Nişanda Takılan Ziynetler
Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre de nişan yüzüğü dışındaki altın ve ziynet eşyası mutat (alışılmışın dışında) hediye kapsamında olmayıp iadesi gereken hediyeler olarak değerlendirilmektedir[1].
Nişanın bozulması nedeniyle hediyelerin geri alınması istemine ilişkin davalarda kusur aranmamakla birlikte dava konusu yapılan hediyelerin (ve özellikle ziynet eşyalarının) mutad olup olmadığının tespiti konusunda sadece yöresel örf ve adetlerin varlığı yeterli olmayıp tarafların usulünce araştırılıp saptanacak mali ve sosyal durumlarının da dikkate alınması gerekir.
Evlilik ve nişan sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır.
Nişanda kadına takılan ziynetler ona bağışlanmış sayılır.
Dava: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı ziynet eşyası alacağı davasına dair karar, davacı ve davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava, ziynet eşyalarının aynen olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili, 16 adet 22 ayar 35’er gram bilezik, iki adet 22 ayar altın yüzük, bir adet 22 ayar altın set, bir çift 22 ayar altın küpenin davacıya düğünde takıldığını, davalının bunları davacıdan aldığını ancak geri iade etmediğini, A. 2. Aile Mahkemesinin 2007-29 değişik iş sayılı dosyasında yapılan tespitte davalının altınların kendisinde olduğunu kabul ettiğini belirterek mümkünse altınların aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde değeri olan 20.000,00_TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili ise düğünde takılan altınların bir bölümünün evin ortak ihtiyaçları için bozdurulduğunu, kalan 2 adet, 35'er gram bileziğin ise daha güvenli olması nedeniyle davalının babasının evinde saklandığını, ortak giderler için harcanan altınların istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece talebin kısmen kabulü ile 6.486,48_TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Evlilik ve nişan sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır. Ancak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde, koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu ziynet eşyalarının bir kısmının evliliğin devamı sırasında bozdurularak ortak ihtiyaçlar için harcandığı davalı tarafından ileri sürülmüştür. Davalı koca, davalı kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından, dava konusu ziynet eşyalarının davacıya iadesi gerekir. Mahkemenin buna ilişkin kabulünde yasaya aykırı bir yön yoktur. Ancak bilirkişi raporunda davacıya nişanda da 4 adet 22 ayar, 35er gramlık 3603,60 TL değerinde burma bilezik ile toplam değeri 1981,98 TL olan iki adet tüm Cumhuriyet Altını, üç adet 22 ayar yarım Cumhuriyet Altını ve 30 adet 22 ayar çeyrek Cumhuriyet Altını takıldığı tespit edilmiştir. Davacı tanıklarından C.Y. 08.07.2008 tarihli beyanında davacının nişanda takılan çeyrek altınlar ile140 gram gelen dört adet burma bilezik aldığını söylemiş, davacının kayınpederi M.Ş.de 08.07.2008 tarihli beyanında nişanda takılan Cumhuriyet Altınları ile davacının bilezik aldığını doğrulamıştır. Bu durumda nişanda takılan 35’er gramlık 4 adet burma bilezik ile nişanda takılan Cumhuriyet Altınları ile alınan 4 adet 35’er gramlık bileziğin de ziynet eşyası olarak kadında mevcut olduğunun ve davalıda kaldığının kabulü gerekir. Bu takılar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, hükmün bozulması gerekmiştir.
Öte yandan, ziynet alacağı davalarında davacının seçimlik hakkı vardır. Davacı dava konusu ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini isteyebileceği gibi, bu isteklerden yalnız birini de dava konusu yapabilir.
Olayımızda davacı vekili dava konusu ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini istediğine göre istek dışına çıkılarak ve gerekçesi belirtilmeksizin doğrudan bedele hükmedilmesi de doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 22.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi[2].
Kullanılmakla eskiyen ya da tüketilen eşyaların mutad hediye kabul edilerek iadesine karar verilemez ise de, altın ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye kabul edilerek iadesine karar vermek gerekir.
