Tasarrufa Konu Mal Sabit Tenkis Oranında Bölünmediği Takdirde Tercih Hakkı Doğar

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/7013 K. 2007/10297 T. 31.10.2007

DAVA: Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, mirasbırakanları Ali Doyran'ın 814 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak, tapuda satış göstermek suretiyle; 637, 1112, 1162 ve 1420 parsel sayılı taşınmazlarını rucu şartlı bağış işlemi ile mahfuz hisselerini ihlal ederek davalı oğluna temlik ettiğini ileri sürerek 814 nolu parselin davalı adına tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tescili, 637, 1112, 1162 ve 1420 nolu parsellerin davalı adına tapu kaydının %75'inin iptali ile tüm mirasçılar adına tescili isteğinde bulunmuşlardır.

Davalı, çekişme konusu 814 parsel sayılı taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, mirasbırakanın mal kaçırma kastının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Şükran Dağlı İlgün'ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR: Dava, tapu iptali-tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; mirasbırakan tarafından dava konusu 814 parsel sayılı taşınmazın davalı oğlu Tuncer'e yapılan temlikinin mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığının kanıtlanamadığı, tapuda yapılan satış işleminin gerçek satış olduğu gözetilerek bu parsele yönelik tapu iptali ve tescil davasının reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir reddine.

Davacıların tenkis isteği yönünden temyizine gelince, mirasbırakan tarafından çekişme konusu 637, 1112, 1162, 1420 parsel sayılı taşınmazların 29. 07. 1987 tarihinde davalı Tuncer'e rücu şartı ile bağışlandığı, miras bırakanın ölüm tarihine göre yürürlükte bulunan yasa hükümleri uygulanacağından 743 Sayılı Medeni Kanunun 507. maddesine göre özünde geçerli olan bağış akti sonucu yapılan kazandırmaların tenkisinin istenebileceği, mirasbırakanın bu taşınmazları davalıya bağışlamasının saklı payı zedeleme kastıyla yapıldığı elverişli delillerle kanıtlandığı anlaşıldığından, mahkemece tenkis yönünde hüküm kurulması kural olarak doğrudur.

Ancak tenkisle ilgili davalarda taleple bağlılık kuralı geçerli olmayıp mahkemece keşfen belirlenecek değere göre eksik harç tamamlattırılmak suretiyle saptanacak bedele göre tenkis bedeline hükmedilmesi gereklidir. Bu ilke gözardı edilerek dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden tenkis hesabı yapılması doğru değildir.

Öte yandan, terekeye dahil olmayan 814 ve 1850 parsel sayılı taşınmazların tenkis hesabında dikkate alınmaması gerekirken, bu taşınmazların değerlerininde tenkise tabi tutulması doğru değil isede davalı tarafından temyiz edilmediğinden bu husus bozma nedeni sayılmamıştır.

Bilindiği üzere; tenkis ( indirim ) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların ( tebberru ) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu ( inşai ) davalardandır.

Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma ( temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. ( MK. 454 ) Miras bırakanın Medeni Kanunun 453. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif ( nesnel ) ve subjektif ( öznel ) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda ( ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 507. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler ) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 512. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 503. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda ( sabit tenkis oranı ) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı ( MK. 564 ) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

Hal böyle olunca, yukarıda belirtildiği gibi terekeye dahil olan değerler ve davacılar yönünden usulü kazanılmış hak olması nedeniyle 814 ve 1850 nolu parsellerde katılmak suretiyle yukarıda açıklanan ilkeler gözönüne alınmak suretiyle tenkis hesabı yapılması, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ: Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 31.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.