Maliyeciden Avukat Olur mu?

Av. Ramazan Çakmakcı (*)

Açık Sayfa (Aylık Aktüel Hukuk Dergisi) Eylül 1999 Sayfa 20-21

Bu yazı; İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası yayın organı Mali Çözüm isimli derginin 47. sayısında yer alan ve İstanbul İdare Mahkemesi hakimi Dr. Selami Demirkol tarafından kaleme alınan "Meslek Mensuplarının Mükellefleri Vergi Mahkemelerinde Temsiline İlişkin Bir Öneri" başlıklı yazıya yanıt olarak hazırlanmıştır.

Alıntılarını aşağıda okuyacağınız sözkonusu yazıya yanıt verme zorunluluğu; avukatlık mesleğine ve onun tekel hakkına yönelmiş saldırı cephesine yargı kurumu içerisinde halen görev yapmakta olan bir hakimin belki bilmeyerek de olsa destek vermiş olmasının camiamızda yaratmış olduğu şaşkınlık, üzüntü ve rahatsızlıktan kaynaklanmıştır. Yanıt vermeye çalıştığımız yazının özü serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin Vergi Mahkemelerinde "avukat" olarak görev yapabilmelerinin istenmesidir.

Sn. Demirkol yazısında "... üzerinde durduğumuz mükellef ile aralarında sözleşme, bağ kurulan serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirlerin Vergi Mahkemelerindeki uyuşmazlıklarda mükellef adına emek ve uğraşları sonucu hazırladıkları dava dilekçelerini imzalayabilmeleri ve davaları takip edebilmeleri için temsil yetkilerinin tanınması konusudur." Ve "...yine Vergi Mahkemelerine açılan davalarda dava dilekçesini uzmanlık alanına girdiği için hazırlayabilen serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin ancak dava dilekçelerini mükellef adına imzalayamamaları tartış götürür bir boyut arz etmektedir" diyerek, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin dava dilekçesi hazırlamalarını sanki bu meslek mensuplarının yasal haklarıymış gibi göstermektedir.

Ancak 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 35. Maddesi "Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlemlere ait bütün evrakı düzenlemek yalnız baroda yazılı avukatlara aittir." hükmü ile dava dilekçelerini yalnızca avukatların hazırlayabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.

3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun 2. Maddesinde düzenlenen görevler arasında vergi ile ilgili davaların dilekçelerini hazırlamak gibi bir görev düzenlememiş olduğuna göre ilgili meslek mensuplarının dava dilekçeleri hazırlamaları Avukatlık Kanunu'nun 35. Maddesinde yer alan avukatlık tekelinin ihlali anlamına gelmektedir.

Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık Yetkilerinin Başkaları Tarafından Kullanılması" başlıklı 63. Maddesi avukat olamayan kişilerin dava dilekçesi hazırlamalarını yasaklamış ve cezalandırmıştır. Şöyle ki: "Baro levhasında yazılı bulunmayanlar ve işten yasaklanmış olan avukatlar şahıslarına ait olmayan dava evrakı düzenleyemezler, icra işlemlerini takip edemez ve avukatlara ait diğer yetkileri kullanamazlar. Baro levhasında yazılı bulunmayanlar avukatlık unvanını da taşıyamazlar.

Birinci fıkra hükmüne aykırı eylemde bulunanlar ağır para cezasına ve altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına mahkum edilirler.

......

Mahkemeler, icra ve iflas daireleri ve barolar bu maddenin kapsamına giren bir olayı öğrenince Cumhuriyet Savcılığı'na bildirmek zorundadır. Yapılacak kovuşturma sonucu Cumhuriyet Savcısı tarafından baroya bildirilir."

Görüldüğü üzere mahkemeler suç teşkil eden birf'iil olan avukat olmayan kişilerce dava dilekçesi hazırlanması olayını derhal Cumhuriyet Savcılığı'na bildirmek durumundadır. Ancak Sn. Demirkol yazısında serbest muhasebe mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin dava dilekçesi hazırlamasını "emek ve uğraşları" ifadesi ile takdirle karşılamakta ve dava dilekçelerini imzalayabilmelerini istemektedir. Bu görüşleri ilgili meslek mensuplarından birisinin dile getirmesi mesleklerinin alanını genişletmek istemeleri nedeniyle belki anlaşılabilir. Ancak kanunen görevi icabı bu fiilin işlendiğini öğrendiği takdirde (Av. Kan. Md. 63/4) Cumhuriyet Savcılığına ihbar etmek durumunda olan bir hakimin bu görüşleri dile getirmesi en azından talihsizlik olmuştur.

Sn. Demirkol dava dilekçelerini serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin hazırlayabildiğini baştan doğru kabul ettiği için dava dilekçelerinin altının mükellefin bizzat kendisinin veya bir avukatın imzalamasının haksızlık olduğunu düşünmektedir. Burada gerçekten bir haksızlık varsa, o da bu şekilde hazırlanan bir dava dilekçesine imza atan avukatın mesleğine karşı yapmış olduğu haksızlıktır. Hemen belirtelim ki, bu tavır içindeki avukatlar Avukatlık Kanunu'na ve Avukatlık Meslek Kuralları'na aykırı bir tavır içendedirler ve yaptıkları fiil disiplin cezasını gerektirmektedir.