Dava: Dava dilekçesinde nişan hediyelerinin iadesi, olmazsa bedeli olan 4.790.000.000.Lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Karar: Davada, nişanın haksız bozulması nedeniyle, 7 adet burma bilezik, 2 adet bileklik, 1 adet zincir, 5 yüzük, 2 küpe, 1 kol saati, 15 çeyrek altın, 8 tepsi baklava, 1 mont, 2 takım elbise, 100.000.000.- Lira orkestra ve 200.000.000.- Lira taksi ücreti, 600 Dolar para olmak üzere toplam 4.790.000.000.- Liralık hediyelerin aynen iadesi, olmazsa bedelin tahsili istenilmiş, mahkemece hediyeler mutad (alışılmış) kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, MK'nun 86. (TMK'nun 122) maddesi ve yerleşik Yargıtay uygulamasına göre kullanılmakla eskiyen ya da tüketilen eşyaların mutad hediye kabul edilerek iadesine karar verilemez ise de, altın ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye kabul edilerek iadesine karar vermek gerekir. Aksinin kabulü davalı nişanlının haksız zenginleşmesinin kabulü anlamına gelir ki hukuken haksız iktisap korunamaz.
O nedenle, nişanlıya verildiği kabul edilen altın ve ziynet eşyaları yönünden davanın kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu bunlar yönünde de davanın reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.07.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi[3].
Nişan davasında mutattan amaç; hediyenin örf ve âdete göre geri verilmesi ve de maddi değerinin günün koşullarına göre fahiş olmamasını gerektirir. Davaya konu edilen altınlar ise mutat eşyalar kapsamında değildir.
Dava dilekçesinde nişan hediyelerinin aynın iadesi ya da bedeli olan 3.084.127.700 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada nişan hediyelerinin aynen iadesi, bu mümkün olmadığı takdirde hediyelerin bedeli olan 3.084.127.000 liranın tahsili istenilmiştir. Mahkemece davalıya takılan zilyetlerin mutat hediyeler olduğundan iadesinin gerekmediği, hediye olarak verilen 1 adet borcam takımı ve 1 adet tencere takımının ise mutat hediyelerden olmadığı gerekçesiyle iadesi yönünde karar verilmiş olup hükmü davacı taraf temyiz etmektedir. Mahkemece 3 kez bilirkişi raporu alınmış olup 19.7.2004 tarihli bilirkişi raporunda" ekonomik değeri olan ziynet eşyalarının iadesi gerekeceği" belirtilmiştir.
11.11.2004 tarihli 2. bilirkişi raporunda "Bayburt yöresinde nişanı erkek tarafı bozarsa kusurlu erkek tarafı olup, nişanda takılan ziynet eşyalarının iade edilemeyeceği" yönünde görüş bildirilmiştir.
2.12.2004 tarihli bilirkişi raporunda ise takılan ziynetlerin mutat olup, 1 adet borcam ile 1 adet tencere takımının mutat olmadığı bildirilmiş ve mahkemece 2 ve 3 bilirkişi raporları doğrultusunda karar verilmiştir.
TMK'nun 122. maddesine göre nişanlıların birbirlerine verdikleri hediyeleri geri istemi yetkileri vardır. Yine aynı maddenin açık olan hükmüne göre mutat olan nişan hediyeleri geri istenemez.
Nişan davasında mutattan amaç; hediyenin örf ve âdete geri verilmesi ve de maddi değerinin günün koşullarına göre fahiş olmamasını gerektirir. Davaya konu edilen altınlar ise mutat eşyalar kapsamında değildir.
Bu bağlamda altınların iadesi gerekirken mahkemece yetersiz bilirkişi raporları esas alınmak suretiyle altınların mutat kabul edilerek talebin bu yönde reddedilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.2.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi[4].
Nişan yüzüğü dışındaki ziynet mutat hediye olmayıp iadesi gerekir.
Dava dilekçesinde, davalıya nişanda takılan kolye, bilezik, künyeden oluşan altın set ile 1 alyans ve 1 çeyrek cumhuriyet altının aynen iadesi, olmadığı takdirde 2.340.000.000 lira bedelinin tahsili istenilmiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporuna, yöredeki örf ve âdete göre dava konusu ziynetlerin alışılmış hediyelerden olduğundan bahisle iadesi istenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
TMK'nun 122. maddesine (743 Sayılı MK'nun md.86/2) göre, nişanın bozulması halinde, alışılmışın dışındaki hediyelerin aynen, mevcut değil ise, karşılığı olan bedel sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri verilir.
