Yapılan Vasiyetnameden Dönmek Mümkün müdür?

Vasiyetnamenin tamamından veya bir kısmından[1] dönülebilir[2]. Mirasbırakan, vasiyetname için kanunda öngörülen şekillerden birine uymak suretiyle yeni bir vasiyetname yaparak önceki vasiyetnameden her zaman dönebilir[3].Mirasbırakan, yok etmek suretiyle de vasiyetnameden dönebilir.

Kaza sonucunda veya üçüncü kişinin kusuruyla yok olan ve içeriğinin aynen ve tamamen belirlenmesine olanak bulunmayan vasiyetname hükümsüz kalır. Tazminat isteme hakkı saklıdır.

Mirasbırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname yaparsa, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça, sonraki vasiyetname onun yerini alır. Belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe, mirasbırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar[4].



[1] DAVA: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Miras bırakan Bekir K., 3.9.2002 tarihinde vefat etmiştir.

Vasiyetname 2.5.2003 tarihinde açılıp okunmuştur. İş bu dava ise 21.5.2003'te açılmıştır.

Muris, 9.10.1978 tarihli resmi vasiyetnamesiyle, maliki bulunduğu; tapu sicilinin Nisan 1968 tarih ( 160 ) sıra numarasında kayıtlı taşınmazının tamamını, gelini olan davalı İfakat'a vasiyet etmiştir. Vasiyetin düzenlendiği tarihte "arsa" vasfında olmakla beraber, üzerinde tek ( zemin ) kattan ibaret konut bulunan bu taşınmazının üzerine, daha sonraki yıllarda 2 kat ilave etmek suretiyle bir zemin iki normal katlı üç daireli apartman inşa etmiş; 10.6.1991 tarihinde arsanın mülkiyeti kendisinde olmak üzere 2/6'şar arsa paylı ( 1 ), ( 2 ) ve ( 3 ) nolu meskenlerde kendi lehine kat irtifakı tesis etmiştir. Bilahare; taşınmazının 2/6 hissesini, bu hisseye tekabül eden ( 2 ) nolu mesken üzerindeki kat irtifakıyla birlikte 11.6.1991 tarihinde oğlu Mehmet'e satmış; uhdesinde ipka ettiği ( bıraktığı ) 4/6 hissesinin 2/6 hissesini de, bu hisseye tekabül eden ( 3 ) nolu mesken üzerindeki kat irtifakıyla birlikte 26.1.1994 tarihinde diğer oğlu davacı Ahmet'e satmıştır. Taşınmazın 2/6 hissesi ve buna tekabül eden ( 1 ) nolu meskendeki kat irtifakı halen muris adına kayıtlıdır.

Murisin, taşınmazının 2/6'şardan toplam 4/6 hissesini ve bu hisselere ayrılan ( 2 ) ve ( 3 ) nolu meskenlerini, sağlığında, oğulları Ahmet ve Mehmet'e vasiyetname ile bağdaşmayacak şekilde sağlararası tasarrufla temlik etmesi, bu hisseler ve ( 2 ) ve ( 3 ) nolu meskenler yönünden vasiyetnameden rücu edildiğini gösterir. ( TMK.544/2 ) Ancak, murisin uhdesinde kalan 2/6 hisse ve bu hisseye tekabül eden ( 1 ) nolu mesken üzerinde muris lehine tesis edilmiş olan kat irtifakı yönünden vasiyetname ayakta ve geçerliliğini sürdürmektedir. O halde vasiyetnamenin tamamen iptalini sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 375.000.000 Tl. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 03.03.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/1807 K. 2004/2635

T. 3.3.2004

[2] DAVA: Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Davacı, miras bırakanının çekişmeli taşınmazları önce resmi vasiyetname ile davalılara vasiyet ettiğini ancak daha sonra da mal kaçırmak amacıyla sağlığında yine davalılara kayden temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuş, ayrıca miras bırakan tarafından düzenlenen vasiyetnamenin iptali için dava açmış her iki dava birleştirilmiştir.

