Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Raporu
KOMİSYON RAPORLARI
KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU RAPORU |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Esas No: 1/572 1.3.2012
Karar No: 16
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanarak Bakanlar Kurulunca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan 1/572 esas numaralı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı" Başkanlık tarafından 27 Şubat 2012 tarihinde tali komisyon olarak
Komisyonumuza, İçişleri Komisyonuna, Plan ve Bütçe Komisyonuna ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna, esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna sevk edilmiştir. Tasarı, Komisyonumuzun 1 Mart 2012 tarihli toplantısında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü temsilcilerinin katılımıyla incelenip görüşülmüştür.
Aile içi şiddetin önlenmesi 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kapsamında düzenlenmiştir. Ancak kanun günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediğinden hem aile içi hem de aile dışında kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde çok önemli bir gündem maddesi olan kadına yönelik şiddetin önlenmesinde daha kapsamlı ve günümüz şartlarına cevap verebilecek nitelikte kanuni düzenlemenin yapılması insan haklarına saygılı sosyal bir hukuk devleti olmanın gereği olduğu gibi ülkemizin uluslararası taahhütleri açısından temel bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.
"Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı" ile kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tebdirlere ilişkin esas ve usûller düzenlenmektedir.
Tasarı ve gerekçesinde;
Şiddet eylemlerine maruz kalan kişilere ve aile bireylerine koruma sağlanırken insan haklarına saygılı, adil, etkili ve süratli bir usûl izleneceği, hizmet sunulan kişiler arasında hiçbir nedenle ayrım yapılmayacağı, kamu kurumlarının ve özel kurumların işbirliği içinde çalışacağı ve hizmetin ülke çapında eşit ve dengeli sunulmasına özen gösterileceği,
En temel insan hakkı olan yaşama hakkının korunması ve kadın cinayetlerinin son bulması amacıyla kurumların şiddetle mücadelenin her aşamasında aktif rol almasının sağlanmasının hedeflendiği,
Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişiler hakkında mülki idare amirleri ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amirleri tarafından verilecek koruyucu tedbirlerin ve hakim tarafından verilecek koruyucu tedbir kararlarının ayrıntılı olarak düzenlendiği,
Koruyucu tedbirler arasında şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan kişilere barınma yeri sağlanması, geçici maddi yardım yapılması, psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi, hayati tehlike bulunması durumunda geçici koruma altına alınması, çocuklar için kreş imkanı sağlanması, gerekli durumlarda işyeri değişikliği, kimlik ve diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi gibi unsurların öngörüldüğü,
Şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan kişinin verilecek önleyici tedbir kararları ile rehabilite edilmesinin amaçlandığı, bu kapsamda kişilerin müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhal uzaklaştırılmasının, korunan kişilere ve onların bulundukları mekanlara yaklaşmamasının, silahlarını kolluğa veya kurumuna teslim etmesinin öngörüldüğü,
Tedbir kararlarının gerektiğinde delil ve belge aranmaksızın dosya üzerinden verilebileceği, verilen kararlara ilişkin itiraz yolu ve başvurulacak mercilerin düzenlendiği, Verilen tedbir kararlarının teknik araç ve yöntemlerle uygulanabileceği, tedbirin ihlali halinde hakkında tedbir kararı verilen kişiye zorlama hapsi verilebileceği,
Şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik destek hizmetlerinin verildiği ve izleme çalışmalarının yedi gün yirmi dört saat esası ile yürütüldüğü şiddet önleme ve izleme merkezlerinin kurulacağı ve çalışma usul ve esasları,
İşbirliği ve koordinasyonun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yerine getirileceği, medya organlarına da sorumluluk yüklenerek kadınların çalışma yaşamına katılımı ve şiddetle mücadele mekanizma ve politikalarına ilişkin yayın yapmalarının sağlanacağı
belirtilmiştir.
Tasarı, Komisyonumuza tali olarak havale edilmiş olduğundan, ıçtüzüğün 23. maddesi uyarınca tasarının geneli üzerinde görüşme yapılmasına karar verilmiştir.
Komisyon toplantısı esnasında Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun sözkonusu tasarının görüşülmesi için esas komisyon olarak belirlenmesinin daha yerinde olduğuna ilişkin değerlendirmeler dile getirilmiştir.
Komisyon toplantısına katılan milletvekillerinin yanısıra sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de tasarıya ilişkin görüş ve önerilerini belirtmişlerdir. Kanun tasarısının isminin kadına yönelik şiddeti aile merkezli olarak ele aldığı eleştirisi getirilmiş, Türk Ceza Kanunu'nda, söz konusu kanun tasarısının gerekçe bölümünde yahut diğer mevzuatta bulunduğu gerekçesiyle madde metinlerinde bulunmayan ancak tasarının daha önceki halinde yer alan ihbar mecburiyeti, tanımlar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve bu yöndeki eğitimlere yönelik hükümlerin kanun metnine eklenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Komisyonumuz, tasarının geneli üzerinde yürüttüğü çalışmalar neticesinde tasarının esas Komisyon olan Adalet Komisyonuna, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından Başbakanlığa iletilen ilk şekliyle gönderilmesine oy çokluğu ile karar vermiştir.
Raporumuz, Esas Komisyon olan Adalet Komisyonuna gönderilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.
Başkanvekili Başkanvekili Sözcü
Binnaz Toprak Öznur Çalık Tülay Kaynarca
İstanbul Malatya İstanbul
(KEFEK’te yeterince görüşülmemiştir)
Üye Üye Üye
Fatma Salman Kotan Nurdan Şanlı Gürkut Acar
Ağrı Ankara Antalya
(Muhalefet şerhimiz vardır)
Üye Üye Üye
Gökçen Özdoğan Enç Ayşe Nedret Akova Canan Candemir Çelik
Antalya Balıkesir Bursa
(Muhalefet şerhim vardır)
Üye Üye Üye
Nurcan Dalbudak Ruhsar Demirel Kemalettin Aydın
Denizli Eskişehir Gümüşhane
(Muhalefet şerhim vardır)
Üye Üye Üye
Sedef Küçük Sebahat Tuncel Hülya Güven
İstanbul İstanbul İzmir
(Muhalefet şerhim vardır) (Muhalefet şerhi vardır) (Muhalefet şerhim vardır)
Üye
Safiye Seymenoğlu
Trabzon
MUHALEFET ŞERHİ
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının uygulanmasından sorumlu Bakanlık olarak içinde kadın ismi geçmeyen bir Bakanlığın sorumlu olmasını şiddetle eleştiriyoruz. Baştan kadın aile kavramı içerisine hapsedilerek, tek başına yaşayabileceği ve birey olabileceği kabul edilmemekte, aile kavramı içinde değilse dikkate alınmayacağı ve korunmayacağı mesajı verilerek şiddete örtülü destek olunmaktadır. Benzer şekilde Kanunun adının da Ailenin Korunması olarak başlaması, kadın şiddet görse de öncelik aile birliğinin korunması, 'kolun kırılıp yen içinde kalması' mesajını toplumsal zihniyete işlemektedir. Mükemmel yasalar hazırlansa dahi bu şekilde gizlenen mesajlar ile yola çıkılınca kadını ikinci sınıf gören, evinde en az üç çocuğa bakmakla yükümlü kılan geleneksel toplumsal zihniyet değişimine hiçbir katkı yapılamayacaktır.
Kanun Tasarısının kapsamı ve tanımlar ilk taslağa göre oldukça daraltılmış, hukuki düzenlemelerdeki vurgu azaltılmıştır. Şiddetin ihbarıyla ilgili maddenin çıkarılması, tedbir kararının verilmesinin bile zorlaştırılması, eğitim maddelerinde "toplumsal cinsiyet eşitliği", "kadının insan hakları", "kadın erkek eşitliği" gibi kavramların olmaması, Kanunun amacından uzaklaşmasına ve yetersiz hale gelmesine neden olmaktadır.
Kanun tasarısının "Ailenin korunması" ifadesiyle başlaması, yasanın, evli olmayan, nişanlı, sevgili, boşanmış ya da evlilik birliği olmadan birlikte yaşayan kadınları korumama, hakimlerin kanaatini bu doğrultuda kullanmama olasılığına mahal vermektedir. Kadını şiddete karşı koruma da kadının içinde bulunduğu duruma göre ayrım yapılması, bizzat şiddete davetiye çıkarmaktadır.
Kanun Tasarısının ilk taslağında yer alan "Amaç, Kapsam, Temel ılkeler" bölümündeki açıklamaların tamamen çıkarılması, böylece yasanın kapsamını daraltmıştır. Tanımlar başlığının altındaki 2 nci Maddenin uluslararası sözleşmelerden arındırılmış olması, iç hukuktan üstün olduğunu kabul edilen bu sözleşmelerin ışığı olmadan Tasarı oluşturulması önemli bir eksikliktir.
Şiddet uygulanan kişi, çoğu zaman korku, eğitim yetersizliği ve maddi imkansızlıklar yüzünden, kendisine şiddet uygulandığını ihbar etmemekte; şiddete karşı devlet tarafından korunabileceğini bilmediğinden dolayı da şiddete boyun eğmektedir. Şiddetle mücadele yollarının varlığından habersiz olan mağdurun, hayatı ve vücut bütünlüğü çoğu zaman tehlikeye girmektedir. Bu vahim sonuçları ortadan kaldırabilmek için, şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı durumunda, şiddet uygulanan kişinin haricindekiler de yetkili mercilere ihbarda bulunabilmelidir.
Türkiye'nin taraf olduğu CEDAW ve imzaladığı ıstanbul Sözleşmesi'nde ve diğer ilgili uluslararası insan hakları belgelerinde ve sözleşmelerinde olduğu gibi kadına karşı şiddetle mücadelede kadın erkek eşitsizliğine atıf yapılmalı; bununla mücadele edileceği belirtilmelidir.
Kanun maddeleri ne kadar mükemmel olsa da, toplumsal zihniyet değişimine neden olacak eğitim hükümleri düzenlenmeden, kadına karşı şiddetle mücadele etmek mümkün değildir. Toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda gerek ilköğretim seviyesinde verilecek zorunlu ders ile gerekse ilgili kamu ve kuruluşlarda çalışan personelin alacağı toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı eğitim çalışmaları ile kadına karşı şiddetle ilgili çok daha etkili adımlar atılması ve Kanunun uygulanabilirliğinin artırılması mümkün olacaktır.
