâkimlere ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kolluk amirlerine tedbir alabilme yetkisi verilerek en hızlı şekilde sonuç alınmasının yolu açılmaktadır. Ayrıca 4320 sayılı Kanunda şiddetin engellenmesi ve önlen­mesine ilişkin tedbirler yetersiz olmasına rağmen, Tasarı’da kapsamlı ve sonuç odaklı tedbirlere yer verilmiştir.

Tasarı ile şiddet mağdurlarının, şiddetten korunmasından toplumsal ha­yata kazandırılmalarına (Bu imkânlar: şiddet mağdurlarına geçici maddi yardım yapılması, şiddet mağdurlarının sağlık yardımlarından yararlandırılması, barın­maları, meslek edinmeleri, çalışmaları durumunda çocuklarının kreşe devam etmelerinin sağlanması ve diğerleri olarak sıralanabilir.) kadar birçok koruyucu ve giderici tedbir imkânı getirilmektedir. ıfade etmek gerekir ki, tedbirlerin uy­gulanmasında, en uygun ve orantılı olanının tercih edilmesi yoluyla, aile birliği­nin devamının sağlanması gözetilmelidir. Ancak diğer yandan, şiddetin devam etme riskinin bulunduğu hallerde, güvenli bir ortam oluşmadan şiddet uygula­yanla şiddet mağdurunun aynı ortamlarda yaşamaya veya bulunmaya sevk ede­rek daha ağır şiddetin meydana gelmesine sebebiyet verilmemelidir. Bu nedenle tedbir kararlarının verilmesi ve uygulanmasında bu iki husus dikkatli bir bi­çimde değerlendirilmelidir.

Son yıllarda başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere toplumu sarsan bo­yutlara ulaşan şiddet olaylarının engellenmesinde Tasarı’nın reformist düzen­lemeleriyle ciddi bir merhale kat edileceği Komisyonumuzca müşahede edil­miştir. Özellikle vurgulamak gerekir ki, tasarı esas itibarıyla şiddetin önlenmesi ile şiddet mağdurunun korumasına ilişkin tedbirleri içermektedir. Kadınlara ve aile bireylerine yönelik şiddetin suç oluşturması halinde, başta 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Mu­hakemesi Kanunu olmak üzere ilgili mevzuatın uygulanması gündeme gelecek­tir. Amaç özellikle kasten öldürme gibi neticesi ağır suçların işlenmesinden önce suçun önlenmesidir. Bu nedenle Tasarı’da şiddet mağduru ve şiddet uy­gulayanla ilgili tedbir kararlarının süratle alınmasına ve etkin bir biçimde uy­gulanmasına yönelik sistem öngörülmektedir. Etkin uygulamayı sağlamak için Tasarı’da yer alan önemli yenilik ise zorlama hapsidir. Önemle belirtmek gere­kir ki zorlama hapsi, bir suç karşılığı uygulanan ceza yaptırımı değil aksine şid­det uygulayanı tedbirlere uymaya zorlamayı amaçlayan önleyici nitelikte mües­sesedir. Mevcut uygulamada, tedbir kararlarının gereklerine aykırı davranılması halinde oluşan suç nedeniyle açılan ceza davalarının uzun sürmesi ve öngörülen hapis cezasının ise çok nadiren uygulanması dolayısıyla caydırıcılık etkisi ol­madığı yolundaki haklı eleştiriler, Tasarı’da zorlama hapsi müessesesi ile gide­rilmektedir.

Bu hususta bir noktaya daha değinmekte yarar vardır ki, o da kadın-erkek eşitliği kavramıdır.

Tasarıda geçen kadın-erkek eşitliği kavramı, sosyolojik olarak “toplum tarafından kadın ve erkeğe yüklenen ve sosyal olarak kurgulanan cinsiyetçi rol­ler, beklentiler, tutum ve davranışlar” olarak tanımlanan toplumsal cinsiyet kav­ramını da kapsar. Bu nedenle de kadın-erkek eşitliği kavramı, daha geniş bir anlam ifade eden toplumsal cinsiyet kavramını da kapsayacak şekilde yorumla­nır.

Tasarının maddeleri üzerinde yapılan değişiklikler sırasıyla aşağıda açık­lanmıştır.