Nişan hediyelerinin mutat sayılabilmesi, yöresel örf ve adete göre verilen hediyelerden olması yanında maddi değerinin de günün koşullarına göre fahiş olmayan hediyelerden bulunmasına bağlı olup bu fahişlik olgusu da daha çok tarafların mali ve sosyal durumları ile ölçülmelidir. Nişanlının mali gücünü aşarak verdiği hediyenin onun yönünden mutat sayılması ve fahiş olmayacağının kabulü düşünülemez. Aksi halde, hediye verilen nişanlının haksız zenginleşmesine yol açılmış olur.
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre de nişan yüzüğü dışındaki altın ve ziynet eşyası mutat hediye kapsamında olmayıp iadesi gereken hediyeler olarak değerlendirilmektedir.
Belirtilen nedenlerle nişan yüzüğü dışındaki, niteliği itibariyle mutat olmayan davacı istemlerinin kabulü gerekirken reddi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi[5].
Nişan ya da düğün töreni sırasında kadına takılan ziynetler ona aittir.
Dava: Davacı Nurgül vekili tarafından, davalı Mehmet aleyhine 6.1.1998 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyasının aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedellerinin tazmininin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 20.11.2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Karar: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, ziynet eşyasının aynen iadesi, aynen iade mümkün olmadığı takdirde bedellerinin tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile 29.6.1996 tarihinde evlenip 27.5.1997 günü boşandıklarını, nişan ve düğünde kendisine takılan ziynet eşyasından, 40 adet ata altını, bir adet boyun zinciri, iki çift küpe ve 5 adet harf altını, düğünden kısa bir süre sonra davalıyla birlikte İzmir'e gittiklerinde davalının bozdurarak parasını kendisinde alıkoyduğunu, diğer ziynet eşyasını da Nazilli'ye döndüklerinde koruma bahanesiyle alıp vermediğini belirterek, dava dilekçesinde belirttiği 11 kalem ziynet eşyasının aynen iadesini, iade mümkün olmadığı takdirde bedellerinin tazminini istemiştir.
Davalı, ziynet eşyasının tamamının davacıda bulunduğunu, davacının evi terkedip giderken bunları yanında götürdüğünü, davanın reddini savunmuştur.
Davacının iddiasını ispatlama yönünde dinlettiği tanık beyanlarından ve tüm dosya kapsamından, davacı ile davalının düğünden kısa bir süre sonra yanlarında davacı tanığı Birgül'de olduğu halde İzmir'e gittikleri ve davacının belirttiği bir kısım ziynet eşyasının davalı tarafından bozdurulduğu anlaşılmaktadır. Nişan ya da düğün töreni sırasında davacıya takılan ziynet eşyası davacıya aittir. Davacıya ait olan bir kısım ziynet eşyasının davalı tarafından bozdurulduğu tanık beyanlarıyla saptandığına göre bozdurulan ziynet eşyasının aynen veya bedellerinin tazminine karar verilmesi gerekirken, istemin tümden reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 7.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi[6].
Nişanın bozulması nedeniyle hediyelerin geri alınması istemine ilişkin davalarda T.M.K.nun 86. maddesine göre kusur aranmamakla birlikte dava konusu yapılan hediyelerin ve özellikle ziynet eşyalarının mutad olup olmadığının tespiti konusunda sadece yöresel örf ve adetlerin varlığı yeterli olmayıp tarafların usulünce araştırılıp saptanacak mali ve sosyal durumlarının da dikkate alınması gerekir.
Dava: Dava dilekçesinde 763.000.000 lira maddi, 1.000.000.000 lira manevi tazminatın karşı dava ile de 1.745.000.000 lira talep bedeli ve 10.000.000.000-TL manevi tazminatı faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü karşı davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Karar: Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davada, nişanda takılan hediyelerin iadesi ve tazminat istenilmektedir.