Tasarının 7 nci Maddesi (4) üncü fıkrası
Tasarının 9 uncu Maddesi (7) nci fıkrası
Tasarının 9 uncu Maddesi
Tasarının 3 üncü Maddesi (1) inci fıkrası e bendi
Tasarının 3 üncü Maddesi (1) ve (2) nci fıkrası
Tasarının 4 üncü Maddesi (1) inci fıkrası a bendi
Tasarının 4 üncü Maddesi (1) inci fıkrası d bendi
Tasarının 6 ncı Maddesi
Tasarının 10 uncu Maddesi
Tasarının 12 nci Maddesi (2) nci fıkrası
Tasarının 15 inci Maddesi (4) ve (5) inci fıkrası
Tasarının 13 üncü Maddesi (1) inci fıkrası
Tasarının 20 nci Maddesi
Tasarının geçici Madde (1) inci fıkrası
Tasarıya eklenmesini istenilen ihbar başlıklı madde
Hakkındaki değişiklik tekliflerinin değerlendirilmemesi nedeniyle,
Aile konutu şerhi hususunda, Tapu Sicil Nizamnamesinde değişiklik yapılarak, Aile Konut Şerhinin kolaylaştırılmaması nedeniyle;
Bu değerlendirmelerle, Tasarı ve Komisyon Raporuna muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz.
1 Mart 2012
Ayşe Nedret Akova Hülya Güven Sedef Küçük
Balıkesir İzmir İstanbul
Gürkut Acar
Antalya
MUHALEFET ŞERHİ
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısına ilişkin muhalefet şerhimiz aşağıdaki gibidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak; Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı'nın Tali Komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda Asli Komisyon olarak ise Adalet Komisyonunda görüşülmesine olan muhalefetimizin yanı sıra;
Tasarının genel gerekçe bölümünde CEDAW ve 4320 sayılı yasaya atıf yapılmakla beraber TBMM'nin Kasım 2011'de kabul ettiği Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi'ne hiçbir biçimde değinilmemesi kabul edilemez.
Tasarı metninde yalnızca aile içindeki kadınların uğrayacağı şiddetin göz önüne alınacağı imasını içeren ve içeriğinin kimleri kapsayacağının net olmadığı düzenlemeler tarafımızca kabul edilemez.
Toplumsal cinsiyet ayrımı, kadın erkek (fırsat) eşitliği, sığınma evi, mobbing ifadelerinin ve bu konulardaki sorunlara yönelik önlemlerin yer almadığı bir tasarı eksiktir.
Tasarının beşinci bölüm, Çeşitli ve Son Hükümler Kısmının Yönetmelik Madde 20- (l)'de ifade edilen bakanlıklar kapsamında Milli Eğitim Bakanlığının yer almıyor olması bile bu tasarının kapsayıcı ve önleyici olmadığının bir göstergesidir.
Sonuç: Yukarıda açıkladığımız nedenlerle Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının usul ve esaslarına muhalif olduğumuzu bilgilerinize arz ederim.
1 Mart 2012
Ruhsar Demirel
Eskişehir
MUHALEFET ŞERHİ
1 Mart 2012 tarihinde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanun Tasarısını tali komisyon olarak gündemine almıştır. Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi konusunda gerekli yasal düzenlemeler yapılması herkesin temel isteğidir.
Ancak kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve şiddete maruz kalanların sorunlarının giderilmesi konusunda yapılan yasal düzenlemenin amacına ulaşmasının tek yolu kadın erkek eşitliğinin esas alınmasıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan mevcut erkek egemen zihniyet kendisini her alanda devam ettirecektir. Kadına yönelik şiddet eşitsiz politikalardan kaynaklanmaktadır. Ancak mevcut tasarı bu perspektiften yoksun, sadece günü kurtarmak, şiddetin önlenmesi değil şiddete maruz kalanların sorunlarına kısmi sorun olabilecek bazı düzenlemeler içermektedir. Kadın örgütlerinin, kadın mücadelesi yürütenlerin uzun süredir çıkmasını beklediği bu kanun tasarısı beklentileri karşılamamaktadır. Özellikle ailenin korunması yaklaşımı, aile bireylerinin karşılaştığı şiddeti görünmez kılmakta, aile içinde şiddeti örtmekte ve mücadelesini engellemektedir. O nedenle kadınları ailenin bir parçası olarak değil özgür bir birey olarak ele almak şiddeti önlemekte önemli bir başlangıç olacaktır.
Kanun tasarısında kadına yönelik şiddetle mücadele ve şiddetin önlenmesi perspektifinden ziyade sadece şiddete maruz kalanların sorunlarına çözüm arayan bir yaklaşımla ele alınmıştır. Tasarıda, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın vurgusu yok denecek kadar azdır. Yine cinsiyet kimliğinden dolayı şiddete maruz kalanların sorunlarına dair hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. Bu tasarı, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için kalıcı çözümler içermemektedir. Kısmi olarak şiddete uğrayanların sorunlarına çözüm getirmektedir.
Kadına yönelik şiddet gibi önemli bir soruna sadece hukuki düzenlemelerle çözüm bulma arayışı eksik kalmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan, bu konuda çalışan kamu kuruluşları, kadın sivil toplum örgütleriyle eşgüdümlü çalışarak uzun vadeli politikalar oluşturulmalıdır. Diğer yandan bu kanun tasarısının kadın-erkek fırsat eşitliği komisyonunda esas olarak tartışılması gerekirken, iktidar milletvekilleri komisyon üyelerinin ve kadın sivil örgütlerinin çok ciddi itirazlarına rağmen, çoğunluk olmanın verdiği güçle yasa tasarısını adalet komisyonuna havale etmiştir.
Saygılarımla.
Sebahat Tuncel
İstanbul
ADALET KOMİSYONU ALT KOMİSYON RAPORU |
ADALET KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA
“Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/572)” 27/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanun Teklifi (2/38)” 1/10/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın;
Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/51)” esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na;
“İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/145)” 23/11/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal ışler Komisyonu’na; “Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/328)” 7/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/383)” 29/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na havale edilmiştir. Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, İstanbul Milletvekili Sedef Küçük, Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, İzmir Milletvekili Hülya Güven, Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu 2/38 esas numaralı Kanun Teklifine; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova 2/38 ve 2/51 esas numaralı Kanun Teklifine katıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu dilekçeyle bildirmiştir.
Tasarı ve Teklifler Adalet Komisyonu’nun 1/3/2012 tarihli 10’uncu toplantısında Adalet Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya başkanlığında Hükümeti temsilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin katılımıyla görüşülmüş ve birbirleri ile ilgili olduklarından İçtüzüğün 35’inci maddesi uyarınca Tasarı esas alınmak üzere birleştirilmiştir. Söz konusu işler, üzerinde derinlemesine inceleme yapılabilmesini teminen beş üyeden müteşekkil Alt Komisyona havale edilmiştir. Ayrıca Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun 1/3/2012 tarihli ve 16 sayılı Raporu, yine aynı tarihte Adalet Komisyonu’na ulaşmıştır.
Havale edilen işler, Alt Komisyonumuzun 2/3/2012 tarihli toplantısında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin katılımıyla görüşülmüştür. Yapılan görüşmelerde aşağıdaki düşünceler ifade edilmiştir.
Son yıllarda başta kadınlar ve çocuk olmak üzere, yaralamadan adam öldürmeye kadar varan fiziksel şiddet olaylarının toplumu sarsan boyutlara ulaştığı endişeyle müşahede edilmektedir. Diğer taraftan kadınlar ve çocukların bu boyutlardaki fiziksel şiddetin yanında manevi bir şiddete maruz bırakıldıkları da yadsınamaz bir gerçektir. Bunlardan dolayı kişilerde özgüven eksikliğinden kimlik bunalımında ve toplumsal hayattan soyutlanmaya varan ve insan onuruna yakışmayan muhtelif neticeler doğmaktadır.
Kanun koyucunun bu sorunların çözümüne yönelik en etkin enstrümanları derhal geliştirmesi bir zorunluluktur.
En temel insan hakkı olan yaşama hakkının korunması konusunda Devletin yükümlülükleri, sadece yasama faaliyeti ile kalmamalı, aynı zamanda bu yönde toplumsal bilincin uyandırılması ve geliştirilmesi amacıyla gereken her türlü koruyucu ve giderici tedbirin alınması gerekmektedir. Bir diğer ifadeyle şiddet mağdurlarının sorunları en etkin bir şekilde çözülmeli ve bunun yanında da topluma kazandırılmaları için gereken azami ihtimam gösterilmelidir.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), kadınlara karşı yapılan ayrımcılığı “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama” şeklinde tanımlamaktadır (m.1). Yine aynı Sözleşmenin 2’nci maddesinde de Devletlerin “kadınlara karşı ayrımcılık oluşturulan mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları değiştirmek veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dâhil gerekli bütün uygun önlemleri almayı” kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldırıcı bir politika ve yükümlülük olarak kabul ettiklerini hükme bağlamıştır. Sözleşme’nin gerek belirtilen iki maddesi gerekse sistematik olarak tamamı bir arada değerlendirildiğinde Tasarı’nın bu yükümlülükleri karşılamaktan uzak olduğu görülmektedir.
Tasarının adı da bünyesinde sorunları barındırmaktadır. Şöyle ki, öncelikle aile kavramından ne anlaşılacaktır. Aile kavramından salt 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca kurulmuş olan evlilik birliği anlaşıldığı takdirde, aile gibi bir arada yaşıyor olsa bile nikâhsız birliktelikler ve nikâhsız birlikteliklerin bir görünümü olan dini nikâha dayanan birliktelikler içerisinde meydana gelen şiddet ve benzeri olayların ne kapsamda değerlendirileceği şüpheye yer vermektedir. Bu dahi CEDAW’ın “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın” gerekli tedbirlerin alınması yükümlülüğünün ihlali niteliğindedir. Bu nedenle Kanunun adının bu şüpheyi giderecek şekilde düzeltilmesi gerekir. Tasarının adının “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı” şeklinde değiştirilmesi uygun olacaktır.
