Kişisel Mal Yerine Geçen ve İkame Niteliğinde Kişisel Mal Niteliğinde Olan Gelir
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/7532 K. 2012/9990 T. 6.11.2012
DAVA: İ. Ş. ile H. G. ( Ş. ) aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair Çorlu Aile Mahkemesinden verilen 27.02.2012 gün ve 299/172 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 06.11.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili ve karşı taraftan davalı H. G. ( Ş. ) bizzat ve vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı İ. Ş. vekili, tarafların evlilik içinde edindikleri Karaevli köyü 3654 parselde 1.kat 176 numaralı bağımsız meskenin bedelinin davacı tarafından ödenmesine rağmen davalı adına tapuda tescil edildiğini ve edinilmiş mal olduğunu açıklayarak taşınmazın edinilmiş mal vasfı ile tasfiyesine karar verilmesini istemiş, mahkemenin ara kararı ile verdiği süre üzerine harcını da tamamlayarak talebini 20.000 TL olarak açıklamıştır.
Davalı H. G. vekili, dava konusu meskenin davalının evlenme öncesi maliki olduğu İstanbul Esenler'deki başka bir meskenin satışından gelen gelirinin bir kısmı ile alındığını ve edinilmiş mal değil kişisel mal olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın davalıya ait kişisel mal niteliğindeki başka bir meskenin satışından gelen gelir ile alındığını, bu nedenle edinilmiş mal değil kişisel mal olduğunu, davacının alacak hakkı olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 25.02.2002 tarihinde evlenmiş, 20.03.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 01.04.2009 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiştir ( TMK.nun 225/2.m. ). Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( TMK.nun 202, 4722 Sayılı Kanun 10.m. ).
Dava konusu 3654 parselde 1.kat 176 numaralı bağımsız mesken 05.06.2006 tarihinde taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınarak davalı adına tapuya tescil edilmiştir. Davacı dava konusu taşınmazın edinilmesinde kişisel malı veya geliri ile katkıda bulunduğunu iddia etmediğine, tamamının kendi çalışarak elde ettiği ile satın alındığını ileri sürdüğüne göre dava konusu taşınmazın edinme tarihi itibarıyla talebinin katılma alacağı olarak kabulü gerekir. Mahkemece dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığı ve evlilik öncesi edinilmesi sebebiyle davalının kişisel malı sayılması gereken Esenler 166 ada 20 parsele ait tapu kaydının incelenmesinde, davalı Resul kızı H. G.'in 16.06.2006 tarihinde sattığı 22/97 payının, 16/97 payını 28.12.1994 tarihinde dava dışı Musa Şentürk'ten, 6/97 payını ise 19.06.2003 tarihinde dava dışı H. Ç.'ten satın alma yolu ile edindiği anlaşılmaktadır.
Evlilik içinde 01.01.2002 tarihi sonrası eşlerden biri adına edinilen mal varlığı üzerinde diğer eşin yasadan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı isteme imkanı bulunmaktadır ( TMK.nun 231, 236/1.m. ). TMK.nun 222. maddesi gereğince, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekir. Katılma alacağı bakımından talepte bulunan eşin çalışıp çalışmaması veya herhangi bir katkıda bulunup bulunmamasının bir önemi de yoktur. Katılma alacağı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden ( TMK.m.229 ) ve denkleştirmeden ( TMK.m.230 ) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın ( TMK.m.219 ) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin ( TMK.m.231 ) yarısı üzerinden ( TMK.m.236/1 ) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanması gerekir. Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar bu durumları ile tasfiyeye konu edilir ( TMK.nun 231/1 m. ). Söz konusu mal varlıklarının devredilmesi durumunda ise devredildiği tarih esas alınarak hesaplama yapılır ( TMK.nun 235 /son m. ).