Mahkemece, muris muvazaası iddiasının sabit görüldüğünden söz edilerek tapu kaydının iptaline ve tescile, buna bağlı olarak da önceden düzenlenmiş olan vasiyetnamenin dahi iptaline karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillere göre tapudaki temliki işlemin muvazaadan ötürü iptal edilmesi ve tescile karar verilmesi doğrudur. Ancak aynı kişilere ( davalılara ) önceden yapılmış vasiyetnamenin iptal edilmesinin yasal olduğunu söyleyebilmek olanağı yoktur. Bilindiği ve Medeni Kanunun 491. maddesinde ifade edildiği üzere bir kimse muayyen bir mal yada mallar hakkındaki vasiyetini sonradan yaptığı tasarrufla açık veya zımni olarak hükümsüz hale getirebilir. Başka bir anlatımla vasiyet eden vasiyetinden döndüğünü açıkça belirtmese dahi belli bir mal yada mallar hakkındaki vasiyete sonradan yapılan tasarrufu ile bağdaşmıyorsa hükümsüz hale gelir. Nitekim öğretide sağlar arası bir tasarrufla vasiyetten rücu durumu "ADEMPTİO LEGATİ" sözcüğü ile ifade edilmekte, buna "davranışla rücu" niteliği verilmektedir. Yukarıda açıklanan ilkeye mefhumu muhalifinden yaklaşıldığında aynı kişiye önceden muayyen bir mal yada malların vasiyeti yapıldıktan sonra tapuda, vasiyeti yapanın vasiyet edilene kat'i satış yapması ve bu şekildeki tasarrufu ile vasiyetnameyi hükümsüz hale getirmesi durumu da ortaya çıkmış denilemez. Aksine önceki vasiyet iradesinin tapudaki tasarrufla pekiştirildiği olgusu söz konusu olur.

SONUÇ: Hal böyle olunca, vasiyetnamenin iptaline yönelik isteğin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın tümüyle kabulü isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün yalnızca belirtilen nedenden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 7.2.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 1. HUKUK DAİRESİ E. 2001/161 K. 2001/1344

T. 7.2.2001

[3] DAVA: Taraflar arasındaki “Vasiyetnamenin Tenfizi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir Asliye 3. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 19.06.2007 gün ve 2006/460 E. 2007/225 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 02.02.2009 gün ve 2007/16699-2009/1157 sayılı ilamı ile;

( ... Davacı açtığı vasiyetnamenin yerine getirilmesi davası ile 107, 86, 559, 296, 530 ve 141 nolu parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.

Mahmudiye Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/39 Esas, 2004/24 Karar sayılı dosyasında bu davaya da konu 107, 86, 559 ve 296 parseller yönünden muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası kabul edilmiş, taşınmazların miras bırakan Şükrü mirasçıları adına veraset ilamındaki paylar oranında tesciline karar verilmiş ve hüküm 15.10.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Tapuda henüz bu ilam infaz edilmemiştir. Davaya konu 530 ve 141 nolu parseller de mirasbırakan Şükrü adına kayıtlıdır. Miras bırakan Şükrü'ye ait 05.11.1982 tarihli vasiyetname 01.10.2002 tarihinde açılarak okunmuş ve iptal edilmemiştir. Vasiyetname halen geçerli olup dava konusu taşınmazlar da terekeye dahil olduğuna göre mirasbırakana ait vasiyetnamede hak sahibi olan davacının davasının kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin babası miras bırakan Şükrü'nün 05.11.1982 tarihli vasiyetname ile müvekkili lehine muayyen mal vasiyetinde bulunduğunu ve M... ilçesi Ş... Köyünde bulunan 86, 107, 141, 296, 530 ve 559 parsel numaralı 6 parça taşınmaz ile A... ilçesi hudutlarında bulunan 9 adet taşınmazı vasiyet ettiğini, tarafların miras bırakan Şükrü'nün çocukları olduğunu, miras bırakan Şükrü'nün 19.08.2002 tarihinde vefat ettiğini, söz konusu vasiyetnamenin Eskişehir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2002/1143-1190 E.-K. sayılı dosyasıyla 02.10.2002 tarihinde açıldığını ve herhangi bir itiraza uğramadığını, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının miras bırakan adına olduğunu beyanla, bu vasiyetnamenin tenfızi ile dava konusu M... ilçesinde bulunan 107, 86, 559, 296, 530 ve 141 nolu toplam 6 parça taşınmazın miras bırakan Şükrü adına olan tapu kayıtlarının iptal edilerek, müvekkili Mehmet adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, miras bırakanın önce vasiyet ettiği taşınmazları daha sonra davacıya ya da davacının yakınlarına muvazaalı satışlarla devrettiğini, mahkeme kararı ile bu satışların muvazaalı olduğu saptanarak iptaline karar verilmesinden sonra, taşınmazların yeniden terekeye döndüğünü açıklayarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmişlerdir.