Şiddet mağdurlarının şiddetten korunması için alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasların diğer taraftan da uygulama ve hizmetlerin sunulmasında esas alınacak temel ilkelerin düzenlenmesi amacıyla Tasarının 1’inci maddesine fıkra eklenmiş ve eklenen fıkra doğrultusunda da birinci bölümün ve maddenin başlığı Alt Komisyon tarafından değiştirilmiştir. Alt Komisyon tarafından ya­pılan değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Temel ilkeler bağ­lamında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere atıf yapılmakla bir­likte özellikle kadına yönelik şiddetin önlenmesi bağlamında Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne özellikle atıf yapılması gerekliği nedeniyle, maddede bu yönde Komisyonumuzca değişiklik yapılmıştır. Yapılan değişiklikler doğrultu­sunda Tasarının 1’inci maddesi kabul edilmiştir.

Tasarının 2’nci maddesi Tasarıda geçen terimlerin tanımının tam anla­mıyla yapılabilmesi amacıyla Alt Komisyon tarafından değiştirilmiştir. Alt Komisyon tarafından yapılan değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görül­müştür.  Tasarının 2’nci maddesi aynen kabul edilmiştir.

Korunan kişinin, çalışması durumunda varsa çocukları için tedbir kararı süresince çalışma hayatına katılımını desteklemek üzere varsa çocukları için gerektiğinde iki aylık süreyle sınırlı kalmak kaydıyla kreş imkânının sağlanması hususunda Komisyonumuzca değişiklik yapılmıştır. Tasarının 3’üncü maddesi yapılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.

Şiddet mağdurlarının toplumsal hayata katılmalarının bir yöntemi olarak çalışma hayatına katılmak istemeleri durumunda varsa çocuklarının kreşe de­vam edebilmelerinin sağlanması gerektiğinden, Tasarının 4’üncü maddesine Alt Komisyon tarafından (d) bendi eklenmiştir. Ancak Alt Komisyon tarafından yapılan değişiklikler Komisyonumuzca uygun görülmediğinden metinden çıka­rılmıştır. Ayrıca Tasarının 3’üncü maddesine mülkî amire verilen yetkilerin, hâkime de tanınması amacıyla da Komisyonumuzca değişiklik yapılmıştır. Ta­sarının 4’üncü maddesi yapılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.

Şiddet mağdurlarının tehdit, hakaret veya buna benzer söz ve davranışla­rın muhatabı olmasının engellenmesi amacıyla hükmolunacak tedbirlerin kap­samının genişletilmesi gerekmiştir. Bu nedenle Tasarının 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi değiştirilmiş ve çocuklarla kişisel ilişkilerin ne şe­kilde kurulacağının belirlenmesi amacıyla da fıkraya (ç) bendi eklenmiş ve di­ğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir. Alt Komisyon tarafından yapılan değişiklikler, Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Ayrıca ikinci fıkrada geçen “işlemlerin uygulanmasına son verilir.” ibareleri hukuk tekniği ve tedbir kararlarının niteliği ile uygun düşecek şekilde “tedbirler kendiliğinden kalkar.” olarak değiştirilmiştir. Tasarının 5’inci maddesi aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 6’ncı maddesi aynen kabul edilmiştir.

Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde, herkes bu du­rumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilmelidir. Bu kapsamda ihbar, şiddet tehlikesinin ortaya çıktığı durumlarda yani bir suç olmaksızın da söz ko­nusu olduğundan suçun ihbarı ile birebir örtüşen bir nitelik taşımamaktadır.

İhbarı alan kamu görevlileri gerekenleri gecikmeksizin yerine getirmek zorundadır. Bu hususlara ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etme yükümlülüğünün tespiti amacıyla Alt Komisyon tara­fından Tasarının 6’ncı maddesinden sonra gelmek üzere 7’nci madde ihdas edilmiş, diğer maddeler buna göre teselsül ettirilmiş ve Alt Komisyon tarafın­dan yapılan değişiklik, Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Tasarı’nın 7’nci maddesi aynen kabul edilmiştir.

