Katkı Payı Alacağının Tespiti Usulünde Hakkaniyet İlkeleri ve Fedakârlığın Denkleştirilmesi

YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/7480 K. 2013/3737 T. 18.3.2013

DAVA: M. Ö. ile Ş. Y. ve Darende Belediye Başkanlığı aralarındaki tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde katkı payı alacağı davasının reddine dair Darende Asliye Hukuk ( Aile ) Mahkemesi'nden verilen 06.03.2012 gün ve 5/204 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR: Davacı vekili, tarafların 1986 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde Belediye Encümen kararıyla satın alınan arsa niteliğindeki 557 ada 2 parsel üzerine ev yapıldığını, davalının taşınmazı Belediye'den devralmadan muvazaalı olarak dava dışı B. Ö.'e devrettiğini açıklayarak tapu kaydının iptaliyle 1/2 oranında vekil edeni adına tapuya tesciline, olmadığı takdirde taşınmaz değerinin yarısının yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınmasına karar verilmesini istemiş, bozmadan sonraki açıklamasında, taşınmazın alınmasına vekil edeninin kişisel gelir ve birikimleriyle 2.700 DM karşılığı katkıda bulunduğunu bildirmiştir.

Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, taşınmazın vekil edenin kazancıyla alındığını davacının katkısı olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuş, davalı Belediye yargılama oturumlarında temsil olunmamıştır.

Mahkemece önceki kararda, "tapu iptali ve tescil talebinin davanın niteliği gereği, davalı Belediye hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine, davalı aleyhine açılan katkı payı alacağı davasının kabulü ile 8.698 TL katkı payı alacağının dava tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olup Aile Mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerektiğine işaret edilerek bozma sevkedilmiştir." Mahkemece bu kez kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar, 27.08.1986 tarihinde evlenmişler, 12.08.2003 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 13.11.2003 tarihinde kesinleşmesi üzerine boşanmışlardır. 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra bir yıl içinde başka mal rejimi seçilmediğinden, taraflar arasında bu tarihe kadar 743 Sayılı TKM'nin 170.maddesi uyarınca mal ayrılığı, bu tarihten sonra ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( TMK'nun 202 ). Yanlar arasındaki mal rejimi, boşanma davasının açıldığı 12.08.2003 tarihinde sona ermiştir ( TMK'nun 225/2 ). Dava konusu 557 ada 7 parsel 11.09.2001 tarihinde imar yoluyla Darende Belediyesi adına tescil edilmiş, arsa niteliğindeki taşınmaz 08.11.1995 tarih 705 sayılı Belediye Encümen kararıyla davalıya satılmış, davalı ise taşınmaz üzerindeki şahsi hakkını 23.09.2006 tarihinde dava dışı B. Ö.'e devredilmiştir.

Dava; 743 sayılı TKM'nun 170. maddesi uyarınca katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi ulaşılan sonuç da dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı vekili özellikle bozmadan sonra müvekkilinin el işi yaparak, tarla ve bahçelerde ücretli olarak çalışarak, süt satarak ve hayvan besleyip satmak suretiyle elde ettiği birikimle taşınmazın alınmasına 2700 DM karşılığı katkıda bulunduğunu ileri sürmüş, davacı tanıkları M. D., B. Ö. ve H. G. aşamalarda iddiayı doğrulamışlardır. Mahkemece bu hususlar gözardı edilerek kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak davacının kişisel gelirleriyle taşınmazın alınmasına yaptığı katkının belirlenmesi, taşınmazın alındığı tarihe kadarki toplam gelirinden tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM'nun 152.maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarının ne olacağının belirlenmesi için konunun uzmanı bilirkişiden rapor alınması, tarafların elde ettikleri gelirle sağlayabilecekleri katkı miktarının ayrı ayrı saptanması, daha sonra toplam tasarruf miktarı karşısında davacı eşin katkı oranının bulunması, bulunan bu oranın dava konusu mal varlığının dava tarihindeki değeri ile çarpılarak varsa katkı payı alacağının tespit edilmesi, somut olayda hakkaniyet ilkeleri ve fedakarlığın denkleştirilmesi için TMK'nun 227, BK'nun 42 ve 43. maddelerinin uygulanmasının düşünülmesi, hak ve adalet duygusunun tatmininin sağlanması bakımından toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacının katkı payı alacağı konusunda bir karar verilmesi gerekmektedir.

Öte yandan; davacı dava dilekçesinde “... her türlü ...” kanıt demekle yemin deliline de dayandığının kabulü gerekmektedir. TC.Anayasası'nın 36. maddesinde, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir. Yine TMK'nun 6.maddesine göre, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Davacının iddiasını ispat bakımından yemin deliline de dayandığı anlaşıldığına göre, öncelikle davacı tarafa yemin teklif hakkını kullanmak isteyip istemediğinin sorulması, kullanmak istediği takdirde usulüne uygun bir biçimde davalının HUMK'nun 337 ( HMK'nun 227.m. vd ) maddesi gereğince davet edilmesi ve HMK'nun yemine ilişkin hükümleri dikkate alınarak usulüne uygun bir biçimde davalının yeminli beyanının alınması ve elde edilecek sonuca göre ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken mahkemece bu gerekliliğe uyulmadan yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca Yerel Mahkeme hükmünün BOZULMASINA, HUMK'nun 388/4. ( HMK m.297/ç ) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 18.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.