Resmi Nikâh Olmaması
Ayrılık sebebi gözetildiğinde bağıştan rücu şartlarının oluşmadığı anlaşılmaktadır. Davacının altın takılara ait isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken tarafların fiilen birleşmelerinde nişan hükümlerinin uygulanacağı kabul edilerek istemin reddedilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı A. D. Meşe vekili Avukat C. Minver tarafından, davalı İ. Aktaş ve diğerleri aleyhine 28.9.2001 tarihinde verilen dilekçe ile tazminat ve eşya alacağının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.4.2004 tarihli kararın Yargıtay’ca tetkiki davacı vekili tarafından süresi içerisinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla kanuna uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının ziynet eşyası ile ilgili temyizine gelince;
Davacı, davalı M. Aktaş ile gayri resmi olarak evlenmesi sırasında takılan takıların evden ayrılırken davalılarda kaldığını ve sonra da iade edilmediğini belirterek aynen veya bedelinin ödetilmesini istemiştir.
Borçlar Kanunu'nun 244/2. maddesinde bağışlanan bağışlayana veya ailesine karşı kanuni olarak yükümlü olduğu görevlere önemli bir biçimde uymamış bulunması halinde bağışlayan elden yaptığı bağışlamadan dönebilir. Böyle olunca basit olayları bağışlamadan dönme sebebi olarak kabul etmemek gerekir. Aksi durumda bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın devamlı baskısı altında tutma sonucu doğar ki bu durum aynı zamanda kanun koyucunun Borçlar Kanunu'nun 244/2. maddesi ile güttüğü amaca da aykırı düşer. Davacı, davalı M. Aktaş ile gayriresmi olarak evlenmiş ve bu evlilik sebebiyle kendisine davalılar tarafından dava dilekçesinde cins ve miktarı belirtilmiş olan altın takılar bağışlanmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde davalı eş M. Aktaş'ın yaşının küçük olması ve TC vatandaşlığını kaybetmiş bulunması sebebiyle resmi evliliğin gerçekleşmediği, Alman vatandaşı olan eş M. Aktaş'ın resmi evlilik için gereken evrakı temin etmek için Almanya'ya giderken davacının babasının evine bırakıldığı anlaşılmaktadır. Davacı baba evine bırakılırken dava konusu altın takıları davalılar tarafından kasada saklanacağı gerekçesiyle alınmış ve iade edilmemiştir. Taraflar arasında gelişen olaylar sebebiyle resmi evlilik yapılamamış ve davacı ile davalı M. Aktaş ayrılmışlardır. Ayrılık sebebi gözetildiğinde bağıştan rücu şartlarının oluşmadığı anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece davacının altın takılara ait isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken tarafların fiilen birleşmelerinde nişan hükümlerinin uygulanacağı kabul edilerek istemin reddedilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Temyiz edilen kararın 2 sayılı bentte açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki sebeplerle reddine ve peşin alınan harcın istem halinde geri verilmesine 1.12.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi[1].
Mahkemece tarafların nişanlı oldukları kabul edilmiştir. Oysa taraflar resmi nikâh olmaksızın düğün törenini takiben bir arada yaşamışlardır ve bir çocukları bulunmaktadır. Bu halde nişanlılıktan söz edilemez. Davacının ziynet talebi adi istihkaka ilişkin olup ispat koşullarının buna göre incelenmesi gerekir.
Dava: Dava dilekçesinde geri iade olmadığı takdirde 3.751.000.000 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Karar: Davacı (S.) davalı A. ile 1999 yılında evlendiklerini, resmi nikah yapılmamasına rağmen örf ve adetlere göre düğün töreni yapıldığını ve kendisine bağış mahiyetinde ziynet eşyaları takıldığını ve yine evde kullanılmak üzere ev eşyası (çamaşır makinası) bulunduğunu beyanla davalıda kalan ziynet eşyaları ile ev eşyalarının aynen iadesini bu mümkün olmaz ise bedeli olan 3.751.000.000 TL.’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tarafların evlenmek maksadıyla bir araya geldikleri ve resmi nikâhın gerçekleşmediği göz önüne alınarak olay nişanlanma olarak nitelendirilmiş ve nişan bozulması sebebiyle hediyelerin iadesi hükümleri uygulamak suretiyle hediyeler davalının babası tarafından davacıya verildiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ve hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece tarafların nişanlı oldukları kabul edilmiştir. Oysa taraflar resmi nikâh olmaksızın düğün törenini takiben bir arada yaşamışlardır ve bir çocukları bulunmaktadır. Bu halde nişanlılıktan söz edilemez. Davacının talebi adi istihkaka ilişkin olup ispat koşullarının buna göre incelenmesi gerekirken hukuki nitelendirmenin yanlış yapılarak sonuca gidilmiş olması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.’nun 428. maddesi gereğince bozulmasına ve şimdilik diğer yönlerin incelenmesine mahal olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.04.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi[2].
Nikâhsız birleşmede, ziynet ve çeyiz eşyaları ile ilgili sav mülkiyet hakkına dayanmaktadır. Bu bakımdan istemin, TMK. m. 683 uyarınca mülkiyet hükümleri uyarınca değerlendirilmesi gerekir.