Şiddetin en hızlı şekilde engellenmesi veya önlenmesini teminen tedbir kararlarının en çabuk ve kolay ulaşılabilecek yer aile mahkemesinden, mülki amirden ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amirinden talep edilebilmesi gerekir. Ayrıca bu durum, usul ekonomisinin de bir gereğidir. Ve­rilen tedbir kararlarının değiştirilmesi, kaldırılması ve yahut aynen devam etme­sine karar verilebilmelidir. Bu nedenle Tasarının 8’inci maddesinin (Alt Komis­yon tarafından yapılan teselsül öncesi 7’nci madde) birinci ve ikinci fıkraları Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Tedbir kararı verilirken delil ve belge aranmamasının esas alınması amacıyla ikinci fıkrada geçen “ve gerektiğinde” ibaresi, Komisyonu­muz tarafından metinden ve ayrıca korunan kişinin talebi olmadan alınan koru­yucu tedbir kararlarının uygulanmasını ilgilinin hâkim önünde beyan edilmiş rızasına bağlamak üzere dördüncü fıkrada değişiklik yapılmıştır. Tasarının 8’inci maddesi yapılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.

Tasarının 9’uncu maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 8’inci madde) aynen kabul edilmiştir.

Sosyal tesislerin yaygın olmaması nedeniyle hakkında barınma yeri sağ­lanmasına karar verilen kişilere temin edilecek barınma yerlerinin genişletilmesi amacıyla Tasarının 10’uncu maddesinin (Alt Komisyon tarafından yapılan te­selsül öncesi 9’uncu madde) altıncı fıkrası Alt Komisyon tarafından değiştiril­miş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Ayrıca 10’uncu maddenin dördüncü fıkrasına ilgili giderlerin Bakanlık bütçesinden ödenmesi amacıyla “giderleri Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak üzere” ibaresi, Komisyonumuz tarafından eklenmiştir. Tasarının 10’uncu maddesi ya­pılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.

Tasarının 11’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 10’uncu madde), Tasarı kapsamında yerine getirilecek kolluk görevlerinin, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında eğitim almış ve ilgili kolluk birimlerince belirlenmiş olan yeteri kadar personel tarafından yerine getirilmesi amacıyla Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonu­muzca da uygun görülmüştür. Kolluk görevlileri belirtilen hizmetleri şiddet mağduru çocuklara da sağlayacağından, hizmetin çocuk ve çocuk hakları hak­kında eğitim almış kolluk görevlileri tarafından sunulmasının sağlanması ama­cıyla maddeye “çocuk ve” ibaresi Komisyonumuzca eklenmiştir. Tasarının 11’inci maddesi, aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 12’nci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 11’inci madde) aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 13’üncü maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 12’nci madde), teknik yöntemlerle takip yapılması durumunda ilgilinin görüntü ve ses kayıtlarının alınabilmesini anayasal ilkenin yansıması olarak (Anayasa m.20) hâkim kararına bağlanmıştır. Tasarının 13’üncü maddesi, Ko­misyonumuzca yapılan değişiklik doğrultusunda kabul edilmiştir.

Tasarının 14’üncü maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 13’üncü madde), şiddet önleme ve izleme merkezlerinde durumun gerekle­rine göre tercihen kadın personel istihdam edilebilmesi amacıyla Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüş­tür. Tasarının 14’üncü maddesi, aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 15’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 14’üncü madde), şiddet önleme ve izleme merkezlerinde, korunanların da meslek edindirme kurslarına katılmalarına yönelik faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonu­muzca da uygun görülmüştür. Tasarının 15’inci maddesi aynen kabul edilmiştir.

Tasarıda öngörülen görevlerin yerine getirilmesi sırasında kamu kurum ve kuruluşlarının personelinin Bakanlık görevlilerine yardımcı olmalarını ve kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları personel ve üyelerinin bu Kanunun etkin bir biçimde uygulanması amacıyla Bakanlığın hazırlayıp koordine edeceği kadın hakları ile kadın-erkek eşitliği konusunda eğitim programlarına katılmasını sağlamak amacıyla Tasarının 16’ncı maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 15’inci madde) Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüş­tür. Ayrıca televizyon ve radyolarda yapılacak yayınlarda bilgilendirme yayınla­rının uzman kuruluşlar tarafından tarafsızlık ilkesi çerçevesinde hazırlanması ve ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında öğrencilerin kadın erkek eşitliği ve benzeri konularda bilgi edinmelerinin sağlanmasını teminen Tasarının 16’ncı maddesinde Komisyonumuzca değişiklik yapılmıştır. Tasarının 16’ncı maddesi yapılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.