Her ne kadar yukarıda belirtilen düşünceler ifade edilmişse de Tasarının reformist anlayışı, aşağıda belirtilenler çerçevesinde değerlendirildiğinde, söz konusu eleştirilerin karşılandığı görülecektir.
14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olduğunda şüphe yoktur. Tasarı’nın hazırlanmasında mezkûr Kanunun ihtiyaçlara cevap verememesi gerçeğinden hareket edilmiştir. Belirtilen eksiklikler ve ihtiyaçlar Tasarı ile giderilmektedir.
Tasarının 1 inci maddesinde amaç ve kapsam sarih bir şekilde ortaya konulmaktadır. Şöyle ki, Tasarının amacı, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Dolayısıyla Tasarı, salt evlilik birliğinden kaynaklanan şiddetin engellenmesi amaçlanmamakta, aksine 4721 sayılı Kanun uyarınca kurulmuş evlilik birliğine dayalı şiddet mağdurları ile evlilik birliği olmasa dahi kapsamda yer alan şiddet mağdurlarını koruma amacına yönelmektedir. Kaldı ki, 4320 sayılı Kanunun adı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” iken Tasarının adı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı” olduğundan, Tasarı ile sadece aile içi şiddetin engellenmesinin amaçlandığı ve kadının korunmadığı yönündeki iddialar doğru değildir. Tasarı bir bütün halinde değerlendirildiğinde bu yöndeki yanlış algılama ve psikolojik direncin yersiz olduğu görülecektir.
Tasarı ile salt evlilik birliğinden kaynaklanan şiddetin engellenmesi değil, aksine 4721 sayılı Kanun uyarınca kurulmuş bir evlilik birliğinden arî olarak maddede zikredilen şiddet mağdurları da korunduğundan, CEDAW’ın taraf Devletlere yüklediği “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın” gerekli tedbirlerin alınması yükümlülüğü de yerine getirilmiş olmaktadır.
Diğer taraftan şiddetin engellenmesi ve önlenmesi amacıyla gerek mülki amirlere gerek hâkimlere ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kolluk amirlerine tedbir alabilme yetkisi verilerek en hızlı şekilde sonuç alınmasının yolu açılmaktadır. Ayrıca 4320 sayılı Kanunda şiddetin engellenmesi ve önlenmesine ilişkin tedbirler yetersiz olmasına rağmen, Tasarı’da kapsamlı ve sonuç odaklı tedbirlere yer verilmiştir.
Tasarı ile şiddet mağdurlarının, şiddetten korunmasından toplumsal hayata kazandırılmalarına (Bu imkânlar: Şiddet mağdurlarına geçici maddi yardım yapılması, şiddet mağdurlarının sağlık yardımlarından yararlandırılması, barınmaları, meslek edinmeleri, çalışmaları durumunda çocuklarının kreşe devam etmelerinin sağlanması ve diğerleri olarak sıralanabilir.) kadar birçok koruyucu ve giderici tedbir imkânı getirilmektedir. ıfade etmek gerekir ki, tedbirlerin uygulanmasında, en uygun ve orantılı olanının tercih edilmesi yoluyla, aile birliğinin devamının sağlanması gözetilmelidir. Ancak diğer yandan, şiddetin devam etme riskinin bulunduğu hallerde, güvenli bir ortam oluşmadan şiddet uygulayanla şiddet mağdurunun aynı ortamlarda yaşamaya veya bulunmaya sevk ederek daha ağır şiddetin meydana gelmesine sebebiyet verilmemelidir. Bu nedenle tedbir kararlarının verilmesi ve uygulanmasında bu iki husus dikkatli bir biçimde değerlendirilmelidir.
Son yıllarda başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere toplumu sarsan boyutlara ulaşan şiddet olaylarının engellenmesinde Tasarı’nın reformist düzenlemeleriyle ciddi bir merhale kat edileceği Alt Komisyonumuzca müşahede edilmiştir. Özellikle vurgulamak gerekir ki, tasarı esas itibarıyla şiddetin önlenmesi ile şiddet mağdurunun korumasına ilişkin tedbirleri içermektedir. Kadınlara ve aile bireylerine yönelik şiddetin suç oluşturması halinde, başta 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu olmak üzere ilgili mevzuatın uygulanması gündeme gelecektir. Amaç özellikle kasten öldürme gibi neticesi ağır suçların işlenmesinden önce suçu önlemektir. Bu nedenle Tasarı’da şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla ilgili tedbir kararlarının süratle alınmasına ve etkin bir biçimde uygulanmasına yönelik sistem öngörülmektedir. Etkin uygulamayı sağlamak için Tasarı’da yer alan önemli yenilik ise zorlama hapsidir. Önemle belirtmek gerekir ki zorlama hapsi, bir suç karşılığı uygulanan ceza yaptırımı değil aksine şiddet uygulayanı tedbirlere uymaya zorlamayı amaçlayan önleyici nitelikte müessesedir. Mevcut uygulamada, tedbir kararlarının gereklerine aykırı davranılması halinde oluşan suç nedeniyle açılan ceza davalarının uzun sürmesi ve öngörülen hapis cezasının ise çok nadiren uygulanması dolayısıyla caydırıcılık etkisi olmadığı yolundaki haklı eleştiriler, Tasarı’da zorlama hapsi müessesesi ile giderilebilecektir.
Tasarının maddeleri üzerinde yapılan değişiklikler sırasıyla aşağıda açıklanmıştır.
Şiddet mağdurlarının şiddetten korunması için alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasların diğer taraftan da uygulama ve hizmetlerin sunulmasında esas alınacak temel ilkelerin düzenlenmesi amacıyla Tasarının 1’inci maddesine fıkra eklenmiş ve eklenen fıkra doğrultusunda da birinci bölümün ve maddenin başlığı değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikler doğrultusunda 1’inci madde kabul edilmiştir.
Tasarının 2’nci maddesi Tasarıda geçen terimlerin tanımının tam anlamıyla yapılabilmesi amacıyla değiştirilmiştir.
Tasarının 3’üncü maddesi aynen kabul edilmiştir.
Şiddet mağdurlarının toplumsal hayata katılmalarının bir yöntemi olarak çalışma hayatına katılmak istemeleri durumunda varsa çocuklarının kreşe devam edebilmelerinin sağlanması gerektiğinden, Tasarının 4’üncü maddesine (d) bendi eklenmiştir. Yapılan değişiklikler doğrultusunda 4’üncü madde kabul edilmiştir.
Şiddet mağdurlarının tehdit, hakaret veya buna benzer söz ve davranışların muhatabı olmasının engellenmesi amacıyla hükmolunacak tedbirlerin kapsamının genişletilmesi gerekmiştir. Bu nedenle Tasarının 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi değiştirilmiş ve çocuklarla kişisel ilişkilerin ne şekilde kurulacağının belirlenmesi amacıyla da fıkraya (ç) bendi eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir. Yapılan değişiklikler doğrultusunda madde kabul edilmiştir.
Tasarının 6’ncı maddesi aynen kabul edilmiştir.
Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde, herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilmelidir. Bu kapsamda ihbar, şiddet tehlikesinin ortaya çıktığı durumlarda yani bir suç olmaksızın da söz konusu olduğundan suçun ihbarı ile birebir örtüşen bir nitelik taşımamaktadır. ihbarı alan kamu görevlileri gerekenleri gecikmeksizin yerine getirmek zorundadır. Bu hususlara ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etme yükümlülüğünün tespiti amacıyla Tasarının 6’ncı maddesinden sonra gelmek üzere 7’nci madde ihdas edilmiş ve diğer maddeler buna göre teselsül ettirilmiştir.
Şiddetin en hızlı şekilde engellenmesi veya önlenmesini teminen tedbir kararlarının en çabuk ve kolay ulaşılabilecek yer aile mahkemesinden, mülki amirden ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amirinden talep edilebilmesi gerekir. Ayrıca bu durum, usul ekonomisinin de bir gereğidir. Verilen tedbir kararlarının değiştirilmesi, kaldırılması ve yahut aynen devam etmesine karar verilebilmelidir. Bu nedenle Tasarının 7’nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları değiştirilmiştir. Tasarının 7’nci maddesi yapılan teselsül doğrultusunda 8’inci madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının 8’inci maddesi, yapılan teselsül nedeniyle 9’uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Sosyal tesislerin yaygın olmaması nedeniyle hakkında barınma yeri sağlanmasına karar verilen kişilere temin edilecek barınma yerlerinin genişletilmesi amacıyla Tasarının 9’uncu maddesinin altıncı fıkrası değiştirilmiştir. Tasarının 9’uncu maddesi yapılan teselsül doğrultusunda 10’uncu madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının 10’uncu maddesi, Tasarı kapsamında yerine getirilecek kolluk görevlerinin, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında eğitim almış ve ilgili kolluk birimlerince belirlenmiş olan yeteri kadar personel tarafından yerine getirilmesi amacıyla değiştirilmiştir. Tasarının 10’uncu maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 11’inci madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının 11’inci maddesi yapılan teselsül doğrultusunda 12’nci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 12’nci maddesi yapılan teselsül doğrultusunda 13’üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 13’üncü maddesi, şiddet önleme ve izleme merkezlerinde durumun gereklerine göre tercihen kadın personel istihdam edilebilmesi amacıyla değiştirilmiştir. Tasarının 13’üncü maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 14’üncü madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının 14’üncü maddesi, şiddet önleme ve izleme merkezlerinde, korunanların da meslek edindirme kurslarına katılmalarına yönelik faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla değiştirilmiştir. Tasarının 14’üncü maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 15’inci madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarıda öngörülen görevlerin yerine getirilmesi sırasında kamu kurum ve kuruluşlarının personelinin Bakanlık görevlilerine yardımcı olmalarını ve kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları personel ve üyelerinin bu Kanunun etkin bir biçimde uygulanması amacıyla Bakanlığın hazırlayıp koordine edeceği kadın hakları ile kadın-erkek eşitliği konusunda eğitim programlarına katılmasını sağlamak amacıyla Tasarının 15’inci maddesi değiştirilmiş ve yapılan teselsül doğrultusunda 16’ncı madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının 16’ncı maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 17’nci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 17’nci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 18’inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 18’inci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 19’uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 19’uncu maddesi başlığıyla birlikte, Bakanlığın, gerekli görmesi halinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet uygulanması ihtimali dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilmesini teminen değiştirilmiştir. Tasarının 19’uncu maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 20’nci madde olarak kabul edilmiştir.