Davada istek katılma alacağı niteliğinde olup toplanan deliller ve dosya kapsamına göre dava konusu taşınmazın alım tarihine yakın tarihte davalının maliki olduğu dava dışı taşınmazın satışından gelen gelir ile alındığının, kişisel mal yerine geçen ve ikame niteliğinde kişisel mal niteliğinde olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davalı 22/97 payın satışından gelen gelirin bir kısmı ile dava konusu taşınmazın alındığını, diğer kısmı ile davacının bankaya olan borcunun kapatıldığını ve bir de minibüs alındığını savunmuştur. Mahkemece, satıştan gelen gelirin kişisel mal olarak kabul edilmesi sebebiyle bu savunma üzerinde durulmamış, davalıya savunmasını ispat bakımından süre ve imkan da verilmemiştir. Dava dışı 166 ada 20 parselin 22/97 payının tamamının edinme tarihi itibarıyla kişisel mal olması durumunda dava konusu taşınmazın alım tarihi itibarıyla edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken alınmış olmasına rağmen davalının kişisel mal niteliğindeki 22/97 payının satışından gelen gelirle edinilmesi sebebiyle tamamının kişisel mal yerine geçen ikame nitelikte kişisel mal olarak kabul edilip davacının, davalının kişisel malı üzerinde katılma alacağı isteme hakkı bulunmadığının kabulü de doğru olacaktır. Bu durumda banka borcu ve minibüs ile ilgili savunmanın araştırılmasına da gerek olmayacaktır. Ancak 22/97 paydan gelen gelirin bir kısmının edinilmiş mal olduğunun belirlenmesi halinde artık değer üzerindeki katılma alacağının hesaplanması gerekeceği gibi bu hesaplamada savunmanın ispatlanması halinde banka borcu ve minibüs alımı da önem arzedecektir. Görüldüğü gibi satılan 166 ada 20 parseldeki 22/97 payın edinme tarihi itibarıyla tamamının veya bir kısmının kişisel mal olup olmadığı uyuşmazlığın çözümünde önem kazanmaktadır. Dosya arasında bulunan tapu kayıtlarının incelenmesinde az yukarıda da açıklandığı üzere 22/97 payın 16/97'sinin tarafların evlenme tarihi öncesinde 28.12.1994 tarihinde davalı tarafından satın alınmış olması sebebiyle davalının kişisel malı olarak kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Evlilik birliği içinde edinilmeyen mal edinilmiş mal olarak tasfiyede dikkate alınamaz. Ancak diğer 6/97 pay ise 19.06.2003 tarihinde yani tarafların evli oldukları ve aralarında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde davalı adına satın alınmış olup, TMK.nun 222/3.m. gereği aksi ispat edilemediği sürece mal rejiminin tasfiyesinde dikkate alınması gereken edinilmiş mal niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle mahkemece, 6/97 payın edinilmiş mal olarak kabulü ile hesaplama yapılması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken satılan 22/97 payın tamamının davalının kişisel malı olarak kabul edilerek yazılı şekilde davanın tümü ile reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılması gereken iş, dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığı anlaşılan ve davalının adına tapuda kayıtlı iken satılan 22/97 payın satışından gelen gelir ile ayrıca davacının banka borcunun ödendiği ve dava dışı bir minibüs alındığı savunması bakımından davalıya delillerini sunması için süre ve imkan vermek, sunulduğu takdirde tüm delilleri toplamak ve hesaplamada dikkate alınıp alınmayacaklarını belirlemek, diğer yandan 22/97 payın 16/97'sinin satışından gelen geliri davalının kişisel malı, 6/97'sinin satışından gelen geliri ise edinilmiş mal olarak kabul ederek, artık değerin hesabında edinilmiş mal olarak hesapta kullanılacak oranı tespit etmek, bu oran gözetilerek dava konusu taşınmazın konusunda uzman inşaat mühendisi bilirkişi tarafından karar tarihine en yakın belirlenecek piyasa rayiç ( sürüm ) değerine göre artık değeri ve artık değer üzerindeki davacının katılma alacağı miktarını hesaplamak, bu hesaplama yapılırken gerekirse konusunda uzman bilirkişilerden gerekçeli ve denetime elverişli rapor almak, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurmak olmalıdır. Hüküm kurulurken davacı tarafın talebi ve tarafların kazanılmış hakları da gözden kaçırılmamalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları kısmen yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. ( HMK m.297/ç ) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 06.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.