Tasarının 17’nci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 16’ncı madde) aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 18’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 17’nci madde), aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 19’uncu maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 17’nci madde), aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 20’nci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 19’uncu madde) başlığıyla birlikte, Bakanlığın, gerekli görmesi halinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet uygulanması ihtimali dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilmesini teminen Alt Komisyon tarafından değiştiril­miş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Ayrıca Tasarının 17’nci maddesinde, yine bu madde uyarınca yapılan ödemelerin gelir vergisi ve veraset ve intikal vergisinden; bu ödemeler için düzenlenen kâğıtlarında damga vergisinden müstesna olduğu hükme bağlanmasına rağmen, sistematik birliğin sağlanması amacıyla söz konusu düzenleme, Komisyonumuzca maddenin bi­rinci fıkrası kapsamına alınmıştır. Diğer taraftan ikinci fıkrada geçen “şiddet uygulama ihtimali” ibaresi, belli bir yoğunluğunu ifade etmediğinden, bu yönde bir yoğunluğu amaçlayan “şiddet tehlikesi” ibaresi olarak değiştirilmiştir.

Tasarının 20’nci maddesi, yapılan değişiklik doğrultusunda kabul edil­miştir.

Tasarının 21’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi geçici 1’inci madde) aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 22’nci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 20’nci madde), aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 23’üncü maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 21’inci madde), aynen kabul edilmiştir.

Tasarının geçici 1’inci maddesi, yürürlüğe giriş tarihinden itibaren şiddet önleme ve izleme merkezlerinin iki yıl içinde Bakanlık tarafından belirlenecek illerde pilot uygulamanın sağlanması amacıyla Komisyonumuzca değiştirilmiş­tir. Tasarının geçici 1’inci maddesi, yapılan değişiklik doğrultusunda kabul edilmiştir.

Tasarının 24’üncü maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 22’nci madde), olarak aynen kabul edilmiştir.

Tasarının 25’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül ön­cesi 23’üncü) aynen kabul edilmiştir.

Tasarının maddeleri görüşmeler sırasında ve yapılan değişiklikler doğ­rultusunda redaksiyona tabi tutulmuştur.

Raporumuz, Genel Kurula sunulmak üzere yüksek Başkanlığınıza saygı ile arz olunur.

 

Başkan                                                    Başkanvekili                       Sözcü

Ahmet İyimaya                                     Hakkı Köylü                       Yılmaz Tunç

Ankara                                                     Kastamonu                          Bartın

(Toplantıya katılamadı)

 

Katip                                                        Üye                                        Üye

Harun Tüfekci                                        Murat Bozlak                      İlknur İnceöz

Konya                                                      Adana                                   Aksaray

(Toplantıya katılamadı)

 

Üye                                                           Üye                                        Üye

Bülent Tezcan                                        Fehmi Küpçü                       Hakan

Çavuşoğlu

Aydın                                                       Bolu                                      Bursa

(Muhalefet şerhim eklidir)    (Son toplantıya katılamadı)            (Toplantıya

katılamadı)

          (Son oylamada bulunamadı)

Üye                                                           Üye                                        Üye

Mustafa Kemal Şerbetçioğlu               İsmail Kaşdemir                 Bilal Uçar

Bursa                                                        Çanakkale                           Denizli

(Toplantıya katılamadı)

 

Üye                                                           Üye                                        Üye

Oktay Öztürk                                          Recep Özel                           Bülent Turan

Erzurum                                                   Isparta                                  İstanbul

(Muhalefet şerhim eklidir)

(Son oylamada bulunamadı)

 

Üye                                                           Üye                                        Üye

Celal Adan                                              Murat Başesgioğlu             Mevlüt Akgün

İstanbul                                                   İstanbul                                                Karaman

(Son oylamada bulunamadı) (Son oylamada bulunamadı)

 

Üye                                                           Üye                                        Üye

Ramazan Can                                        Turgut Dibek                       Ali Rıza Öztürk

Kırıkkale                                  Kırklareli                                              Mersin

(Muhalefet şerhim eklidir)    (Muhalefet şerhim ektedir)               (Son toplantıya

 katılamadı)

 