Tasarının geçici 2’nci maddesi ile kadrolar ihdas edilmektedir. Kadro ihdasının geçici madde ile yapılması kanun yapım tekniğine aykırı olduğundan 21’inci madde olarak kabul edilmiş ve diğer maddeler buna göre teselsül ettirilmiştir.
Tasarının 20’nci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 22’nci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 21’inci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 23’üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının geçici 1’inci maddesi aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 22’nci maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 24’üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 23’üncü maddesi, yapılan teselsül doğrultusunda 25’inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının maddeleri görüşmeler sırasında ve yapılan değişiklikler doğrultusunda redaksiyona tabi tutulmuştur.
Raporumuz Komisyon Başkanlığına saygı ile arz olunur. 5/3/2012
Başkan Üye Üye
Ramazan Can Oktay Öztürk Mevlüt Akgün
Kırıkkale Erzurum Karaman
(Toplantıya katılamadı)
Üye Üye
Murat Göktürk Dilek Akagün Yılmaz
Nevşehir Uşak
(Muhalefet şerhim vardır)
MUHALEFET ŞERHİ
Öncelikle tasarının ismine ilişkin tüm itirazlarımız dikkate alınmamıştır. Tasarının dayanağı olan uluslararası anlaşmanın ismi dahi "Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesi" olmasına rağmen bu dahi gözardı edilmiştir. Sözkonusu uluslararası anlaşmayı İstanbul'da ilk imzalayan ülke olmaktan ve TBMM’de ilk onaylayan ülke olmaktan haklı olarak gurur duyarken aynı duyarlılığın tasarının hazırlanması ve isimlendirilmesi konusunda gösterilmemesi garip bir çelişkidir.
Bu durumda uluslararası anlaşma sadece Türkiye'nin imajını düzeltmek amacıyla mı imzalandı sorusu geliyor aklımıza çünkü Avrupa ınsan Hakları Mahkemesi tarafından 9 Haziran 2009 tarihinde Nahide Opuz davasında Türkiye kadına karşı şiddeti önlememekten ilk ve tek mahkum olan ülke unvanını almıştır. Bu durum doğal olarak ülkemizin uluslararası itibarını zedelemiş ve ardından ise Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesine dair Avrupa Konseyi sözleşmesi İstanbul'da imzalanmıştır.
Ancak uluslararası anlaşmaların imzalanması ve TBMM’de onaylanması ne yazık ki ülkemizde kadına, çocuklara ve aile bireylerine yönelik şiddeti ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Öncelikle bu konuda bir zihniyet dönüşümü gerekmektedir. ışte bunun içindir ki tasarının adı "Kadın ve aile bireylerinin şiddetten korunmasına dair kanun" tasarısı olmalıdır. Yani kadın önce eşit haklara sahip bir birey olarak kabul edilmelidir. Aile içinde ya da dışında, evli, boşanmış, bekar ya da 18 yaş altında çocuk yaşta olsun öncelikle kadının şiddetten korunması düşünülmelidir. Kadına ve çocuğa uygulanan her türlü şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğu kabul edilmelidir. Yani ailenin korunması adına kadına ve çocuğa yapılan şiddete ve eziyete göz yumulmamalıdır. Bu nedenle tasarının adı kesinlikle değiştirilmelidir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından kadın örgütleri ile aylarca çalışıldıktan sonra Başbakanlığa gönderilen taslak değiştirilerek ve kapsamı daraltılarak, neredeyse temel anlayış, kadın erkek eşitliği vurgusu ortadan kaldırılarak TBMM Adalet Komisyonuna gönderilmiştir. Ancak Kadın örgütlerinin yoğun tepkisi üzerine tasarı eski haline döndürülmek üzere AKP’li milletvekilleri tarafından önergeler verilmiştir. Bu nedenle tasarı ve ilk taslak birbirine karışmış, önümüze tam ve sağlıklı metin konamamıştır.
Bu nedenle her türlü itiraz hakkımız saklı kalmak kaydıyla tasarıda gördüğümüz eksiklikleri yazılı olarak da ifade etmek zorunluluğu doğmuştur.
Öncelikle tasarıya dayanak olarak aldığımız İstanbul sözleşmesine tasarının gerekçesinde dahi yer verilmemiş, atıf dahi yapılmamıştır. Bu nedenle Uluslararası anlaşmaların yanında İstanbul sözleşmesine de tasarıda yer vermek gerekmektedir. Çünkü yasayı uygulayan hukukçular genel olarak yasa metnine bakmakta ve Anayasa gereği de olsa uluslararası anlaşmaları gözardı etmekte ya da bilmemektedirler.
Bu durumda ise uygulamadan kaynaklanan tereddütler iç hukuk kuralı haline gelen, Anayasa'ya dahi aykırılığı ileri sürülemeyen uluslararası anlaşmalar dikkate alınmaksızın hakimin takdirine göre çözümlenmektedir.
Tasarı hazırlanırken dahi dayanak İstanbul sözleşmesinde olmasına rağmen devletin şiddete uğrayan vatandaşın zararını tazmin (m.30), sığınma evleri açma zorunluluğu (m.23), Arabuluculuk ve uzlaştırma yasağı (m.48), şikayete bağlı olmama (m.55) hükümlerine tasarıda hiç yer verilmemiş, bu maddeler görmezden gelinmiştir.
Tasarı m. 8/4 fıkrasında koruyucu tedbir kararlarının uygulanması şiddet görenin kabulüne bağlanmış, yani şikayete tabi tutulmuştur. AİHM’nin Opuz kararında ülkemizin mahkum edilme nedeninin şikayetin geri çekilmesine rağmen işlemin devam ettirilmemesi olduğu gözardı edilmiştir. Bu durumda şiddet mağdurlarının baskı altında koruyucu tedbirlerin uygulanmaması yolunda taleplerinin dikkate alınması yasanın uygulanmaz hale gelmesine mağdurların ciddi zarar görmesine neden olabilecektir.
Tasarı m.3’te mülki amirlere verilen yetkilerin yargıçlara verilmemesi uygulamada ciddi sorunlara ve şiddet mağdurlarının korunmasının gecikmesine ve koruma tedbirlerinin yetersizliğine neden olacaktır.
Tasarının 6. maddesinde koruma tedbirleri sırasında işlenen suçlarla ilgili olarak denetimli serbestlik ve diğer seçenek yaptırımlara başvurma hükümlerinin saklı tutulması yerinde değildir. Koruyucu tedbir kararları verilmesi aşamasında işlenen suçlarda şiddete başvuran kişiler için denetimli serbestlik, erteleme, paraya çevirme vb. yöntemlere başvurulması engellenmelidir.
Tasarının 11. maddesinde düzenlenen kolluk birimleri içinde kadın ve çocukları şiddetten koruma birimleri kurulmalı ve bu birimler içinde de kadın görevliler mutlaka olmalıdır.
Tasarının 13. maddesinde zorlama hapsinin 6 ay ile sınırlandırılması doğru değildir. Çünkü koruyucu tedbir kararlarının ihlalinde bu ceza verilebilecektir. Sürekli bu tedbirleri ihlal eden şiddet uygulayan kişiler açısından getirilen sınırlama yerinde değildir. Örneğin nafakayı ihlal suçları da aynı nitelikte olup, herhangi bir sınırlama sözkonusu değildir. Bu sınırlama şiddete başvuranları caydırıcı nitelikte değildir.
Tasarının 15/1-d bendiyle düzenlenen çağrı merkezleri 7/24 çalışmalı ve şiddet mağdurlarının çağrısı ile mobil hizmet vermelidir. Mobil ekipler içinde mutlaka uzman bir kadın görevli olmalıdır. Bu uygulama Ankara Barosu tarafından Gelincik projesi adıyla uygulanmakta olup, gerçekten şiddet mağdurlarının korunması amaçlanıyor ise aynı uygulamanın Bakanlık birimleri tarafından da hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Tasarı m. 16’da düzenlenen TV ve radyo yayınları ile yapılan bilgilendirme çalışmalarında Barolar Birliği, kadın örgütleri, STK ve Bakanlık birimleri yayın metinlerini birlikte hazırlamalıdır.
İlköğretim, ortaöğretim kurumlarında kadın erkek eşitliği, kadının insan hakları, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda dersler konmalı, farkındalık yaratılmalıdır.
Tasarı m. 17’de düzenlenen geçici maddi yardım korunan bireye nafaka borçlusundan nafaka tahsil edilinceye değin devam ettirilmelidir.
Alt komisyonda bildirilen tüm bu itirazlarımız dikkate alınmamıştır. Ancak işin özüne ilişkin ve uygulamada çıkabilecek yasal düzenlemeyi etkisiz hale getirecek sorunları tespit ederek çözümlemek komisyonun görevlerindendir.
Kadınları, çocukları ve aile bireylerini şiddetten koruma adına çıkacak olan bu özel yasada varolan eksiklikler nedeniyle kamuoyunun beklentisi karşılanmaz ve acil, etkili çözümler üretilmez ise "dağ fare doğurdu" imajı oluşacak ve biz ne yazık ki kadın cinayetlerini ve aile içi şiddeti önleyemeyeceğiz.