Yerel mahkemece, ortak miras bırakan Şükrü tarafından 05.11.1982 tarihli vasiyetname ile davacı lehine düzenlenen muayyen mal vasiyetinin tenfızi talep edilmekle, daha önce usulünce okunan ve açılan vasiyetnamenin, miras bırakanın ölümünden önceki tarihlerde vasiyetnamede belirtilen bir kısım taşınmazların miras bırakan tarafından yapılan tasarrufla elden çıkartıldığı, satış yoluyla devredilen ve vasiyetnameye konu edilen bu taşınmazların bir kısmının açılan davalarla terekeye dönüşü sağlanmakla birlikte, bir kısmının ise terekeye dönmediği, bu şekilde vasiyetnameyi düzenleyen Şükrü'nün vasiyetname sonrasında yaptığı tasarruflarla vasiyetini ortadan kaldırdığı ve böylece ortada tenfızi yapılabilecek bir vasiyetnamenin bulunmadığı sonucuna varılarak, sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.

Özel dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle karar bozulmuş, mahkemece ilk hükümde direnilmiştir.

Uyuşmazlık; ortada infazı mümkün ve geçerli bir vasiyetnamenin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere vasiyet, miras bırakanın mirasçı naspı söz konusu olmaksızın, bir kimseye bir malvarlığı menfaati kazandırdığı ölüme bağlı tasarruftur. Vasiyet bir üçüncü kişiye yapılabileceği gibi, yasal mirasçıya da yapılabilir ( TMK. m. 517 ). Vasiyetin konusu, miras bırakanın üçüncü kişiye veya yasal mirasçıya bir malın verilmesi olabileceği gibi, bir alacak hakkı, borçtan kurtarma veya bir intifa hakkı tanınması şeklinde de olabilir.

Miras bırakan, ölümüne kadar her zaman vasiyetnameden dönebilir. Vasiyetnamenin yazılı, resmi ve sözlü vasiyetname gibi türleri bulunmaktadır. Somut olayda bir resmi vasiyetname söz konusudur.

Bazı durumların gerçekleşmesi vasiyetnamenin yürürlüğe girmesine mani olur. Vasiyetnameden sonra gerçekleşen bir ölüme bağlı tasarrufla ( TMK. m. 542 ), vasiyetnamenin miras bırakan tarafından yırtılarak, yakılarak, okunmayacak şekilde karalanarak, imzası silinerek veya başka bir şekilde yok edilmesi ile ( TMK. m. 543/1 ) miras bırakanın önceki vasiyetnameden rücu ettiğini bildirmeden, yasada öngörülen şekillerden birine uymak suretiyle yeni bir vasiyetname yapmasıyla ( TMK. m. 544 ), miras bırakanın vasiyetname ile bağdaşmayacak sağlar arası tasarrufta bulunmasıyla ( TMK. m. 544/2 ), kaza sonucu veya üçüncü bir kişinin kusuru ile vasiyetnamenin yok olması ile ( TMK. m. 543/2 )veya sözlü vasiyetnamenin yapılmasından sonra diğer şekillerde vasiyetname yapma olanağının doğması ve bunun üzerinden bir aylık sürenin geçmesi ile bu vasiyetnamenin uygulama imkanı ortadan kalkar.