Üye                                                           Üye                                        Üye

Ömer Süha Aldan                                  Murat Göktürk                    Ali İhsan Yavuz

Muğla                                                       Nevşehir                               Sakarya

(Muhalefet şerhim ektedir)

 

Üye                                                           Üye

Dilek Akagün Yılmaz                           Ali İhsan Köktürk

Uşak                                                         Zonguldak

(Muhalefet şerhim vardır)                    (Toplantıya katılamadı)

 

MUHALEFET ŞERHİ

5.3.2012 günü yapılan Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlen­mesine dair tasarının görüşmeleri sırasında, düzenlemenin daha nitelikli, ihti­yaçlara daha çabuk cevap verecek şekilde, imzalamış olduğumuz ve TBMM de onayladığımız uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerimizin yerine getiril­mesini sağlayacak nitelikte olması için verdiğimiz önergelerimiz genellikle ka­bul edilmemiştir.

Tasarı şu anda yürürlükte bulunan 4320 sayılı yasaya göre daha ayrıntılı düzenlenmiş olup, daha geliştirilmiş olmasına rağmen kadının ve şiddet mağ­durlarının korunmasını tam olarak sağlayamayacağı gibi, şiddete başvuran ve bunu alışkanlık haline getiren, yaptığı davranışları haklı gören ısrarcı şiddet uygulayıcılarını da caydırıcı nitelikte değildir.

Öncelikle tasarının ismine ilişkin kamuoyunun, kadın örgütlerinin ve gru­bumuzun itirazları hiç dikkate alınmamıştır. Kamuoyunda yaygın bir şekilde tasarının adının “Kadın ve aile bireylerinin şiddetten korunmasına dair kanun tasarısı” olması yönündeki istemler makul ve haklı bir gerekçe gösterilmeksizin reddedilmiştir.

Tasarının dayanağı olan uluslararası anlaşmanın ismi “Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olmasına rağmen bu dahi gözardı edilmiştir. Sözkonusu uluslararası anlaşmayı ıstanbul’da ilk imzalayan ülke olmaktan ve TBMM de ilk onaylayan ülke olmaktan haklı olarak gurur duyarken aynı duyarlılığın tasa­rının hazırlanması ve isimlendirilmesi konusunda gösterilmemesi ciddi ve sor­gulanması gereken bir çelişkidir.

Bu durumda uluslararası anlaşma sadece Türkiye’nin imajını düzeltmek amacıyla mı imzalandı sorusunu sormak gerekiyor? Çünkü Avrupa ınsan Hak­ları Mahkemesi tarafından 9 Haziran 2009 tarihinde Nahide Opuz davasında Türkiye kadına karşı şiddeti önlememekten ilk ve tek mahkum olan ülke unva­nını almıştır. Bu durum doğal olarak ülkemizin uluslararası itibarını zedelemiş ve ardından ise Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesine dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi ıstanbul’da imzalanmıştır.

Ancak uluslararası anlaşmaların imzalanması ve TBMM de onaylanması ne yazık ki ülkemizde kadına, çocuklara ve aile bireylerine yönelik şiddeti orta­dan kaldırmaya yetmeyecektir. Öncelikle bu konuda bir zihniyet dönüşümü gerekmektedir. ışte bunun içindir ki tasarının adı  “Kadın ve aile bireylerinin şiddetten korunmasına dair kanun” tasarısı olmalıdır. Yani kadın önce eşit hak­lara sahip bir birey olarak kabul edilmelidir. Aile içinde ya da dışında, evli, bo­şanmış, bekar ya da 18 yaş altında, çocuk yaşta olsun öncelikle kadının şiddet­ten korunması düşünülmelidir. Kadına ve çocuğa uygulanan her türlü şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğu kabul edilmelidir. Yani ailenin korunması adına kadına, çocuğa ve diğer aile bireylerine yapılan şiddete ve eziyete göz yumul­mamalıdır. Bu nedenle tasarının adı kesinlikle değiştirilmelidir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından kadın örgütleri ile aylarca çalışıldıktan sonra Başbakanlığa gönderilen taslak değiştirilerek ve kapsamı daraltılarak, neredeyse temel anlayış olması gereken kadın erkek eşitliği, kadı­nın insan hakları vurgusu ortadan kaldırılarak TBMM Adalet Komisyonuna gönderilmiştir. Ancak Kadın örgütlerinin ve grubumuzun yoğun tepkisi üzerine tasarı eski haline dönüştürülmek ve üzerinde ayrıntılı görüşmek üzere alt ko­misyona sevkedilmiş, alt komisyonda verilen önergelerle tasarının eksik ve ha­talı yanları kısmi olarak düzeltilebilmiştir.