Bu nedenle tüm itirazlarımızın ve tarafımızdan verilecek önergelerin dikkate alınarak kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek adına Adalet Komisyonu olarak tarihi bir görevi yerine getirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Saygılarımla
Dilek Akagün Yılmaz
Uşak
ADALET KOMİSYONU RAPORU |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Adalet Komisyonu
Esas No : (1/572), (2/38), (2/51), (2/145), (2/328), (2/383)
Karar No : 7
Tarih : 6/3/2012
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
“Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/572)” 27/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi (2/38)” 1/10/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/51)” 1/10/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/145)” 23/11/2011 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/328)” 7/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na; “İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/383)” 29/2/2012 tarihinde esas Komisyon olarak Adalet Komisyonu’na ve tali komisyon olarak İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’na havale edilmiştir. Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, İstanbul Milletvekili Sedef Küçük, Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, İzmir Milletvekili Hülya Güven, Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu 2/38 esas numaralı Kanun Teklifine; Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova 2/38 ve 2/51 esas numaralı Kanun Tekliflerine katıldığını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu dilekçeyle bildirmiştir.
Tasarı ve Teklifler Adalet Komisyonu’nun 1/3/2012 tarihli 10’uncu toplantısında Adalet Komisyonu Başkanı Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya başkanlığında Hükümeti temsilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin katılımıyla görüşülmüş ve birbirleri ile ilgili olduklarından İçtüzüğün 35’inci maddesi uyarınca Tasarı esas alınmak üzere birleştirilmiştir. Söz konusu işler, üzerinde derinlemesine inceleme yapılabilmesini teminen beş üyeden müteşekkil Alt Komisyona havale edilmiştir. Ayrıca Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun 1/3/2012 tarihli ve 16 sayılı Raporu, yine aynı tarihte Adalet Komisyonu’na ulaşmıştır.
Alt Komisyon, söz konusu işleri 2/3/2012 tarihli toplantısında Alt Komisyon Başkanı Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın başkanlığında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin katılımıyla görüşmüştür. Alt Komisyon tarafından tanzim edilen rapor 5/3/2012 tarihinde Komisyonumuza tevdi edilmiştir.
Komisyonumuz, görüşmelerine 5/3/2012 tarihli ve 11’inci toplantısında Alt Komisyon tarafından tanzim edilen metin üzerinden devam etmiştir. Görüşmelere Hükümeti temsilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Ankara Barosu Başkanlığı temsilcileri katılmıştır. Görüşmelerin tamamı tutanağa bağlanmıştır. İçtüzüğün 45’inci maddesi uyarınca Genel Kurul çalışmalarında Adalet Komisyonu’nu temsil etmek üzere Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, özel sözcü seçilmişlerdir.
Tasarının geneli üzerindeki görüşmeler esnasında aşağıdaki düşünceler ifade edilmiştir.
Son yıllarda başta kadınlar ve çocuk olmak üzere, yaralamadan adam öldürmeye kadar varan fiziksel şiddet olaylarının toplumu sarsan boyutlara ulaştığı endişeyle müşahede edilmektedir. Diğer taraftan kadınlar ve çocukların, bu boyuttaki fiziksel şiddetin yanında manevi şiddete maruz bırakıldıkları da yadsınamaz bir gerçektir. Bunlardan dolayı kişilerde özgüven eksikliğinden kimlik bunalımına ve toplumsal hayattan soyutlanmaya varan ve insan onuruna yakışmayan muhtelif neticeler doğmaktadır. Kanunkoyucunun bu sorunların çözümüne yönelik en etkin enstrümanları derhal geliştirmesi bir zorunluluktur.
En temel insan hakkı olan yaşama hakkının korunması konusunda Devletin yükümlülükleri, sadece yasama faaliyeti ile kalmamalı, aynı zamanda bu yönde toplumsal bilincin uyandırılması ve geliştirilmesi amacıyla gereken her türlü koruyucu ve giderici tedbirin alınması gerekmektedir. Bir diğer ifadeyle şiddet mağdurlarının sorunları en etkin şekilde çözülmeli ve bunun yanında topluma kazandırılmaları için gereken azami ihtimam gösterilmelidir.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), kadınlara karşı yapılan ayrımcılığı “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama” şeklinde tanımlamaktadır (m.1). Yine aynı Sözleşmenin 2’nci maddesinde Devletlerin “kadınlara karşı ayrımcılık oluşturulan mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları değiştirmek veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dâhil gerekli bütün uygun önlemleri almayı” kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldırıcı bir politika ve yükümlülük olarak kabul ettiklerini hükme bağlamıştır. Sözleşme’nin gerek belirtilen iki maddesi gerekse sistematik olarak tamamı bir arada değerlendirildiğinde Tasarı’nın bu yükümlülükleri karşılamaktan uzak olduğu görülmektedir.
Tasarının adı da bünyesinde barındırdığı sorunlardan biri, aile kavramından ne anlaşılacağıdır. Aile kavramından salt 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca kurulmuş olan evlilik birliği anlaşıldığı takdirde, aile gibi bir arada yaşıyor olsa bile nikâhsız birliktelikler ve nikâhsız birlikteliklerin bir görünümü olan dini nikâha dayanan birliktelikler içerisinde meydana gelen şiddet ve benzeri olayların ne kapsamda değerlendirileceği şüpheye yer vermektedir. Bu dahi CEDAW’ın “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın” gerekli tedbirlerin alınması yükümlülüğünün ihlali niteliğindedir. Bu nedenle Kanunun adının bu şüpheyi giderecek şekilde düzeltilmesi gerekir. Tasarının adının “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı” şeklinde değiştirilmesi uygun olacaktır.
Her ne kadar yukarıda belirtilen düşünceler ifade edilmişse de Tasarının reformist anlayışı, aşağıda belirtilenler çerçevesinde değerlendirildiğinde, söz konusu eleştirilerin karşılandığı görülecektir.
Tasarının hazırlanmasında, şiddet konusunda yaşanan olay ve süreçlerden, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının gözlem, talep ve önerilerinden, akademik çevrelerden ve yargı pratiğinden en üst düzeyde yararlanılmıştır. Yetki çatışmalarından güç birliğine yönelten ve teknolojiyi sisteme uyarlayan modellemelere gidilmiş, şiddet tehlikesinin şiddete dönüşmesini önleyecek erken uyarıcılar öngörülmüştür. Bu yönüyle Tasarı, toplumsal katılımı ve birikimi esas alan bir zeminde gelişmiştir.
“Kadın-çocuk-aile-birey/şiddet” tamlaması, virüsten başka bir şey değildir. Uygarlığın bu gibi virüslerden arındırılması, siyaset kurumunun da ortak bir borcudur. Bu tamlamayı, azami düzeyde “Kadın-çocuk-aile-birey/hoşgörü” ekseninde gerçekleştirdiğimizde, insanî borcumuzu ancak ödeyebilmiş sayılırız. Tasarı, bu amaca yönelik ortak çabanın ve işbirliğinin somut görünümünden başka bir şey değildir. Geleceğin deneyleri ve sorun pratikleri, bu eseri daha da mükemmelleştirebilecektir.
14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olduğunda şüphe yoktur. Tasarı’nın hazırlanmasında mezkûr Kanunun ihtiyaçlara cevap verememesi gerçeğinden hareket edilmiştir. Belirtilen eksiklikler ve ihtiyaçlar Tasarı ile giderilmektedir.
Tasarının 1 inci maddesinde amaç ve kapsam sarih bir şekilde ortaya konulmaktadır. Şöyle ki, Tasarının amacı, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir. Dolayısıyla Tasarı, salt evlilik birliğinden kaynaklanan şiddetin engellenmesi amaçlamamakta, aksine 4721 sayılı Kanun uyarınca kurulmuş evlilik birliğine dayalı şiddet mağdurları ile evlilik birliği olmasa dahi kapsamda yer alan şiddet mağdurlarını koruma amacına yönelmektedir. Kaldı ki, 4320 sayılı Kanunun adı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” iken Tasarının adı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı” olduğundan, Tasarı ile sadece aile içi şiddetin engellemesinin amaçlandığı ve kadının korunmadığı yönündeki iddialar doğru değildir. Tasarı bir bütün halinde değerlendirildiğinde bu yöndeki yanlış algılama ve psikolojik direncin yersiz olduğu görülecektir.
Tasarı ile salt evlilik birliğinden kaynaklanan şiddetin engellenmesi değil, aksine 4721 sayılı Kanun uyarınca kurulmuş bir evlilik birliğinden arî olarak maddede zikredilen şiddet mağdurları da korunduğundan, CEDAW’ın taraf Devletlere yüklediği “kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın” gerekli tedbirlerin alınması yükümlülüğü de yerine getirilmiş olmaktadır.
Diğer taraftan şiddetin engellenmesi ve önlenmesi amacıyla gerek mülki amirlere gerek hâkimlere ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kolluk amirlerine tedbir alabilme yetkisi verilerek en hızlı şekilde sonuç alınmasının yolu açılmaktadır. Ayrıca 4320 sayılı Kanunda şiddetin engellenmesi ve önlenmesine ilişkin tedbirler yetersiz olmasına rağmen, Tasarı’da kapsamlı ve sonuç odaklı tedbirlere yer verilmiştir.
Tasarı ile şiddet mağdurlarının, şiddetten korunmasından toplumsal hayata kazandırılmalarına (Bu imkânlar: şiddet mağdurlarına geçici maddi yardım yapılması, şiddet mağdurlarının sağlık yardımlarından yararlandırılması, barınmaları, meslek edinmeleri, çalışmaları durumunda çocuklarının kreşe devam etmelerinin sağlanması ve diğerleri olarak sıralanabilir.) kadar birçok koruyucu ve giderici tedbir imkânı getirilmektedir. ıfade etmek gerekir ki, tedbirlerin uygulanmasında, en uygun ve orantılı olanının tercih edilmesi yoluyla, aile birliğinin devamının sağlanması gözetilmelidir. Ancak diğer yandan, şiddetin devam etme riskinin bulunduğu hallerde, güvenli bir ortam oluşmadan şiddet uygulayanla şiddet mağdurunun aynı ortamlarda yaşamaya veya bulunmaya sevk ederek daha ağır şiddetin meydana gelmesine sebebiyet verilmemelidir. Bu nedenle tedbir kararlarının verilmesi ve uygulanmasında bu iki husus dikkatli bir biçimde değerlendirilmelidir.