Miras bırakan, vasiyette bulunduktan sonra, vasiyetname ile bağdaşmayacak şekilde ölüme bağlı olmayan bir tasarrufla vasiyete konu olan şey üzerinde tasarrufta bulunursa, bu davranışı ilk vasiyetten rücu anlamını taşır ( Esat Şener, Miras Hukuku, 1981, s. 374 vd.; Zahit İmre,Türk Miras Hukuku, 1968, s. 154 vd. Kemal Oğuzman, Miras Hukuku Dersleri, 1972, 184; Nuşin Ayiter, Miras Hukuku 1971, s. 57; İlhan Öztrak, Miras Hukuku 1968, 83 ). Dolayısı ile böyle bir durumda miras bırakanın eylemli olarak vasiyetten döndüğü kabul edilir.

Bu hüküm sadece belirli mal vasiyetleri için geçerlidir. Mirasçı atanmasına ( nasbına )ilişkin vasiyetlerde uygulanmaz. Çünkü atanmış mirasçı ( TMK. m. 516 )vasiyetçinin mirasçısı olup, terekenin aktifi pasifinden az da olsa, çok da olsa, tasarruf geçerliliğini korur.

Somut olayda, miras bırakan tarafından düzenlenen 05.11.1982 tarihli vasiyetname, 4721 sayılı Medeni Kanun'un 532 ve devamı maddelerine göre yapılmış resmi bir vasiyet olup, aynı kanunun 517. maddesi anlamında muayyen mal vasiyeti niteliğindedir. Esasen bu yönde taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi mahkemenin kabulü de bu yöndedir.

Miras bırakan Şükrü 19.08.2002 tarihinde ölmüştür. Mirası çocukları Sevim, Leyla, Sevim ve Mehmet'e kalmıştır. Dava Mehmet tarafından diğer mirasçıların hasım gösterilerek açılmıştır.

Miras bırakan Şükrü'nün vasiyetnamesi 05.01.1982 tarihinde noterde hazırlanmış, 01.10.2002 tarihinde Eskişehir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2002/1143-1190 E.-K. sayılı kararı ile açılmış ve taraflarca herhangi bir itiraza uğramamıştır. Ancak, davacı miras bırakan tarafından Halim'e 13.11.1997 tarihinde bir genel vekaletname verildiği, vekil Halim'in bu vekaletnameye dayanarak 22.02.2000 tarihinde, dava konusu 107 numaralı parseli davacının oğlu Emre'ye; 86, 559 ve 296 numaralı parseller ile A... ilçesinde bulunan 2046, 545, 546, 490, 491 ve 53 par-sel sayılı taşınmazları davacı Mehmet'e miras bırakanın sağlığında sattığı anlaşılmaktadır.

Niza konusu taşınmazların bir kısmını murisin ölümünden sonra açılan ve kesinleşen muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davaları sonucunda terekeye döndüğü bir kısmının da tapuda muris adına kayıtlı olduğu sabittir.

Vasiyetçi, her ne kadar vasiyetnameden vasiyetname ile bağdaşmayan bir hukuki tasarrufla rücu edebilirse de, o tasarrufun hukuki sonuç doğurabilmesi; daha açık bir anlatımla vasiyetnameyi ortadan kaldırabilmesi için, sonradan yaptığı hukuki tasarrufun geçerli olması gerekir ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.11.2001 gün ve 2001/1-958 Esas, 2001/1035 Karar sayılı ilamı ).

Somut olay irdelendiğinde, davaya konu olan 530 ve 141 numaralı parsellerin miras bırakan adına kayıtlı olduğu, 107, 86, 559 ve 296 numaralı parsellerin ise Mahmudiye Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 15.10.2004 gün ve 2003/39-24 sayılı kararı ile Mehmet adına olan kayıtların iptal edilerek Şükrü mirasçıları adına tesciline karar verildiği görülmektedir.

Hal böyle olunca, usulünce noterde düzenlenen vasiyetnameye bir itiraz olmadığı gibi, iptali yönünden de herhangi bir dava açılmadığı anlaşıldığından; vasiyetnamenin geçerli olduğu, davaya konu olan tüm taşınmazların da terekeye dahil olduğu anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, uygun olmayan gerekçelerle direnilerek davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve özel dairece bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 04.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. HUKUK GENEL KURULU E. 2009/2-455 K. 2009/464 T. 4.11.2009

[4] DAVA: Taraflar arasındaki "vasiyetnamenin iptali-tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mudanya Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine verilen 20.03.2001 gün ve 1998/414 E- 2001/75 sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.06.2001 gün ve 2001/7016-8713 sayılı ilamı ile; ( ... 1- Ölünceye kadar bakma aktinin iptali ile vasiyetnamenin hükümsüz hale geldiğinin kabulü doğru değildir.