Dava: Davacı Asiye vekili Avukat Devrim t tarafından, davalı Mehmet aleyhine 29.12.2004 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; görevsizliğe dair verilen 30.12.2004 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, yukarıda yazılı şekilde karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Dava dilekçesinde: Davalı ve ailesinin davacıyı görücü usulü ile istedikleri; taraflar arasında düğün töreni yapıldığı ve resmi nikâh işleminin daha sonra gerçekleştirileceğinin söylenildiği; aynı evde karı-koca olarak yaşandığı; daha sonra, davalının bir başkasıyla ve resmi nikâhlı olarak evli bulunduğunun ortaya çıktığı; bunun üzerine, davalı tarafından müşterek hanedan kovulduğu ve ziynetler ile çeyiz eşyalarına el konulduğu ileri sürülerek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulmuştur.
Mahkemece, davanın dayanağı olayların evlilik hukukuna ilişkin bulunduğu belirtilmiş ve aile mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Taraflar arasında, TMK. m. 134 ve devamında ön görülen yöntem ve koşullara uygun bir evlilik ilişkisi söz konusu değildir. Aksine, davalı bakımından evlenme engeli mevcuttur. (TMK. m. 130). Bu nedenle, uyuşmazlığın evliliğin hukuki niteliğine ve sonuçlarına ilişkin TMK.'nun İkinci Kitabı hükümleri çerçevesinde ve aile mahkemesi tarafından çözümlenmesi mümkün değildir.
Davacının, ziynet ve çeyiz eşyaları ile ilgili savı mülkiyet hakkına dayanmaktadır. Bu bakımdan istemin, TMK. m. 683 hükümleri uyarınca değerlendirilmesi gerekir. Diğer yandan, davalının haksız eylem niteliğindeki tutum ve davranışları nedeniyle ileri sürülen maddi ve manevi tazminat istemleri ise, BK. m. 41 vd. hükümleri kapsamında çözüme kavuşturulmalıdır. Şu durumda, mahkemece uyuşmazlığın esası hakkında hüküm oluşturulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21.03.2005 gününde oybirliği ile karar verildi[3].
Resmi nikâh olmasa bile tarafların evlenmek amacıyla bir araya gelmesi halinde düğünde takılan ziynetlerin kadına iadesi gerekir.
Dava: Davacı-karşı davalı N.K. vekili Avukat D.K. tarafından, davalı-karşı davacı E.Ç. aleyhine 09.11.2001 gününde verilen dilekçe ile gayri resmi evli eşler arasındaki maddi ve manevi tazminatın dava, birleşen ve karşı dava ile istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacının davasının kısmen kabulüne, karşı davacının maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, manevi tazminat davasının reddine dair verilen 18.04.2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı-karşı davacı E.Ç'ın tüm, davacı-karşı davalı N.K.'nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacı-karşı davalı N. K.'nın diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, gayri resmi evli eşler arasındaki maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı N.K., çeyiz eşyaları ile ziynet eşyalarının aynen mevcut değilse bedellerinin tazminini, ayrıca bu dava ile birleşen Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2001/1092 Esas sayılı dava ile de manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı E.Ç., Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2002/764 Esas sayılı davası ile davacı N.K. aleyhine ziynet eşyalarını alıp evi terk etmesi nedeni ile maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuş ve ilk dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Yerel mahkemece taraflar arasında resmi nikah bulunmaması nedeni ile aralarındaki ilişkinin nişan olarak kabul edilip mutad hediyeler yönünden davanın reddine, mutad olmayan hediyelerin ise iadesine, düğünde yapılan masrafların ve takılan paraların yarı yarıya paylaştırmasına, manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Taraflar evlenmek amacı ile bir araya gelmişlerdir. Hatta bunun için geleneklere uygun olarak düğün de yapmışlardır. Bu haliyle evliliğin resmi olmayan yönü gelenekler itibariyle tamamlanmıştır. Bu bakımdan bu ilişkiyi nişan olarak yorumlamak olanaksızdır. Yanlar 3 aylık bir süre ile karı-koca olarak yaşamışlardır. Davacıya düğünde gerek gelecekteki eşi ve gerekse yakınları tarafından takılan takılar bağışlanmış sayılır ve ona ait kabul edilir. Bu durumda davalının taktığı ve halen davacıda bulunan 4 adet burmanın davalı ya iadesi ve davalıda bulunan 1 adet setin de davacıya iadesi isteğinin reddi doğru değildir.
Düğünde takılan ziynetlerin tamamının davacıya aidiyetine karar verilmesi gerekirken yarısına hükmedilmesi de ayrı bir bozma nedenidir. Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacı-karşı davalı N.K. yararına bozulmasına, davacı-karşı davalı N.K.'nın diğer temyiz itirazları ile davalı-karşı davacı E.Ç.'ın tüm temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenle reddine ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalı-karşı davacıya yükletilmesine ve temyiz eden davacı-karşı davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13.02.2004 gününde oybirliği ile karar verildi[4].