Son yıllarda başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere toplumu sarsan boyutlara ulaşan şiddet olaylarının engellenmesinde Tasarı’nın reformist düzenlemeleriyle ciddi bir merhale kat edileceği Komisyonumuzca müşahede edilmiştir. Özellikle vurgulamak gerekir ki, tasarı esas itibarıyla şiddetin önlenmesi ile şiddet mağdurunun korumasına ilişkin tedbirleri içermektedir. Kadınlara ve aile bireylerine yönelik şiddetin suç oluşturması halinde, başta 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu olmak üzere ilgili mevzuatın uygulanması gündeme gelecektir. Amaç özellikle kasten öldürme gibi neticesi ağır suçların işlenmesinden önce suçun önlenmesidir. Bu nedenle Tasarı’da şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla ilgili tedbir kararlarının süratle alınmasına ve etkin bir biçimde uygulanmasına yönelik sistem öngörülmektedir. Etkin uygulamayı sağlamak için Tasarı’da yer alan önemli yenilik ise zorlama hapsidir. Önemle belirtmek gerekir ki zorlama hapsi, bir suç karşılığı uygulanan ceza yaptırımı değil aksine şiddet uygulayanı tedbirlere uymaya zorlamayı amaçlayan önleyici nitelikte müessesedir. Mevcut uygulamada, tedbir kararlarının gereklerine aykırı davranılması halinde oluşan suç nedeniyle açılan ceza davalarının uzun sürmesi ve öngörülen hapis cezasının ise çok nadiren uygulanması dolayısıyla caydırıcılık etkisi olmadığı yolundaki haklı eleştiriler, Tasarı’da zorlama hapsi müessesesi ile giderilmektedir.
Bu hususta bir noktaya daha değinmekte yarar vardır ki, o da kadın-erkek eşitliği kavramıdır.
Tasarıda geçen kadın-erkek eşitliği kavramı, sosyolojik olarak “toplum tarafından kadın ve erkeğe yüklenen ve sosyal olarak kurgulanan cinsiyetçi roller, beklentiler, tutum ve davranışlar” olarak tanımlanan toplumsal cinsiyet kavramını da kapsar. Bu nedenle de kadın-erkek eşitliği kavramı, daha geniş bir anlam ifade eden toplumsal cinsiyet kavramını da kapsayacak şekilde yorumlanır.
Tasarının maddeleri üzerinde yapılan değişiklikler sırasıyla aşağıda açıklanmıştır.
Şiddet mağdurlarının şiddetten korunması için alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasların diğer taraftan da uygulama ve hizmetlerin sunulmasında esas alınacak temel ilkelerin düzenlenmesi amacıyla Tasarının 1’inci maddesine fıkra eklenmiş ve eklenen fıkra doğrultusunda da birinci bölümün ve maddenin başlığı Alt Komisyon tarafından değiştirilmiştir. Alt Komisyon tarafından yapılan değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Temel ilkeler bağlamında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere atıf yapılmakla birlikte özellikle kadına yönelik şiddetin önlenmesi bağlamında Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne özellikle atıf yapılması gerekliği nedeniyle, maddede bu yönde Komisyonumuzca değişiklik yapılmıştır. Yapılan değişiklikler doğrultusunda Tasarının 1’inci maddesi kabul edilmiştir.
Tasarının 2’nci maddesi Tasarıda geçen terimlerin tanımının tam anlamıyla yapılabilmesi amacıyla Alt Komisyon tarafından değiştirilmiştir. Alt Komisyon tarafından yapılan değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Tasarının 2’nci maddesi aynen kabul edilmiştir.
Korunan kişinin, çalışması durumunda varsa çocukları için tedbir kararı süresince çalışma hayatına katılımını desteklemek üzere varsa çocukları için gerektiğinde iki aylık süreyle sınırlı kalmak kaydıyla kreş imkânının sağlanması hususunda Komisyonumuzca değişiklik yapılmıştır. Tasarının 3’üncü maddesi yapılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.
Şiddet mağdurlarının toplumsal hayata katılmalarının bir yöntemi olarak çalışma hayatına katılmak istemeleri durumunda varsa çocuklarının kreşe devam edebilmelerinin sağlanması gerektiğinden, Tasarının 4’üncü maddesine Alt Komisyon tarafından (d) bendi eklenmiştir. Ancak Alt Komisyon tarafından yapılan değişiklikler Komisyonumuzca uygun görülmediğinden metinden çıkarılmıştır. Ayrıca Tasarının 3’üncü maddesine mülkî amire verilen yetkilerin, hâkime de tanınması amacıyla da Komisyonumuzca değişiklik yapılmıştır. Tasarının 4’üncü maddesi yapılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.
Şiddet mağdurlarının tehdit, hakaret veya buna benzer söz ve davranışların muhatabı olmasının engellenmesi amacıyla hükmolunacak tedbirlerin kapsamının genişletilmesi gerekmiştir. Bu nedenle Tasarının 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi değiştirilmiş ve çocuklarla kişisel ilişkilerin ne şekilde kurulacağının belirlenmesi amacıyla da fıkraya (ç) bendi eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir. Alt Komisyon tarafından yapılan değişiklikler, Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Ayrıca ikinci fıkrada geçen “işlemlerin uygulanmasına son verilir.” ibareleri hukuk tekniği ve tedbir kararlarının niteliği ile uygun düşecek şekilde “tedbirler kendiliğinden kalkar.” olarak değiştirilmiştir. Tasarının 5’inci maddesi aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 6’ncı maddesi aynen kabul edilmiştir.
Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde, herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilmelidir. Bu kapsamda ihbar, şiddet tehlikesinin ortaya çıktığı durumlarda yani bir suç olmaksızın da söz konusu olduğundan suçun ihbarı ile birebir örtüşen bir nitelik taşımamaktadır.
İhbarı alan kamu görevlileri gerekenleri gecikmeksizin yerine getirmek zorundadır. Bu hususlara ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etme yükümlülüğünün tespiti amacıyla Alt Komisyon tarafından Tasarının 6’ncı maddesinden sonra gelmek üzere 7’nci madde ihdas edilmiş, diğer maddeler buna göre teselsül ettirilmiş ve Alt Komisyon tarafından yapılan değişiklik, Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Tasarı’nın 7’nci maddesi aynen kabul edilmiştir.
Şiddetin en hızlı şekilde engellenmesi veya önlenmesini teminen tedbir kararlarının en çabuk ve kolay ulaşılabilecek yer aile mahkemesinden, mülki amirden ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amirinden talep edilebilmesi gerekir. Ayrıca bu durum, usul ekonomisinin de bir gereğidir. Verilen tedbir kararlarının değiştirilmesi, kaldırılması ve yahut aynen devam etmesine karar verilebilmelidir. Bu nedenle Tasarının 8’inci maddesinin (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 7’nci madde) birinci ve ikinci fıkraları Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Tedbir kararı verilirken delil ve belge aranmamasının esas alınması amacıyla ikinci fıkrada geçen “ve gerektiğinde” ibaresi, Komisyonumuz tarafından metinden ve ayrıca korunan kişinin talebi olmadan alınan koruyucu tedbir kararlarının uygulanmasını ilgilinin hâkim önünde beyan edilmiş rızasına bağlamak üzere dördüncü fıkrada değişiklik yapılmıştır. Tasarının 8’inci maddesi yapılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.
Tasarının 9’uncu maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 8’inci madde) aynen kabul edilmiştir.
Sosyal tesislerin yaygın olmaması nedeniyle hakkında barınma yeri sağlanmasına karar verilen kişilere temin edilecek barınma yerlerinin genişletilmesi amacıyla Tasarının 10’uncu maddesinin (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 9’uncu madde) altıncı fıkrası Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Ayrıca 10’uncu maddenin dördüncü fıkrasına ilgili giderlerin Bakanlık bütçesinden ödenmesi amacıyla “giderleri Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak üzere” ibaresi, Komisyonumuz tarafından eklenmiştir. Tasarının 10’uncu maddesi yapılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.
Tasarının 11’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 10’uncu madde), Tasarı kapsamında yerine getirilecek kolluk görevlerinin, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında eğitim almış ve ilgili kolluk birimlerince belirlenmiş olan yeteri kadar personel tarafından yerine getirilmesi amacıyla Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Kolluk görevlileri belirtilen hizmetleri şiddet mağduru çocuklara da sağlayacağından, hizmetin çocuk ve çocuk hakları hakkında eğitim almış kolluk görevlileri tarafından sunulmasının sağlanması amacıyla maddeye “çocuk ve” ibaresi Komisyonumuzca eklenmiştir. Tasarının 11’inci maddesi, aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 12’nci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 11’inci madde) aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 13’üncü maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 12’nci madde), teknik yöntemlerle takip yapılması durumunda ilgilinin görüntü ve ses kayıtlarının alınabilmesini anayasal ilkenin yansıması olarak (Anayasa m.20) hâkim kararına bağlanmıştır. Tasarının 13’üncü maddesi, Komisyonumuzca yapılan değişiklik doğrultusunda kabul edilmiştir.
Tasarının 14’üncü maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 13’üncü madde), şiddet önleme ve izleme merkezlerinde durumun gereklerine göre tercihen kadın personel istihdam edilebilmesi amacıyla Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Tasarının 14’üncü maddesi, aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 15’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 14’üncü madde), şiddet önleme ve izleme merkezlerinde, korunanların da meslek edindirme kurslarına katılmalarına yönelik faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Tasarının 15’inci maddesi aynen kabul edilmiştir.
Tasarıda öngörülen görevlerin yerine getirilmesi sırasında kamu kurum ve kuruluşlarının personelinin Bakanlık görevlilerine yardımcı olmalarını ve kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları personel ve üyelerinin bu Kanunun etkin bir biçimde uygulanması amacıyla Bakanlığın hazırlayıp koordine edeceği kadın hakları ile kadın-erkek eşitliği konusunda eğitim programlarına katılmasını sağlamak amacıyla Tasarının 16’ncı maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 15’inci madde) Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Ayrıca televizyon ve radyolarda yapılacak yayınlarda bilgilendirme yayınlarının uzman kuruluşlar tarafından tarafsızlık ilkesi çerçevesinde hazırlanması ve ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında öğrencilerin kadın erkek eşitliği ve benzeri konularda bilgi edinmelerinin sağlanmasını teminen Tasarının 16’ncı maddesinde Komisyonumuzca değişiklik yapılmıştır. Tasarının 16’ncı maddesi yapılan değişiklikler doğrultusunda kabul edilmiştir.