Sn. Demirkol yazısında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun Mükerrer 378. Maddesinde "Danıştay ve Vergi Mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda iddia ve savunmanın gerekli kıldığı hallerde mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı, incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanı ile mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu mali müşaviri veya muhesebecisini dinler" hükmünün yer aldığını belirterek "... yani Vergi Mahkemelerinde ve Danıştay'daki duruşmalı davalarda serbest muhasebeci malimüşavir ve yeminli malı müşavirler mükellefleri temsil edebilmektedir" sonucuna varmaktadır.

Sözkonusu maddeden bu sonucun çıkarılamayacağı, o kadar açıktır ki "temsil" kavramı ile vergi mahkemesinin davanın teknik mali yönü hususunda mükellefin serbest muhasebeci malimüşavir veya yeminli mali müşavirini dinlemesi olayının birbirinden olan farkını açıklamak dahi gereksizdir. Mahkeme doğal olarak dava konusu olan olayın kayıtlarını tutan veya tasdikini yapan muhasebeci veya mali müşaviri dinleyecektir.

3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nun "Tastik ve Tasdikten Doğan Sorumluluk" başlıklı 12. Maddesinin 4. Fıkrası "Yeminli Mali Müşavirler yaptıkları tasdikin doğruluğundan sorumludur. Yaptıkları tasdikin doğru olmaması halinde tasdikin kapsamı ile sınırlı olmak üzere ziyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar" hükmü ile meslek mensuplarının sorumluluğu ortaya koymuş ve aynı kanunun "Ceza Hükmü" başlıklı 49. Maddesinin 2. Fıkrası "12/4, ... hükümlerine aykırı davranışta bulunanlar hakkında suç daha ağır bir cezayı gerektirmiyorsa, ağır para cezasına ve 12/4 fıkrası hükmü için bu cezaya ilaveten altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" diyerek uygulanacak cezayı göstermiştir.

Ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun Mükerrer 227. Maddesinin 3. Fıkrası da "Yukarıdaki fıkra hükümlerine göre beyannameyi imzalayan veya tasdik raporunu düzenleyen meslek mensupları imzaladıkları beyannamemelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyanına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar" hükmünü getirmiştir.

Tüm bu maddeler karşısında ilgili meslek mensuplarının bırakın mükellef  davada avukat gibi temsil etmesini, Kendilerinin dahi davada bizzat taraf teşkil edebilecekleri ortadadır.

Avukat Yargı faaliyetinde bağımsız savunmayı temsil etmektedir ve adaletin gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır. Avukat görevi icabı herkese karşı bağımsızdır ve bu nedenle savunma faaliyeti; avukatların tekelindedir. Serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirler ise idarenin yani yürütmenin (maliyenin) yardımcısı konumundadırlar,

3568 sayılı Kanunun 12. Maddesinin 3. Fıkrası "Kanunları gereğince kamu kurum ve kuruluşlarına verilen tasdik edilmiş mali tablolar kamu idaresinin yetkili memurlarınca tasdikin kapsamı ölçüsünde incelenmiş bir belge olarak kabul edilir." hükmü ile yeminli mali müşavirlerin Maliye Memuru konumunda olduklarını göstermektedir. Devlet Yasama, Yürütme ve Yargı güçlerinden oluşmaktadır ve hukuk devletinde bu güçler birbirinden bağımsızdır. Bu nedenle Maliyenin ajanı konumunda olanların yargı kurumu içinde yer alan savunma makamını temsil etmeleri mümkün değildir. Bu temel nedenden dolayı İdare ve Vergi Mahkemelerinde hakimlik yapacakların hukuk fakültesi dışındaki fakültelerden alınmasının yanlış olduğu yıllardır söylenegelmiştir. Sn. Demirkol'un da hukuk fakültesi mezunu olmadığı görüşlerinden anlaşılmaktadır.

Sn. Demirkol yazısının sonunda"...vergi ve benzeri uyuşmazlıkların konusunda ihtisas mahkemesi olan vergi mahkemesinde çözüme kavuşturulması sağlanmıştır. O halde vergi konusunda uzman yargıçların davaları çözmeleri hedeflenmiş ve bu doğrultuda irade beyan edildiğinden vergi mahkemelerinde açılacak davalarda, müşavirler konularında uzman oldukları için dava dilekçelerini de imzalayabilmeli ve isimlerini de yazabilmelidir. Nitekim tercih uzman ve ehil kişilerin yargılama sürecine katılımının sağlanmasıdır" demek suretiyle avukatların vergi davalarında uzman ve ehil kişi olmadıklarını dolaylı olarak ifade etmiştir. Bu yaklaşım en azından avukatlara yapılmış bir haksızlıktır.

Ancak yine de Bağımsız Yargı'yı yaratma mücadelesinin bağımsız Savunmayı oluşturmaktan geçtiğinin bilincinde olan avukatlar adına, avukatlık mesleğine yönelik bu haksız yaklaşımı kabul etmediğimizi ve Avukatlık Kanunu'nun bize tanımış olduğu hakları başkalarına çiğnetmeyeceğimizi, bir kere daha tüm kamuoyuna duyurmak fırsatını bu yazısı ile bize verdiği için Sn. Demirkol'a teşekkür ederiz.

(*)İstanbul Barosu Avukatlarından

İstanbul Barosu Mevzuatı Araştırma ve Geliştirme Komisyonu Başkan Yardımcısı