Davacı, Hasan Hüseyin Ç. davalı ile 07.05.2000 tarihinde nişanlandıklarını, nişanda 3 adet burma bilezik, 1 adet 22 ayar set, kol saati, Alyans- taşlı yüzük takılıp muhtelif hediyelerin verildiğini ancak 20.07.2000 tarihinde davalının kusuru ile nişanın bozulduğunu ileri sürerek hediyelerin aynen iadesi, olmadığı takdirde bedeli olan 1.378.500.000 liranın tahsili, yapılan masraflar karşılığı 763.000.000 lira maddi tazminat ile duyduğu aşırı üzüntü ve çevresinde küçük düşmüş olması nedeniyle 1.000.000.000 lira manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise karşı dava ile davalı-karşı davacıya 1 adet künye ve 1 alyans ile muhtelif hediyeler verdiğini nişan hediyelerinin aynen iadesi, olmadığı takdirde 680.000.000 liranın, 565.000.000 lira maddi tazminatın ve nişanın bozulması sonucunda şahsi hakları ağır surette rencide olduğundan 10.000.000.000 lira manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece her iki davanın da reddi cihetine gidilmiş olup, hüküm taraflarca temyiz edilmektedir.
Hükme dayanak yapılan sıfatı belirsiz bilirkişi raporunda Eskişehir ilçe ve köylerinde, belirtilen tüm altın ziynetlerin ve hediyelerin mutad olduğu belirtilmiş ve bu gerekçeyle dava reddedilmiştir.
Nişanın bozulması nedeniyle hediyelerin geri alınması istemine ilişkin davalarda T.M.K.nun 86. maddesine göre kusur aranmamakla birlikte dava konusu yapılan hediyelerin (ve özellikle ziynet eşyalarının) mutad olup olmadığının tespiti konusunda sadece yöresel örf ve adetlerin varlığı yeterli olmayıp tarafların usulünce araştırılıp saptanacak mali ve sosyal durumlarının da dikkate alınması gerekir. Kaldı ki altınlar, mutad eşya kapsamında sayılmamaktadır.
Davalı (karşı davacı) ise davacıya bir adet altın künye hediye ettiğini iddia etmiş, davalı ise kullanamadığı için diğer altınlarla birlikte saklanması için davacı-karşı davalı Filiz'e teslim ettiğini savunmuştur. Bu durumda künyenin saklanmak üzere davalı-karşı davacıya iade edildiğini ispat külfeti davalıda olup bu hususun tespitinden sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
O halde, belirtilen nedenlerle, tarafların mali ve sosyal durumlarının da usulünce araştırılarak buna dair belirlenen yöresel örf ve adet ölçüleriyle beraber değerlendirmek ve alyans dışında altınların mutad hediyelerden olmadığı da gözetilmek ve de tüm bu yönleri içerecek nitelikte yeniden bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmesi icabederken, bu yönlerden eksik inceleme ve delillerin takdirinde hataya düşülerek sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.05.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi[7].
Nişanda takılan ziynet eşyalarından oluşan hediyelerin (itiraz vaki olduğu takdirde) dava tarihindeki değerleri de bilirkişi aracılığıyla tesbit edilerek bunların mutad dışı olup olmadığının usulünce belirlenmesi ve ancak mutad dışı olanlarının (mevcutsa aynen, değilse bedel olarak) iadesine karar verilmesi icabeder.
Dava ve Karar: Dava dilekçesinde, nişanın bozulması nedeniyle 5.450.000 lira tutarında ki hediyelerin aynen veya bedelen faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın kabulü cihetine gidilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, mahkemece uygulanan TMK.’nun 86. maddesi, 23.11.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3678 sayılı Kanunla değiştirilmiş olup, nişan hediyelerinden yalnızca mutad dışı olanların geri istenebileceği hükmü getirilmiş bulunmaktadır.
Bu bakımdan, öncelikle sözü edilen yeni hükmün uygulanıp uygulanamayacağı yönünden nişanın bozulduğu tarihin saptanması gerekir.
Nişan, 23.11.1990 tarihinden sonra bozulmuş ise; o zaman anılan kanun maddesinin yeni hükümleri uygulanacağından, dava konusu yapılan ve altın ziynet eşyalarından oluşan hediyelerin (itiraz vaki olduğu takdirde) dava tarihindeki değerleri de bilirkişi aracılığıyla tesbit edilerek bunların mutad dışı olup olmadığının usulünce belirlenmesi ve ancak mutad dışı olanlarının (mevcutsa aynen, değilse bedel olarak) iadesine karar verilmesi icabeder.