Tasarının 17’nci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 16’ncı madde) aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 18’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 17’nci madde), aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 19’uncu maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 17’nci madde), aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 20’nci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 19’uncu madde) başlığıyla birlikte, Bakanlığın, gerekli görmesi halinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet uygulanması ihtimali dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilmesini teminen Alt Komisyon tarafından değiştirilmiş ve değişiklikler Komisyonumuzca da uygun görülmüştür. Ayrıca Tasarının 17’nci maddesinde, yine bu madde uyarınca yapılan ödemelerin gelir vergisi ve veraset ve intikal vergisinden; bu ödemeler için düzenlenen kâğıtlarında damga vergisinden müstesna olduğu hükme bağlanmasına rağmen, sistematik birliğin sağlanması amacıyla söz konusu düzenleme, Komisyonumuzca maddenin birinci fıkrası kapsamına alınmıştır. Diğer taraftan ikinci fıkrada geçen “şiddet uygulama ihtimali” ibaresi, belli bir yoğunluğunu ifade etmediğinden, bu yönde bir yoğunluğu amaçlayan “şiddet tehlikesi” ibaresi olarak değiştirilmiştir.
Tasarının 20’nci maddesi, yapılan değişiklik doğrultusunda kabul edilmiştir.
Tasarının 21’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi geçici 1’inci madde) aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 22’nci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 20’nci madde), aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 23’üncü maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 21’inci madde), aynen kabul edilmiştir.
Tasarının geçici 1’inci maddesi, yürürlüğe giriş tarihinden itibaren şiddet önleme ve izleme merkezlerinin iki yıl içinde Bakanlık tarafından belirlenecek illerde pilot uygulamanın sağlanması amacıyla Komisyonumuzca değiştirilmiştir. Tasarının geçici 1’inci maddesi, yapılan değişiklik doğrultusunda kabul edilmiştir.
Tasarının 24’üncü maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 22’nci madde), olarak aynen kabul edilmiştir.
Tasarının 25’inci maddesi (Alt Komisyon tarafından yapılan teselsül öncesi 23’üncü) aynen kabul edilmiştir.
Tasarının maddeleri görüşmeler sırasında ve yapılan değişiklikler doğrultusunda redaksiyona tabi tutulmuştur.
Raporumuz, Genel Kurula sunulmak üzere yüksek Başkanlığınıza saygı ile arz olunur.
Başkan Başkanvekili Sözcü
Ahmet İyimaya Hakkı Köylü Yılmaz Tunç
Ankara Kastamonu Bartın
(Toplantıya katılamadı)
Katip Üye Üye
Harun Tüfekci Murat Bozlak İlknur İnceöz
Konya Adana Aksaray
(Toplantıya katılamadı)
Üye Üye Üye
Bülent Tezcan Fehmi Küpçü Hakan
Çavuşoğlu
Aydın Bolu Bursa
(Muhalefet şerhim eklidir) (Son toplantıya katılamadı) (Toplantıya
katılamadı)
(Son oylamada bulunamadı)
Üye Üye Üye
Mustafa Kemal Şerbetçioğlu İsmail Kaşdemir Bilal Uçar
Bursa Çanakkale Denizli
(Toplantıya katılamadı)
Üye Üye Üye
Oktay Öztürk Recep Özel Bülent Turan
Erzurum Isparta İstanbul
(Muhalefet şerhim eklidir)
(Son oylamada bulunamadı)
Üye Üye Üye
Celal Adan Murat Başesgioğlu Mevlüt Akgün
İstanbul İstanbul Karaman
(Son oylamada bulunamadı) (Son oylamada bulunamadı)
Üye Üye Üye
Ramazan Can Turgut Dibek Ali Rıza Öztürk
Kırıkkale Kırklareli Mersin
(Muhalefet şerhim eklidir) (Muhalefet şerhim ektedir) (Son toplantıya
katılamadı)
Üye Üye Üye
Ömer Süha Aldan Murat Göktürk Ali İhsan Yavuz
Muğla Nevşehir Sakarya
(Muhalefet şerhim ektedir)
Üye Üye
Dilek Akagün Yılmaz Ali İhsan Köktürk
Uşak Zonguldak
(Muhalefet şerhim vardır) (Toplantıya katılamadı)
MUHALEFET ŞERHİ
5.3.2012 günü yapılan Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair tasarının görüşmeleri sırasında, düzenlemenin daha nitelikli, ihtiyaçlara daha çabuk cevap verecek şekilde, imzalamış olduğumuz ve TBMM de onayladığımız uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerimizin yerine getirilmesini sağlayacak nitelikte olması için verdiğimiz önergelerimiz genellikle kabul edilmemiştir.
Tasarı şu anda yürürlükte bulunan 4320 sayılı yasaya göre daha ayrıntılı düzenlenmiş olup, daha geliştirilmiş olmasına rağmen kadının ve şiddet mağdurlarının korunmasını tam olarak sağlayamayacağı gibi, şiddete başvuran ve bunu alışkanlık haline getiren, yaptığı davranışları haklı gören ısrarcı şiddet uygulayıcılarını da caydırıcı nitelikte değildir.
Öncelikle tasarının ismine ilişkin kamuoyunun, kadın örgütlerinin ve grubumuzun itirazları hiç dikkate alınmamıştır. Kamuoyunda yaygın bir şekilde tasarının adının “Kadın ve aile bireylerinin şiddetten korunmasına dair kanun tasarısı” olması yönündeki istemler makul ve haklı bir gerekçe gösterilmeksizin reddedilmiştir.
Tasarının dayanağı olan uluslararası anlaşmanın ismi “Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olmasına rağmen bu dahi gözardı edilmiştir. Sözkonusu uluslararası anlaşmayı ıstanbul’da ilk imzalayan ülke olmaktan ve TBMM de ilk onaylayan ülke olmaktan haklı olarak gurur duyarken aynı duyarlılığın tasarının hazırlanması ve isimlendirilmesi konusunda gösterilmemesi ciddi ve sorgulanması gereken bir çelişkidir.
Bu durumda uluslararası anlaşma sadece Türkiye’nin imajını düzeltmek amacıyla mı imzalandı sorusunu sormak gerekiyor? Çünkü Avrupa ınsan Hakları Mahkemesi tarafından 9 Haziran 2009 tarihinde Nahide Opuz davasında Türkiye kadına karşı şiddeti önlememekten ilk ve tek mahkum olan ülke unvanını almıştır. Bu durum doğal olarak ülkemizin uluslararası itibarını zedelemiş ve ardından ise Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesine dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi ıstanbul’da imzalanmıştır.
Ancak uluslararası anlaşmaların imzalanması ve TBMM de onaylanması ne yazık ki ülkemizde kadına, çocuklara ve aile bireylerine yönelik şiddeti ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Öncelikle bu konuda bir zihniyet dönüşümü gerekmektedir. ışte bunun içindir ki tasarının adı “Kadın ve aile bireylerinin şiddetten korunmasına dair kanun” tasarısı olmalıdır. Yani kadın önce eşit haklara sahip bir birey olarak kabul edilmelidir. Aile içinde ya da dışında, evli, boşanmış, bekar ya da 18 yaş altında, çocuk yaşta olsun öncelikle kadının şiddetten korunması düşünülmelidir. Kadına ve çocuğa uygulanan her türlü şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğu kabul edilmelidir. Yani ailenin korunması adına kadına, çocuğa ve diğer aile bireylerine yapılan şiddete ve eziyete göz yumulmamalıdır. Bu nedenle tasarının adı kesinlikle değiştirilmelidir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından kadın örgütleri ile aylarca çalışıldıktan sonra Başbakanlığa gönderilen taslak değiştirilerek ve kapsamı daraltılarak, neredeyse temel anlayış olması gereken kadın erkek eşitliği, kadının insan hakları vurgusu ortadan kaldırılarak TBMM Adalet Komisyonuna gönderilmiştir. Ancak Kadın örgütlerinin ve grubumuzun yoğun tepkisi üzerine tasarı eski haline dönüştürülmek ve üzerinde ayrıntılı görüşmek üzere alt komisyona sevkedilmiş, alt komisyonda verilen önergelerle tasarının eksik ve hatalı yanları kısmi olarak düzeltilebilmiştir.
Öncelikle tasarıya dayanak olarak aldığımız İstanbul Sözleşmesine tasarının gerekçesinde yer verilmemiş, bir atıf dahi yapılmamıştır. Bu nedenle Uluslararası anlaşmaların yanında İstanbul sözleşmesine de tasarıya dayanak anlaşma olması nedeniyle yer verilmesi gerektiği önerilmiş ve bu önergemiz kabul edilmiştir. Tasarıda uluslararası bu sözleşmeye atıf yapılması çok önemlidir. Çünkü yasayı uygulayan hukukçular genel olarak yasa metnine bakmakta ve Anayasa gereği de olsa uluslararası anlaşmaları gözardı etmekte ya da bilmemektedirler. Bu durumda ise uygulamadan kaynaklanan tereddütler iç hukuk kuralı haline gelen, Anayasa’ya dahi aykırılığı ileri sürülemeyen uluslararası anlaşmalar dikkate alınmaksızın hakimin takdirine göre çözümlenmektedir. Bu nedenle “Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesine ve mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne tasarının 1. maddesinde yer verilmesi uygulayıcılara yol göstermek, uluslararası anlaşmaların hukukumuzdaki yerinin anlaşılması ve bir iç hukuk kuralı olarak da uygulanmasının sağlanması sonucunu doğuracağından yerinde ve doğru bir karar olmuştur.
Tasarının en önemli eksiklikleri ise dayanak İstanbul Sözleşmesinde olmasına rağmen devletin şiddete uğrayan vatandaşın zararını tazmin (m.30), sığınma evleri açma zorunluluğu (m.23), arabuluculuk ve uzlaştırma yasağı (m.48), şikayete bağlı olmama (m.55), hukuki ve adli yardım 20,29,57 hükümlerine tasarıda yer verilmemiş olması, bu maddelerin görmezden gelinmesidir.