Öncelikle tasarıya dayanak olarak aldığımız İstanbul Sözleşmesine tasarı­nın gerekçesinde yer verilmemiş, bir atıf dahi yapılmamıştır. Bu nedenle Ulus­lararası anlaşmaların yanında İstanbul sözleşmesine de tasarıya dayanak an­laşma olması nedeniyle yer verilmesi gerektiği önerilmiş ve bu önergemiz kabul edilmiştir. Tasarıda uluslararası bu sözleşmeye atıf yapılması çok önemlidir. Çünkü yasayı uygulayan hukukçular genel olarak yasa metnine bakmakta ve Anayasa gereği de olsa uluslararası anlaşmaları gözardı etmekte ya da bilme­mektedirler. Bu durumda ise uygulamadan kaynaklanan tereddütler iç hukuk kuralı haline gelen, Anayasa’ya dahi aykırılığı ileri sürülemeyen uluslararası anlaşmalar dikkate alınmaksızın hakimin takdirine göre çözümlenmektedir. Bu nedenle “Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesine ve mücade­leye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne tasarının 1. maddesinde yer veril­mesi uygulayıcılara yol göstermek, uluslararası anlaşmaların hukukumuzdaki yerinin anlaşılması ve bir iç hukuk kuralı olarak da uygulanmasının sağlanması sonucunu doğuracağından yerinde ve doğru bir karar olmuştur.

Tasarının en önemli eksiklikleri ise dayanak İstanbul Sözleşmesinde ol­masına rağmen devletin şiddete uğrayan vatandaşın zararını tazmin (m.30), sı­ğınma evleri açma zorunluluğu (m.23), arabuluculuk ve uzlaştırma yasağı (m.48), şikayete bağlı olmama (m.55), hukuki ve adli yardım 20,29,57 hüküm­lerine tasarıda yer verilmemiş olması, bu maddelerin görmezden gelinmesidir.

Tümü hukukçu olan komisyon üyeleri tarafından TBMM de 24 Kasım 2011 günü onayladığımız kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenme­sine ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesinin bir iç hukuk kuralı olduğu bilinme­sine rağmen, iş bu uluslararası anlaşmada açıkça düzenlenen haklara tasarıda yer verilmemesi, bu hakların iç hukukumuzda uygulanmaması, gözden kaçırıl­ması amacının taşındığını göstermektedir. Bu durumda uluslararası kamuoyuna Türkiye’nin ileri demokrasi propogandası yapılırken, gerçekte bu kuralların uygulanmadığı gizlenmekte, bu durum ise AKP nin ileri demokrasi ve sosyal devlet anlayışını açıkça gözler önüne sermektedir.

Grubumuz tarafından verilen önergeler sonucunda kısmi olarak alınan ko­ruma tedbirinde korunan kişinin şikayetinin aranmayacağı ve yargıç tarafından koruma tedbirlerine devam edilebileceği düzenlemesi getirilmiş, ancak diğer önergelerimiz reddedilmiş, dikkate alınmamıştır.

Tasarı m.8/4 fıkrasında koruyucu tedbir kararlarının uygulanması şiddet görenin kabulüne bağlanmış, yani şikayete tabi tutulmuşken verdiğimiz önerge doğrultusunda şikayet olmasa dahi yargıç kararıyla tedbirlerin devamına karar verilebileceği hükme bağlanmıştır. AıHM nin Opuz kararında ülkemizin mah­kum edilme nedeninin şikayetin geri çekilmesine rağmen işlemin devam etti­rilmemesi olduğu gözönünde tutulduğunda bu değişiklik çok yerindedir. Aksi takdirde şiddet mağdurlarının baskı altında koruyucu tedbirlerin uygulanma­ması yolunda taleplerinin dikkate alınması, yasanın uygulanmaz hale gelmesine mağdurların ciddi zarar görmesine neden olabilecekti. Önergemiz üzerine bu olumlu düzenlemenin yapılması şiddet mağdurlarının korunmasına ciddi katkı sağlayacaktır.