O halde belirtilen şeklide işlem ve incelemeler yapılarak sonuçlarına uygun bir karar verilmesi gerekirken bu yönlerden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de; davada hiçbir delil toplanmadığı halde, kararın gerekçe bölümüne (tarafların tüm delilleri dosyaya celp ve tetkik edilmiştir) sözlerinin yazılması dosya kapsamına aykırıdır.
Sonuç: Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi[8].
Mutad belirlemesinde tarafların mali ve sosyal durumlarının araştırılması gerekir.
Dava: Dava dilekçesinde nişan hediyelerinin mevcut ise aynen, olmadığı takdirde de 1.141.500.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Karar: Davacı, davalı Cemal'in küçük kızı Funda ile nişanlandıklarını ancak hiç neden yokken davalı tarafından nişanın bozulduğunu beyanla dilekçede yazılı eşyaların mümkünse aynen, değil ise bedeli olan 1.141.500.000 liranın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının kendilerinde kalmış hiçbir eşyasının olmadığını, MK. nun 86.maddesine göre mutat eşyaların talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, her ne kadar davacı tanıkları dilekçede belirtilen bir kısım ziynet eşyalarının nişanda takıldığını bildirmişler ise de, tüm tanık beyanlarına göre eşyaların davalı tarafından davacıya iade edilip edilmediğini kesin olarak bilmedikleri ve diğer eşyaların bilirkişi raporunda MK. nun 86.maddesine giren mutat eşyalar olup iadesi gerekmeyeceği belirtilerek davanın reddi cihetine gidilmiştir.
Oysaki hükme dayanak yapılan 5.6.2000 tarihli raporda bilirkişi olarak görevlendirilen kişinin yazı işleri müdürü olduğu anlaşılmaktadır. HUMK. nun 275 ve müteakip maddeleri gereğince bilirkişinin özel ve teknik bilgilere sahip bulunması gerekir. Birtakım giyim eşyaları ve ziynetlerin mutat ya da mutat dışı olup olmadığı konusunda hükme esas alınabilecek bir bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekmektedir. Adliye yazı işleri müdürünün böyle bir bilgisi olduğu kabul edilemez.
Tanıklardan Hilmi ve İsmail; nişanda takılan ziynetlerin geri istenmesine karşın davalının iade etmediği yolunda açık beyanları bulunmaktadır.
MK. nun 86.maddesine göre nişanlıların birbirlerine verdikleri hediyeleri geri isteme yetkileri vardır. Yine aynı maddenin açık olan hükmüne göre mutat olan nişan hediyeleri geri istenemez.
Nişan davasında mutattan amaç; hediyenin örf ve âdete göre verilmesi ve de maddi değerinin günün koşullarına göre fahiş olmamasını gerektirir. O halde, tarafların mali ve sosyal durumlarının da araştırılıp buna ait belirlemelerin usulünce tespit edilerek yöresel örf ve adet ölçüleri ile birlikte değerlendirilip (uzman bilirkişi aracılığı ile saptanacak) maddi değerlerinin, günün koşullarına göre fahiş olup olmadığı hususu da gözetilerek sonuca gidilmelidir. Altınlar ise mutat eşyalar kapsamında değildir.
Mahkemece, tanık beyanları yeterince değerlendirilmeden hediyelerin iade edilip edilmediğinin saptanamadığı ve bilirkişi raporunda belirtilen eşyaların tümünü MK. nun 86.maddesinde sayılan mutat eşyalardan olduğu kabul edilerek sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.9.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi[9].
[1] 3. Hukuk Dairesi 13785/13931 16.12.2004
[2] 6. Hukuk Dairesi 339/4717 22.3.2012
[3] 3. Hukuk Dairesi 6843/7705 11.07.2005
[4] 3. Hukuk Dairesi 1117/1395 17.02.2005
[5] 3. Hukuk Dairesi 13785/13931 16.12.2004
[6] 4. Hukuk Dairesi 5851/11305 07.10.2003
[7] 3. Hukuk Dairesi 5584/5991 27.05.2002
[8] 3. Hukuk Dairesi 3340/16200 11.10.1993
[9] 3. Hukuk Dairesi 7689/8318 14.09.2000