Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinde Muvazaanın Belirlenmesi Usulü

YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/9669 K. 2007/12828 T. 26.10.2007

DAVA: Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.05.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, karşı davada ise ölünceye kadar bakma akdinin iptali veya tenkis istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaa nedeniyle geçersizliğine, davalı Adil adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davalı Ünzile adına tesciline dair verilen 13.04.2006 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı k.davalı Mehmet vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR: Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Karşı davada ise, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaaya dayalı olduğu ileri sürülerek sözleşmenin iptali, olmadığı takdirde tenkis talebinde bulunulmuştur.

Mahkemece dava konusu 180, 295, 298 ve 831 parsel sayılı taşınmazlarda davalılardan Adil adına olan payların tapu kaydının iptali ile iptal edilen payların karşı davacı Ünzile adına tesciline, muris Safiye ile davacı arasındaki 24.01.1994 günlü ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaa nedeniyle geçersizliğine karar verilmiştir.

Hükmü asıl davanın davacısı Mehmet temyiz etmiştir.

Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi taraflarına karşılıklı hak ve borç yükleyen iki taraflı sözleşme türündendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı sözleşme konusu eşya mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.

Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temlik işleminin geçerli olması için sözleşmenin yapıldığı tarihte bakım alacaklısının özel bakım ihtiyacı içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bakım ihtiyacının sözleşmeden sonra olması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğini etkilemez.

Kural olarak, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesine dayalı bir temlik işleminin muvazaa ile illetli olduğu ileri sürülebilir. Nitekim karşı davadaki istek muvazaa iddiasına dayalıdır. Kısaca ifade etmek gerekir ise, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında aslolan tarafların akitteki gerçek ve ortak amaçlarının saptanmasıdır. Kuşkusuz bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilmek koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesi varsa, başka bir anlatımla, bakım alacaklısı gerçekte bakıp gözetme koşulunu değil, diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacını öne çıkarmışsa, aslında ivazlı akitlerden olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinde akdin ivazlı ( bedelli ) olduğundan söz edilemez. Sözleşmede bağış amacının üstün tutulduğu kabul edilir. Bu durumda da olayda 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikte muvazaa olup olmadığının belirlenebilmesi için, sözleşme tarihindeki murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, sözleşmeye konu malın tüm mal varlığına oranı, bunun makul sayılacak sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözetilmesi gerekir.

Somut olayda, 1901 doğumlu olan muris Safiye, sözleşmenin yapıldığı 1994 tarihinde 93 yaşındadır. 1996 yılında da ölmüştür. Sözleşmenin yapıldığı tarihte tek mirasçısı davacı Mehmet'tir. O tarihte murisin tek mirasçısı olan davacı ile esasen ölümünden sonra terekesi Mehmet'e geçeceğinden ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmasını gerektiren bir neden yoktur. Zira Mehmet dışındaki diğer mirasçısı karşı davacı Ünzile daha sonra mevcut veraset ilamının iptalini sağlayarak mirasçı olmuştur. Diğer taraftan, muris Safiye'nin tüm mal varlığı 24.01.1994 günlü bakma sözleşmesine konu edilmiştir. Görülüyor ki, muris Safiye'nin tüm mal varlığını bakma sözleşmesinin bedeli olarak kabul etmek suretiyle bakım sözleşmesi yapmasını gerektiren nedenler bulunmamaktadır. Bu sözleşmenin aslında bakıp gözetilme koşulu ağırlıklı değil, sonradan ortaya çıkan mirasçıdan mal kaçırmak düşüncesi ile yapıldığı, muvazaa ile illetli olduğu açıktır.

Mahkemece bu saptamalar yapılarak, karşı davacının muvazaa iddiası ile açtığı sözleşmenin iptali istemini içeren davasının kabulünde bir yanılgı yoktur. Öte yandan, aynı konuda açılan ve davacı lehine kesinleşen davada muvazaa savunması olmadığından önceki dava eldeki dava için hukuki nitelikte emsal de teşkil etmez. Her ne kadar mahkemece, HUMK'nın 74. maddesinde hükme bağlanan taleple bağlılık kuralı hilafına dava konusu taşınmazlardaki davalılardan Adil adına olan payların diğer davalı Ünzile adına tesciline karar verilmiş olması yasaya uygun değil ise de, temyiz edenin sıfatına göre bu husus da bozma nedeni yapılmamıştır.

SONUÇ: Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı Mehmet'in bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün (ONANMASINA), 26.10.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.