Tasarı m.1 üzerindeki görüşmeler sırasında dayanak ıstanbul sözleşme­sinde yer verilmesi nedeniyle korunması gereken kişiler arasında cinsel tercih farklılığı olan kişilerin de olması gerektiği belirtilmiş ancak bu önerge AKP grubu tarafından reddedilmiştir.

Tasarı m.3 de mülki amirlere verilen yetkilerin m 4 uyarınca yargıçlara verilmemesi uygulamada ciddi sorunlara ve şiddet mağdurlarının korunmasının gecikmesine, koruma tedbirlerinin yetersizliğine neden olacağı düşüncesiyle, grubumuz tarafından verilen önerge ile mülki amirlere verilen yetkilerin yar­gıçlara da verilmesi sağlanmıştır.

Tasarının 6. maddesinde koruma tedbirleri sırasında işlenen suçlarla ilgili olarak denetimli serbestlik ve diğer seçenek yaptırımlara başvurma hükümleri­nin saklı tutulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle grubumuz tarafından verilen önerge AKP grubu tarafından reddedilmiştir. Koruyucu tedbir kararları veril­mesi aşamasında işlenen suçlarda şiddete başvuran kişiler için denetimli ser­bestlik, erteleme, paraya çevirme vb. yöntemlere başvurulması asla sözkonusu olmamalıdır. Aksi takdirde koruma tedbirlerine rağmen şiddet mağdurlarına karşı şiddete yönelik eylemlerine devam eden kişilerin işledikleri suçları engel­lemek mümkün olmadığı gibi caydırıcı da olunamayacaktır.

Tasarının 11. maddesinde düzenlenen kolluk birimleri içinde kadın ve ço­cukları şiddetten koruma birimlerinin kurulması ve bu birimler içinde de mut­laka kadın görevlilerin olması gerektiği yönündeki önergemiz AKP grubu tara­fından reddedilmiştir. 

Tasarının 13. maddesinde zorlama hapsinin 6 ay ile sınırlandırılması doğru değildir. Çünkü koruyucu tedbir kararlarının ihlalinde bu ceza verilebile­cektir. Sürekli bu tedbirleri ihlal eden şiddet uygulayan kişiler açısından getiri­len sınırlama yerinde değildir. Örneğin nafakayı ihlal suçları da aynı nitelikte olup, herhangi bir sınırlama sözkonusu değildir. Bu düşüncelerle koruma ted­birlerine aykırı davranan kişiler aleyhinde verilecek zorlama hapsinin 6 ay ile sınırlandırılmaması yönündeki önergemiz reddedilmiştir.

Tasarı m.12 de düzenlenen koruma tedbirlerinin teknik araç ve gereçlerle takibine yönelik işlemin mutlaka hakim kararıyla olması yönündeki önergemiz ise kabul edilmiştir. Ülkemizde son yıllarda gittikçe yoğunlaşan yasadışı din­leme ve izlemeler yoğun bir şekilde olduğundan bu madde uyarınca alınacak teknik takip kararının hakim tarafından verilmesi yerinde ve doğru olmuştur.

Tasarıda destek hizmetleri başlığı adı altında düzenlenen 15/1-d bendinde Bakanlık bünyesinde kurulacak olan çağrı merkezlerinin 7/24 çalışmasının ya­nında şiddet mağdurlarının çağrısı ile mobil hizmet vermesi gerektiği ve mobil ekipler içinde mutlaka uzman bir kadın görevli olması yönündeki önergemiz reddedilmiştir. Oysaki bu uygulama Ankara Barosu tarafından Gelincik projesi adıyla uygulanmakta olup, gerçekten şiddet mağdurlarının korunması amaçlanı­yor ise aynı uygulamanın Bakanlık birimleri tarafından da hayata geçirilmesi gerektiği çok açıktır. Yine destek hizmetlerinin yürütülmesi sırasında şiddet mağduru kişilere hukuki yardım yapılması dayanak ıstanbul sözleşmesinde ön­görülmektedir. Bu çerçevede destek hizmet birimleri içinde Barolardan görev­lendirilecek avukatların da bulunması yönündeki önergemiz de reddedilmiştir.