Tümü hukukçu olan komisyon üyeleri tarafından TBMM de 24 Kasım 2011 günü onayladığımız kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesine ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesinin bir iç hukuk kuralı olduğu bilinmesine rağmen, iş bu uluslararası anlaşmada açıkça düzenlenen haklara tasarıda yer verilmemesi, bu hakların iç hukukumuzda uygulanmaması, gözden kaçırılması amacının taşındığını göstermektedir. Bu durumda uluslararası kamuoyuna Türkiye’nin ileri demokrasi propogandası yapılırken, gerçekte bu kuralların uygulanmadığı gizlenmekte, bu durum ise AKP nin ileri demokrasi ve sosyal devlet anlayışını açıkça gözler önüne sermektedir.
Grubumuz tarafından verilen önergeler sonucunda kısmi olarak alınan koruma tedbirinde korunan kişinin şikayetinin aranmayacağı ve yargıç tarafından koruma tedbirlerine devam edilebileceği düzenlemesi getirilmiş, ancak diğer önergelerimiz reddedilmiş, dikkate alınmamıştır.
Tasarı m.8/4 fıkrasında koruyucu tedbir kararlarının uygulanması şiddet görenin kabulüne bağlanmış, yani şikayete tabi tutulmuşken verdiğimiz önerge doğrultusunda şikayet olmasa dahi yargıç kararıyla tedbirlerin devamına karar verilebileceği hükme bağlanmıştır. AıHM nin Opuz kararında ülkemizin mahkum edilme nedeninin şikayetin geri çekilmesine rağmen işlemin devam ettirilmemesi olduğu gözönünde tutulduğunda bu değişiklik çok yerindedir. Aksi takdirde şiddet mağdurlarının baskı altında koruyucu tedbirlerin uygulanmaması yolunda taleplerinin dikkate alınması, yasanın uygulanmaz hale gelmesine mağdurların ciddi zarar görmesine neden olabilecekti. Önergemiz üzerine bu olumlu düzenlemenin yapılması şiddet mağdurlarının korunmasına ciddi katkı sağlayacaktır.
Tasarı m.1 üzerindeki görüşmeler sırasında dayanak ıstanbul sözleşmesinde yer verilmesi nedeniyle korunması gereken kişiler arasında cinsel tercih farklılığı olan kişilerin de olması gerektiği belirtilmiş ancak bu önerge AKP grubu tarafından reddedilmiştir.
Tasarı m.3 de mülki amirlere verilen yetkilerin m 4 uyarınca yargıçlara verilmemesi uygulamada ciddi sorunlara ve şiddet mağdurlarının korunmasının gecikmesine, koruma tedbirlerinin yetersizliğine neden olacağı düşüncesiyle, grubumuz tarafından verilen önerge ile mülki amirlere verilen yetkilerin yargıçlara da verilmesi sağlanmıştır.
Tasarının 6. maddesinde koruma tedbirleri sırasında işlenen suçlarla ilgili olarak denetimli serbestlik ve diğer seçenek yaptırımlara başvurma hükümlerinin saklı tutulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle grubumuz tarafından verilen önerge AKP grubu tarafından reddedilmiştir. Koruyucu tedbir kararları verilmesi aşamasında işlenen suçlarda şiddete başvuran kişiler için denetimli serbestlik, erteleme, paraya çevirme vb. yöntemlere başvurulması asla sözkonusu olmamalıdır. Aksi takdirde koruma tedbirlerine rağmen şiddet mağdurlarına karşı şiddete yönelik eylemlerine devam eden kişilerin işledikleri suçları engellemek mümkün olmadığı gibi caydırıcı da olunamayacaktır.
Tasarının 11. maddesinde düzenlenen kolluk birimleri içinde kadın ve çocukları şiddetten koruma birimlerinin kurulması ve bu birimler içinde de mutlaka kadın görevlilerin olması gerektiği yönündeki önergemiz AKP grubu tarafından reddedilmiştir.
Tasarının 13. maddesinde zorlama hapsinin 6 ay ile sınırlandırılması doğru değildir. Çünkü koruyucu tedbir kararlarının ihlalinde bu ceza verilebilecektir. Sürekli bu tedbirleri ihlal eden şiddet uygulayan kişiler açısından getirilen sınırlama yerinde değildir. Örneğin nafakayı ihlal suçları da aynı nitelikte olup, herhangi bir sınırlama sözkonusu değildir. Bu düşüncelerle koruma tedbirlerine aykırı davranan kişiler aleyhinde verilecek zorlama hapsinin 6 ay ile sınırlandırılmaması yönündeki önergemiz reddedilmiştir.
Tasarı m.12 de düzenlenen koruma tedbirlerinin teknik araç ve gereçlerle takibine yönelik işlemin mutlaka hakim kararıyla olması yönündeki önergemiz ise kabul edilmiştir. Ülkemizde son yıllarda gittikçe yoğunlaşan yasadışı dinleme ve izlemeler yoğun bir şekilde olduğundan bu madde uyarınca alınacak teknik takip kararının hakim tarafından verilmesi yerinde ve doğru olmuştur.
Tasarıda destek hizmetleri başlığı adı altında düzenlenen 15/1-d bendinde Bakanlık bünyesinde kurulacak olan çağrı merkezlerinin 7/24 çalışmasının yanında şiddet mağdurlarının çağrısı ile mobil hizmet vermesi gerektiği ve mobil ekipler içinde mutlaka uzman bir kadın görevli olması yönündeki önergemiz reddedilmiştir. Oysaki bu uygulama Ankara Barosu tarafından Gelincik projesi adıyla uygulanmakta olup, gerçekten şiddet mağdurlarının korunması amaçlanıyor ise aynı uygulamanın Bakanlık birimleri tarafından da hayata geçirilmesi gerektiği çok açıktır. Yine destek hizmetlerinin yürütülmesi sırasında şiddet mağduru kişilere hukuki yardım yapılması dayanak ıstanbul sözleşmesinde öngörülmektedir. Bu çerçevede destek hizmet birimleri içinde Barolardan görevlendirilecek avukatların da bulunması yönündeki önergemiz de reddedilmiştir.
Tasarı m.16 da Eğitim Başlığı altında düzenlenen TV ve radyo yayınları ile yapılan bilgilendirme çalışmalarında Barolar Birliği, kadın örgütleri, STK ve Bakanlık birimlerinin yayın metinlerini birlikte hazırlaması önergemiz kabul edilmiştir.
Yine aynı madde çerçevesinde ilköğretim, ortaöğretim kurumlarında kadın erkek eşitliği, kadının insan hakları, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda derslerin konması, farkındalık yaratılması yönündeki önergemiz kabul edilmiştir. Her iki düzenleme de olumlu olmuştur.
Tasarı m.17 de düzenlenen geçici maddi yardımın korunan birey için nafaka borçlusundan nafaka tahsil edilinceye değin devam ettirilmesine yönelik önergemiz de reddedilmiştir. Koruma tedbiri kararı süresince maddi yardım devam edebilecektir. Ancak koruma tedbiri kaldırıldığı anda ekonomik bağımsızlığı olmayan kadın yine şiddet dolu aile ortamına dönmek zorunda kalacaktır. Bu durumdaki kadınlara en azından öncelikli iş olanağının sağlanması yönünde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirttiğimiz gibi itirazlarımızın büyük bir kısmı dikkate alınmamış, önergelerimiz reddedilmiştir. Ancak işin özüne ilişkin ve uygulamada çıkabilecek, yasal düzenlemeyi etkisiz hale getirecek sorunları tespit ederek çözümlemek yasama meclisinin görevlerindendir.
Kadınları, çocukları ve aile bireylerini şiddetten koruma adına çıkacak olan bu özel yasada varolan eksiklikler nedeniyle kamuoyunun beklentisi karşılanmaz ve acil, etkili çözümler üretilmez ise “dağ fare doğurdu” imajı oluşacak ve biz ne yazık ki kadın cinayetlerini ve aile içi şiddeti önleyemeyeceğiz.
Bu nedenle tasarı genel kurulda görüşülürken tüm itirazlarımızın ve tarafımızdan verilecek önergelerin dikkate alınması ve eksikliklerin giderilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek adına TBMM olarak 8 Mart 2012 Dünya Emekçi Kadınlar Gününde tarihi bir görevi yerine getireceğimiz umuduyla saygıyla arz ederiz.
6.3.2012
Ali Rıza Öztürk Bülent Tezcan Dilek Akagün Yılmaz
Mersin Aydın Uşak
Ömer Süha Aldan Turgut Dibek
Muğla Kırklareli
MUHALEFET ŞERHı
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısına ilişkin muhalefet şerhimiz aşağıdaki gibidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak; Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın Tali Komisyon olarak Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda Asli Komisyon olarak ise Adalet Komisyonunda görüşülmesine olan muhalefetimizin yanı sıra; Tasarının genel gerekçe bölümünde CEDAW ve 4320 sayılı yasaya atıf yapılmakla beraber TBMM’nin Kasım 2011’de kabul ettiği Avrupa Konseyi ıstanbul Sözleşmesine hiçbir biçimde değinilmemesi kabul edilemez.
Tasarı metninde yalnızca aile içindeki kadınların uğrayacağı şiddetin göz önüne alınacağı imasını içeren ve içeriğinin kimleri kapsayacağının net olmadığı düzenlemeler tarafımızca kabul edilemez.
Toplumsal cinsiyet ayrımı, kadın erkek (fırsat) eşitliği, sığınma evi, mobbing ifadelerinin ve bu konulardaki sorunlara yönelik önlemlerin yer almadığı bir tasarı eksiktir.
Tasarının beşinci bölüm, Çeşitli ve Son Hükümler kısmının Yönetmelik Madde 20-(l)’de ifade, edilen bakanlıklar kapsamında Milli Eğitim Bakanlığının yer almıyor olması bile bu tasarının kapsayıcı ve önleyici olmadığının bir göstergesidir.
Sonuç: Yukarıda açıkladığımız nedenlerle Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının usul ve esaslarına muhalif olduğumuzu bilgilerinize arz ederim.
02.03.2012
Oktay Öztürk
Erzurum