2- Davada vasiyetçinin akli melekelerinin yerinde olmadığı da ileri sürülmüştür. Dosya tümü ile Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilerek vasiyetname tanzim tarihinde miras bırakanın akli melekelerinde hukuki ehliyetini kaldıran bir halin olup olmadığı araştırılmadan eksik araştırma ve inceleme ile yanlış değerlendirme sonucu davanın reddi yasaya aykırıdır.

3- Diğer vasiyetname iptal nedenleri de incelenerek sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, bu konuda inceleme yapılmadan yazılı gerekçelerle davanın reddi de doğru değildir.

4- Bu yönler incelendikten sonra davacının tenkis istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu yönden de davanın reddi yasal değildir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: Dava, vasiyetnamenin konusuz kaldığından iptaline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesi isteminden ibarettir.

Davacı, murisin yaşlı olup okur-yazar olmadığını temyiz kudretinin bulunmadığını, vasiyetnameyi davalıların baskısı ile yaptığını, vasiyetnamede şekil eksikliği bulunduğunu, bu nedenlerle vasiyetnamenin iptaline, olmadığı taktirde tasarruf oranını aşan kısmının tenkisine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, vasiyetnameye konu olan malların daha sonra ölünceye kadar bakma akti ile kendilerine bağışlandığını ve böylece vasiyetnamenin konusuz kaldığını, konusuz kalan bu vasiyetnamenin iptalini istemekle davacının bir yararının olmadığını, kaldı ki davacının bu konuda daha önce tapu iptali tescil ve tenkis davası açtığını, vasiyetnamenin hak ve fiil ehliyetine sahip olan vasiyetçinin son arzusuna ve biçim kurallarına uygun olarak yapıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin murisin aynı gün aynı mallar bakımından davalılar lehine önce noterde vasiyetname düzenleyip daha sonra bir sonraki yevmiye numarası ile aynı noterde ölünceye kadar bakma akti düzenlemekle, zımmen vasiyetnameden rücu ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, bunun yasa gereği olduğu, bu durumda davacının zaten başlangıçtan beri hükümsüz olan vasiyetnamenin iptalini istemekle hukuki yararının olmadığı, vasiyetnamenin tenfizine de karar verilmediği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verdiği karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

743 sayılı Medeni Yasanın 491. maddesi ve 4721 sayılı Yeni Türk Medeni Yasanın 544. maddesinin birinci fıkrasında, miras bırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname yaparsa, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamladıkça, sonraki vasiyetname onun yerini alacağı, ikinci fıkrasında ise; belirli mal bırakma vasiyeti ( muayyen mal vasiyeti ) söz konusu olduğunda ise, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe miras bırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufla bulunmasıyla ortadan kalkacağı ifade edilmiştir.

Vasiyet tek taraflı bir hukuki işlemdir. Bu özelliği nedeniyle vasiyetten dönüş ( rücu ) hiç kimsenin muvafakatına tabi tutulmamıştır. Vasiyetçi dilediği zaman ve neden göstermeksizin vasiyetinden dönebilir.

Vasiyetnameden dönüş kişilik haklarından olduğu için, bu hakkın kullanılmasından başlangıçta vazgeçilemez.

Hiç şüphe yoktur ki "rücu serbestliği" bir çift tarafı işlem olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinde söz konusu değildir. Burada kural olarak miras bırakan tek taraflı bir irade beyanı ile dönemez. Ancak mirastan iskat sebepleri doğmuş, miras sözleşmesinde bu hak saklı tutulmuş, karşı taraf kendi borcunu yerine getirmemiş yada iradeyi sakatlayan hallerin varlığı gerçekleşmiş ise tek taraflı rücu ( dönme ) olanaklı hale gelir. Vasiyetten dönüş, eylemli, zımme yada açık bir biçimde yapılabilir.

Miras bırakan vasiyette bulunduktan sonra vasiyeti ile bağdaşmayacak nitelikte olmak üzere ve ölüme bağlı olmayan bir tasarrufla, vasiyeti konu şey üzerinde bir tasarrufta bulunursa, bu davranış ilk vasiyetten rücu anlamını taşır.

