Ölünceye Kadar Bakıp Gözetme Sözleşmesinin Miras Mukavelesi Biçiminde Düzenlenmesi Gerekir

YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/4662 K. 2002/5112 T. 25.6.2002

DAVA: Hüseyin Cengiz ile Şerafettin Cengiz ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Meriç Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 27.12.2001 gün ve 103/133 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18.06.2002 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalılardan Şerafettin Cengiz bizzat ve vekili Avukat Bülent Kaçar geldiler. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR: Davacı, uyuşmazlık konusu parsellerdeki davalıların miras bırakanı adına yazılı bulunan 1/2 paya ait tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı Hüseyin Cengiz, uyuşmazlık konusu payları kapsayan taşınmazları 20.02.1978 günlü ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi uyarınca davalıların miras bırakanı Şerafettin ile davada yer almayan Hüseyin Cengiz'e verdiğini, kadastro tesbiti sırasında sözleşme gözönünde tutularak bakım alacaklıları Şerafettin ve Hüseyin adına tespit ve tescil edildiğini, davalıların miras bırakanı Şerafettin'in daha sonra vefat ettiğini, davalıların sözleşme uyarınca bakım borçlarını yerine getirmediklerini ileri sürerek, Şerafettin Cengiz adına yazılı bulunan 1/2 paya ait tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Dosyadaki bilgilere göre, davacı Hüseyin Cengiz'in hüküm tarihinden sonra öldüğü anlaşılmıştır.

Davalılar, sözleşme uyarınca davacıya karşı yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, miras bırakanları Şerafettin'in ölümünden sonra bakım borçlarını yerine getirilmesinin önlendiğini, davanın yersiz olduğunu savunarak reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkemece, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesinin kanunda öngörüldüğü şekilde yapılmadığını, ayrıca davalıların bakım borçlarını yerine getirmedikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Borçlar Kanununun 512. maddesinde, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesinin miras mukavelesi biçiminde düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan MK.nun 492, daha sonra yürürlüğe giren TMK.nun 545. maddesi hükmüne göre; miras sözleşmesinin resmi vasiyetname, resmi vasiyetnameye ilişkin TMK.nun 532. maddesinde de, iki tanığın katılmasıyla resmi memur tarafından düzenleneceği, 2. fıkrasında da resmi memurun; Sulh hakimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevlinin olabileceği belirtilmiştir. İncelenmekte olan somut olayda, 20.02.1978 günlü "bakma akti bağış senedi" başlıklı belge kanunun öngördüğü biçimde yapılmış olmayıp, taraflarca yazılı şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanunda belirtilen bu biçim koşulu sözleşmenin geçerli olması için öngörülen asli bir koşuldur. Sözleşme bu biçimde yapılmadığı takdirde geçerli olmaz. Yerel mahkemenin şekil yönünden benimsemiş olduğu gerekçe kanuna uygundur.

Mahkemece, bakım borçlusu Şerafettin'in mirasçıları olan davalıların yükümlülüklerini yerine getirmediklerini kabul ederek iptal ve tescile karar verilmiştir. Dosyadaki bilgilere ve davanın açılış şekline göre, bakım borçlusu Şerafettin Cengiz ölü bulunmaktadır. Mahkemece, bakım borçlusunun ölüm tarihi belirlenmemiştir. Tarafların yargılama oturumundaki beyanları ve dosya kapsamına göre; bakım borçlusu Şerafettin 1995 yılında ölmüştür. Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmelerinde, bakım alacaklısının ölümü, sözleşmenin sona erdirmesini gerektirdiği halde, Borçlar Kanununun 518. maddesi hükmüne göre borçlunun ölümü ile sözleşme son bulmaz. Ancak, borçlunun ölümünden itibaren bir yıl içinde alacaklının sözleşmenin feshini isteme hakkı bulunmaktadır. Aynı maddenin 2. cümlesinde; borçlunun ölümü üzerine alacaklı, sözleşmenin feshini istediği taktirde, borçlunun iflası halinde masadan isteyebileceği miktara eşit bir paranın ödenmesini borçlulardan isteyebileceği belirtilmiştir. Mahkemece, anılan Kanun hükmü ve 05.06.1957 gün, 25/22 esas ve karar sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı ile benimsenen bu ilkeler gözönünde tutulmaksızın, iptal ve tescile karar verilmiş olması doğru değildir. Kabul şekline göre de; kısa kararda davanın kabulüne denildiği halde, gerekçeli kararda uyuşmazlık konusu 619 parsel hakkında hüküm kurulmamış olması da doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz isteği, bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 4.960.000.-lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 25.06.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.