Tasarı m.16 da Eğitim Başlığı altında düzenlenen TV ve radyo yayınları ile yapılan bilgilendirme çalışmalarında Barolar Birliği, kadın örgütleri, STK ve Bakanlık birimlerinin yayın metinlerini birlikte hazırlaması önergemiz kabul edilmiştir.

Yine aynı madde çerçevesinde ilköğretim, ortaöğretim kurumlarında ka­dın erkek eşitliği, kadının insan hakları, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ko­nusunda derslerin konması, farkındalık yaratılması yönündeki önergemiz kabul edilmiştir. Her iki düzenleme de olumlu olmuştur.

Tasarı m.17 de düzenlenen geçici maddi yardımın korunan birey için na­faka borçlusundan nafaka tahsil edilinceye değin devam ettirilmesine yönelik önergemiz de reddedilmiştir. Koruma tedbiri kararı süresince maddi yardım devam edebilecektir. Ancak koruma tedbiri kaldırıldığı anda ekonomik bağım­sızlığı olmayan kadın yine şiddet dolu aile ortamına dönmek zorunda kalacaktır. Bu durumdaki kadınlara en azından öncelikli iş olanağının sağlanması yönünde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Yukarıda ayrıntılı olarak belirttiğimiz gibi itirazlarımızın büyük bir kısmı dikkate alınmamış, önergelerimiz reddedilmiştir. Ancak işin özüne ilişkin ve uygulamada çıkabilecek, yasal düzenlemeyi etkisiz hale getirecek sorunları tes­pit ederek çözümlemek yasama meclisinin görevlerindendir.

Kadınları, çocukları ve aile bireylerini şiddetten koruma adına çıkacak olan bu özel yasada varolan eksiklikler nedeniyle kamuoyunun beklentisi kar­şılanmaz ve acil, etkili çözümler üretilmez ise “dağ fare doğurdu” imajı oluşa­cak ve biz ne yazık ki kadın cinayetlerini ve aile içi şiddeti önleyemeyeceğiz.

Bu nedenle tasarı genel kurulda görüşülürken tüm itirazlarımızın ve tara­fımızdan verilecek önergelerin dikkate alınması ve eksikliklerin giderilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek adına TBMM olarak 8 Mart 2012 Dünya Emekçi Kadınlar Gününde tarihi bir görevi yerine getireceğimiz umuduyla saygıyla arz ederiz.

6.3.2012

 

Ali Rıza Öztürk                       Bülent Tezcan                     Dilek Akagün Yılmaz

Mersin                                      Aydın                                                   Uşak

 

Ömer Süha Aldan                  Turgut Dibek

Muğla                                       Kırklareli

 

MUHALEFET ŞERHı

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısına ilişkin muhalefet şerhimiz aşağıdaki gibidir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak; Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın Tali Komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda Asli Komisyon olarak ise Adalet Komis­yonunda görüşülmesine olan muhalefetimizin yanı sıra; Tasarının genel gerekçe bölümünde CEDAW ve 4320 sayılı yasaya atıf yapılmakla beraber TBMM’nin Kasım 2011’de kabul ettiği Avrupa Konseyi ıstanbul Sözleşmesine hiçbir bi­çimde değinilmemesi kabul edilemez.

Tasarı metninde yalnızca aile içindeki kadınların uğrayacağı şiddetin göz önüne alınacağı imasını içeren ve içeriğinin kimleri kapsayacağının net olma­dığı düzenlemeler tarafımızca kabul edilemez.

Toplumsal cinsiyet ayrımı, kadın erkek (fırsat) eşitliği, sığınma evi, mobbing ifadelerinin ve bu konulardaki sorunlara yönelik önlemlerin yer alma­dığı bir tasarı eksiktir.

Tasarının beşinci bölüm, Çeşitli ve Son Hükümler kısmının Yönetmelik Madde 20-(l)’de ifade, edilen bakanlıklar kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı­nın yer almıyor olması bile bu tasarının kapsayıcı ve önleyici olmadığının bir göstergesidir.

Sonuç: Yukarıda açıkladığımız nedenlerle Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının usul ve esaslarına muhalif olduğumuzu bilgilerinize arz ederim.

02.03.2012

 

Oktay Öztürk

Erzurum