Somut olayda miras bırakan Mahmure Ö., Mudanya Noterliğinin 07.07.1994 gün ve 05997 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vasiyetname ile; maliki olduğu ve vasiyetnamede tek tek sayılan taşınmazlarını, oğlu Metin Ö. ve gelini Oya Ö.'e vasiyet etmiştir.

Yine miras bırakan Mahmure Ö. aynı noterliğin 07.07.1994 gün ve 05998 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile, vasiyet ettiği taşınmazlar için Metin Ö. ve Oya Ö.'ün bakım borçlusu olduğu adı geçen sözleşmeyi yapmıştır. Muris 16.08.1996 tarihinde ölmüştür. Veraset belgesine göre mirasçı olarak Metin Ö., Hayri Ö. kalmıştır.

Mahmure'nin ölümü üzerine Mudanya vasiyeti Sulh Hukuk Mahkemesine göndermiş, bu mahkemenin 03.06.1998 gün ve E: 1996/343 K: 1998/174 sayılı dosyası ile usulüne uygun şekilde vasiyetname mirasçılar huzurunda açılıp okunmuştur.

Bu davada Hayri Ö. vasiyetnameye konu taşınmazların ayrıca ölünceye kadar bakma akdi ile Metin Ö. ve onun eşi Oya'ya verildiğini, bu akit uyarınca tapuya tescil edildiğini muris muvazaası sebebiyle tapu iptal davası açıldığını bildirmiştir. Gerçekten vasiyetnameye konu taşınmazlar için aynı gün noterden ölünceye kadar bakma aktine istinaden Metin Ö. ve Oya Ö. lehine sözleşme yapılmış ve bu sözleşme bir gün sonra tapuya ibraz edilerek vasiyete konu taşınmazlar Metin Ö. ve Oya Ö. adına tapuya tescil edilmiştir.

Hayri Ö., Metin Ö. ve Oya Ö. aleyhine 27.09.1996 tarihinde Mudanya Asliye Hukuk Mahkemesinin E: 1996/521 K: 1999/142 sayılı dosyası ile muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptali ve tenkis davası açmıştır.

Yapılan yargılama sonucunda Yargıtay'dan geçip kesinleşen mahkeme kararı ile muris muvazaası sabit olduğundan Metin ve Oya Ö. adına olan tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazların veraset belgesindeki payları oranında Hayri ve Metin Ö. adına tesciline karar vermiştir. Bu dava 03.02.2000 tarihinde kesinleşmiştir.

Görülmekte olan dava; 2 Aralık 1996 tarihinde açılmıştır.

M.K.nun 491. maddesi gereği sağlar arası kazandırma ile vasiyet konusu malın, vasiyetnamede yazılı kişilere değil başkalarına satılması vasiyetten dönme olarak değerlendirilmektedir.

Vasiyetten dönmenin gerçekleşmesi için sağlar arası kazandırmanın geçerli bir satışa dayanması gerekir.

Ana ilkeler bunlar iken somut olayda vasiyete konu taşınmaz mal başkalarına değil vasiyetnamede gösterilen kişilere ölünceye kadar bakma sözleşmesi uyarınca temlik edilmiştir.

Yüksek 2. Hukuk Dairesinin, 03.03.1995 gün E: 3162 K: 3880 sayılı içtihadında belirtildiği gibi; eğer ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yapılan temlik mahkemece iptal edilmese idi vasiyetname konusuz kalacaktı. Oysa davalı tarafından açılan ve muvazaa nedenine dayalı dava sonucunda davalılar adına oluşan tapu kaydı iptal edildiğinde vasiyet geçerliliğini korumuştur. Bu itibarla iptal edilmediği sürece vasiyetname geçerliliğini koruyup infaz edilecektir. O halde, işin esasına girilerek Özel Dairenin bozma ilamı yönünde araştırma yapılması gerekirken önceki kararda direnilmesi hatalıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.11.2002 gününde oybirliği ile karar verildi. HUKUK GENEL KURULU E. 2002/2-874 K. 2002/893 T. 6.11.2002