Sürüm Değerinden Hesaplanacak Artık Değerin Yarısının Katılma Alacağı Olarak Belirlenmesi

YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/383 K. 2010/2557 T. 13.5.2010

DAVA: Servet Ş. ile Sahavet Ş. aralarındaki tapu iptali, tescil ve tazminat davasının kabul üne dair Mersin 1. Aile Mahkemesinden verilen 25.6.2007 gün ve 489/571 Sayılı hükümün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR: Davacı Servet Ş. vekili, davaya konu Arslanköy 3103 parselin evlilik birliği içinde bedeli vekil edeni tarafından ödenerek satın alınıp, davalı adına tescil edildiğini, davalının ev hanımı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tescilini, bu talep kabul edilmediği takdirde rayiç bedel karşılığı fazlaya dair hakları saklı tutularak 5250 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı Sahavet Ş., evlenmeden önce yurtdışında çalıştığını, davaya konu taşınmazı o dönem kazandığı parayla satın aldığını, ailesinin de katkıda bulunduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davaya konu taşınmazın davalının birikimi ile satın alındığı, davacının katkıda bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının hesaplanan 7583,34 TL. katkısı sebebiyle taleple bağlı kalınarak 5250 TL. alacağın faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 16.7.1984 tarihinde evlenmiş. Sahavet Ş.'in 12.8.2005 tarihinde açtığı boşanma davasının kabulüyle hüküm 28.2.2006 tarihinde kesinleşmiş ise de, bilahare Servet Ş. 17.5.2006 tarihinde açtığı dava ile boşanma davasından haberdar olmadığını, açık deniz gemi kaptanı olarak çalışması sebebiyle belirtilen adreste bulunmadığını, usulsüz tebligat ile davanın görüldüğünü açıklayarak yargılamanın yenilenmesini istemiş olmakla, isteğin kabulü ve yeniden görülen davanın kabulüne ilişkin hükümün boşanmaya ilişkin bölümünün derecattan geçerek 16.4.2009 tarihinde kesinleşmesi ile evlilik birliği son bulmuştur. Başka mal rejimi seçilmediğinden tarafların evlendiği 16.7.1984 tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dava konusu taşınmaz edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde 23.6.2004 tarihinde satın alma suretiyle edinilerek davalı kadın adına tescil edilmiştir. Olayları anlatmak taraflara hukuki niteleme hakime aittir. Davacının davalının edinilmiş malı üzerinden katılma alacağı ( T.M.K.m.231 ) isteğinde bulunmuştur. Her ne kadar davacı öncelikle iptal ve tescil talebinin değerlendirilmesini istemiş ise de, edinilmiş mallara katılma rejiminde edinilen mallara ilişkin eşlerin alacak hakkı söz konusudur. Başka bir anlatımla eşler rejim süresince edinilen mallarda ayni hak sahibi değildir. Dava, katılma alacağı istemine ilişkin bulunduğuna göre, davalının edinilmiş malının ( T.M.K.nun 219.m ) değerinden varsa bu mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin ( T.M.K.nun 231 .m ) yarısı üzerinden ( T.M.K.nun 236/1 .m ) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak hüküm kurulur.

T.M.K.nun 219. maddesi 1. fıkrası hükmüne göre her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri edinilmiş maldır. T.M.K.nun 222/1. maddesine göre belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Somut olayda; davaya konu taşınmazın davalının kişisel malı olduğu kanıtlanamamıştır. Her ne kadar; davalı evlenmeden önce çalışması karşılığı birikimi ve ailesinin katkısı ile taşınmazın satın alındığını ileri sürmüşse de, bu yön ispatlanamamıştır. T.M.K.nun 222. maddesi son fıkrası hükmüne göre bir eşin bütün malları aksi kanıtlanıncaya kadar edinilmiş mal kabul edilir. Buna göre, davaya konu taşınmazın sürüm değerinin belirlenerek hesaplanacak artık değerin yarısı karşılığı bedelin katılma alacağı olarak belirlenmesi ve taleple bağlı kalınarak hüküm kurulması gerekirken, hatalı niteleme ve değerlendirme sonucu davacı tarafından davalının banka hesabına gönderilen miktar ile taşınmaz üzerine inşa edilen binaya katkısı karşılığı bedelin toplamının taşınmazın alım tarihindeki değerine oranlanarak bulunan oranın taraflarca kabul edilen sürüm değeri ile çarpımı sonucu bulunan miktarın toplam alacak miktarı olarak kabulü doğru değildir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan sebeplerle kabulüyle usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükümün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve 71,00 TL peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 13 05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.