Rejim Öncesi Edinilen Malın Alımında Katkının İspat Edilmesi
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/2857 K. 2011/3782 T. 28.6.2011
DAVA: Taraflar arasındaki davanın kabulüne dair verilen hükümün Yargıtay'ca incelenmesi, taraflar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı Y. N. vekili, drahoma adı verilen dini inanışları ve gelenekleri gereği evlilik öncesi her iki tarafın aileleri tarafından verilen parayla ortak alınan ve davalı adına tapuya tescil edilen davaya konu 1303 ada 24 parseldeki 3 numaralı meskenin yarı payına ait tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 6.000 TL.nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 05.03.2010 tarihli ıslah dilekçesiyle isteğini 60.000 TL.ye yükseltmiştir.
Davalı Y.N., taşınmazın evlilik öncesi satın alındığını, drahomaya ihtiyacı olmadığını, davacının maddi durumu iyi olmadığından drahoma verme imkanı bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının iddia ettiği drahomanın tarafların dini nikah belgesi ketubada yer aldığı, bu belgedeki imzanın davalı tarafından da kabul edildiği, mesken evlilikten bir hafta önce alınmış ise de evlilik hazırlığı olarak katkının vicdanen kabul edilmesi ve katkı oranının da %50 olduğu, ayın isteme imkanı ise bulunmadığı gerekçesiyle davacının tapu iptali ve tescil davasının reddine, davacının alacak davasının kısmen kabulüyle 42.500 TL. katkı payı alacağının 27.03.2006 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine; hüküm, kabul edilen alacak bölümü bakımından davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 20.08.1982 tarihinde evlenmişler, 17.02.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne dair hükmün 13.09.2007 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı ( tmk'nin 170 ), sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ( T.M.K.nun 225/2 ) ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( T.M.K.nun 202 ).
Dava konusu 1303 ada 24 parseldeki 3 numaralı mesken, 13.08.1982 tarihinde davalı Y.N. tarafından satın alınarak tapuya tescil edilmiş, daha sonra 31.07.1992 de K.B.'ye satılmış, 05.05.1995 tarihinde ise meskenin çıplak mülkiyeti yeniden Y.N. adına satın alınmıştır.
Dava dilekçesi ve dosya kapsamından da anlaşıldığı gibi davacı taraf dini nikah belgesi niteliğindeki ketubada yazılı drahomayla davaya konu meskenin alımında katkıda bulunulduğunu açıklayarak iptal tescil, olmazsa katkı payı alacağı talebinde bulunmuştur. T.M.K.nun evlenmeyi düzenleyen 134 ve devamı maddelerine göre, evlilik resmi evlendirme memur önünde yapılır ve ondan sonra taraflar evli kabul edilir. Kanunun tanıdığı ve kabul ettiği evlenme şekli dışında gerçekleşen birliktelikler ne ad altında yapılmış olursa olsun, evlilik olarak değerlendirilemez. Medeni Kanunun yasal görmediği birliktelikler sırasında edinilen mallara yönelik olarak da, evlilik birliği içinde edinilen mallara dair olan kurallara ve değerlendirmelere dayanılarak katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı ve katılma alacağı istekli talepte bulunulamaz. Taraflar arasında mal rejiminin tasfiyesi bakımından davaya konu meskenin tasfiyede dikkate alınabilmesi için evlilik birliği içinde alınmış olması veya evlilik öncesi alınmakla beraber ödemelerinin evlilik içinde yapılmış olması gerekir. Eldeki davada davaya konu mesken evlilik tarihinden önce satın alındığına, evlilik içine sarkan herhangi bir ödeme de bulunmadığına, evlilik öncesi dönemde edinilen meskenin evlilik içinde geçerli kurallar dikkate alınarak tasfiyesi de mümkün olmadığına göre meskenin tasfiyeye dahil edilme imkanı bulunmamaktadır. Bu durumda meskenin ilk edinme tarihi itibarıyla davacının mal rejiminin tasfiyesine yönelen katkı payı alacağı isteğinin reddi gerekir. Davacının evlilik öncesi meskenin alımı sırasında verdiği miktarla ilgili olarak genel mahkemelerde sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacak davası açma imkanı da bulunmakta olup eldeki davada davacının böyle bir talebi olmamıştır.
Diğer yandan aynı meskenin 2. kez çıplak mülkiyetinin edinildiği tarih itibarıyla taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerli olup, davacı tarafından alımda katkısının ispat edilmesi halinde katkı payı alacağı istenmesi mümkündür. Ancak dosya kapsamı ve toplanan delillerle davacı kadının çalışmadığı, ev hanımı olduğu ve geliri bulunmadığı belirlendiğine, ayrıca alımda maddi ve somut bir katkısı olduğu da ispatlanamadığına göre çıplak mülkiyetin edinilmesine yönelik katkı payı alacağı da redde mahkumdur. Mahkemece açıklanan hususlar ve resmi evlenme tarihi dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, evlenme öncesi alımda kullanıldığı iddia edilen drahomaya değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve kanuna uygun bulunmayan hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 825 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine ve 632,00 TL peşin harcın istenmesi halinde davalıya iadesine, 28.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.